Uyuşturucu Madde Miktarına Göre Suç Vasfının Belirlenmesi-Yargıtay Kararı
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
18467
post-template-default,single,single-post,postid-18467,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Uyuşturucu Madde Miktarına Göre Suç Vasfının Belirlenmesi-Yargıtay Kararı

Uyuşturucu Madde Miktarına Göre Suç Vasfının Belirlenmesi-Yargıtay Kararı

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2011/10-482   K. 2012/1784   T. 25.9.2012

DAVA : Uyuşturucu madde ticareti suçundan sanık L. H.`ın 5237 Sayılı T.C.K.nın 188/3, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 2.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.6.2007 gün ve 119-280 Sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen ve öncelikle 15.6.2009 tarihli ara karar ile sanığın tahliyesine karar veren Yargıtay 10. Ceza Dairesince 8.10.2009 gün ve 3837-15096 sayı ile;

” …1- Yakalama, üst yoklama ve muhafaza altına alma tutanağı içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre; aynı suçtan beraat eden sanık M.E.A.`a ait olup, oğlu sanık Muzaffer ile birlikte işlettikleri kahvehanede esrar satıldığı yönünde yapılan ihbar üzerine, görevlilerce bu yere gelindiğinde, sanık Lütfi`nin hareketlerinden şüphelenilmesi sebebiyle yapılan üst aramasında, 6 adet jelatine sarılı esrar paketçiklerinin ve kahvehanenin eklentisi durumundaki bahçede bulunan dolapta da 129 adet aynı şekilde jelatine sarılı esrar paketçiklerinin ele geçirildiği; sanığın Cumhuriyet savcılığında verdiği ifadesinde, altı-yedi yıldır esrar içicisi olduğunu, bu maddeyi sanık M.`den tanesi 5 ytl`den satın aldığını belirttiği ve daha öncesinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan mahkûmiyetinin bulunduğunun anlaşılması karşısında; hakkında satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçundan suç ihbarının olmadığı, üzerinde ele geçirilen ve sanık M.`den satın aldığını belirttiği 6 paket esrar maddesini satmak amacıyla bulundurduğuna dair her türlü şüpheden uzak, yasal ve yeterli bir kanıtın da bulunmadığı; böylelikle, eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin, yazılı biçimde hüküm kurulması,

2-) Üzerinde yakalanan esrarı diğer sanık M.`den aldığını söyleyerek bu kişinin suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden sanık hakkında, 5237 Sayılı T.C.K.nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

3-) Kabule göre;

a-) Belirlenen sonuç tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasının hesaplanması sırasında, uygulanan kanun maddesinin hüküm fıkrasında açıkça gösterilmemesi sebebiyle 5271 Sayılı C.M.K.nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,

b-) Sanık hakkında hükmolunan adli para cezasının; 5083 Sayılı Kanunun 1.maddesiyle hükümden sonra 1.1.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulunun 4.4.2007 tarih ve 2007/11963 Sayılı kararının 1.maddesi uyarınca Türk Lirası (tl) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

c-) Sanığın T.C.K.nın 53. maddenin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğunun, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından `koşullu salıverilmesine kadar` diğer kişiler yönünden ise, `hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar` sürmesine karar vermek gerektiği gözetilmeden, 53. maddenin (3) numaralı fıkrasına aykırılık oluşturulması…”

İsabetsizliğinden BOZULMASINA karar verilmiştir.

İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince 25.12.2009 gün ve 473-510 sayı ile;

” …Suç günü saat 15.00 sıralarında Eşrefpaşa 456 sokak No.132 Sayılı yerde faaliyet gösteren Altınyol Kıraathanesinde esrar maddesi satıldığı ve kıraathanenin arka bahçesindeki dolapta çok miktarda satışa hazır esrar maddesi bulunduğu ihbarı üzerine bu ihbarı alan 3954 ve 3950 kod numaralı ekipte görevli polis memurlarının Altınyol Kıraathanesine geldiklerinde kıraathanede olan L. H.`ın şüpheli davranışlarda bulunduğunun farkedilmesi üzerine L. H.`ın kaba üst aramasında satışa hazır hale getirilmiş 6 meşe esrar maddesi bulunup el konulduğuna, ihbarın yapılışına, içici olan bir kişinin uyuşturucu esrar maddesini aldığı kişiden veya aldığı yerden temin ettikten sonra olay yerinden ayrılması gerekliyken L. H.`ın üzerinde tanesi 5 TL. den aldığını söylediği, her biri satışa hazır hale getirilmiş 6 meşe esrar üzerinde satışın yapıldığı kıraathanede bulunduğuna, esrarı aldığını söylediği Altınyol Kıraathane işleticisinin oğlu Muzaffer`in olay yerinde bulunmamasına göre L. H.`ın tombalacı tabiri ile Altınyol Kıraathanesi işleticisinin oğlu Muzaffer ile birlikte işbirliği halinde Muzaffer`e ait olan esrar maddesinin satıcısı olduğu anlaşılmış ve bu sebeple Yargıtay 10.Ceza Dairesinin sanık L. H.`a yönelik bozma ilamına sanık L. H.`ın eyleminin 5237 Sayılı T.C.K.nun 188/3. maddesine uyan suçu oluşturduğu…”

Gerekçesiyle direnilerek, Sanığın 5237 Sayılı T.C.K.nın 188/3, 192/3, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis ve 1.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “onama” istemli 17.11.2011 gün ve 133559 Sayılı tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR: Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın sübuta eren eyleminin kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Suç tarihinde saat 15.00 sıralarında şüpheli kişiler üzerinde gbt incelemesi yapmakta olan polis ekiplerine Altınyol isimli kıraathanede esrar maddesi satıldığı ve kıraathaneye ait arka bahçedeki dolapta çok miktarda satışa hazır esrar maddesi bulunduğunun ihbarı üzerine kolluk güçlerince bahse konu kahvehaneye gidildiği, şüpheli hareketler sergileyen sanık L. H.`ın yapılan üst aramasında montunun sağ cebinde jelatine sarılı 6 paket meşe tabir edilen esrar maddesi bulunduğu, ayrıca kıraathanenin arka bahçesinde bulunan ahşap dolap içerisinde televizyonun arkasına gizlenmiş jelatine sarılı 129 paket meşe tabir edilen esrar maddesinin daha ele geçirildiği,

İzmir Kriminal Polis Laboratuarınca düzenlenen 2.3.2007 tarihli raporda; sanıkta ele geçen 6 paket uyuşturucu maddeye dair herhangi bir ayırım yapılmadan olayda ele geçen toplam 135 paket uyuşturucu maddenin brüt 97 gram 300 miligram olduğu ve net 58 gram 380 miligram esrar içerdiğinin belirtildiği, bu miktarın sanıkta ele geçen 6 pakete oranlanması sonucu sanıkta ele geçen net uyuşturucu maddenin 2 gram 59 miligram esrar içerdiğinin kabulünün gerekeceği,

Anlaşılmaktadır.

Tutanak düzenleyicileri tanıklar B. Z., N. A., R. K., O. Y., Tanık N. K. ve D. D., yargılama aşamasında özetle, olay tutanağının içeriğini aynen tekrar ettikleri, tutanak düzenleyici tanık Fevzi Keleş mahkemede; “olay günü 30 yaşlarındaki bir şahsın Altınyol Kıraathanesi`nde esrar satıldığı sözlü ihbarı üzerine terörle mücadele ekipleri olarak olay yerinde arama yaptık. Arama sırasında kahvehanede olan Lütfi`nin hareketlerinden şüphelenip üzerini ben aradım. Aramada jelatine sarılı meşe tabir edilen esrar maddesini yakaladım. Ekipteki diğer arkadaşlar kahvehanenin içinde ve müştemilatı bahçede arama yapıldı, kahvehanenin içinden girişi olan ve başka girişi olmayan televizyon dolabının içine zula edilmiş esrar maddesi bulundu, esrar maddesi ve olayın failleri Eşrefpaşa Karakoluna getirildi, okunan tutanak düzenlendi. L. H. üzerinde yakalanan esrar maddesini nereden kimden aldığını, Altınyol Kıraathanesi`ndeki arama sırasında söylemedi, sonra söyledi”,

Savunma tanığı Y.T. duruşmada; “Ben Mustafa Enver`in bu kahvehanede müstecirliğini yaptığı süre içinde ocakçılığını yaptım. Lütfi muhitimizin çocuğudur, içicilikten tedavi olmak istediğini söyledi, ben de yardım edeceğimi söyledim”,

Hakkındaki uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan hüküm Özel Daire tarafından onanmak suretiyle kesinleşen M.A. 19.2.2007 tarihinde C.Savcılığında; “Ben L. H. isimli şahsı tanırım. Bizim mahallede manavlık yapmaktadır. Babamın işlettiği Altınyol Kıraathanesine bu kişi gelir gider. Ben L. H.`ın esrar maddesini içtiğini biliyorum. Daha önceden de biliyordum. Ancak ben kendisine esrar maddesi satmadım. Kimin sattığını da bilmiyorum”, duruşmada; “L.`nin üzerinde bulunan esrar maddesini ben satmadım. Lütfi`yi esrar içiciliğinden ve kahvehanemize gelip takılmasından tanırım. Esrar içip taşkınlık yapmasından dolayı birkaç kez dövdüm”,

Şeklinde beyanda bulunmuşlardır.

Sanık L. H. kollukta müdafii huzurunda susma hakkını kullanmış, C.Savcılığında; “27.1.2007 günü öğle saatlerinde daha önceden tanıdığım Altınyol Kıraathanesine gittim, burayı işleten adını Muzaffer olarak bildiğim, M.E.A.`ın oğlundan tanesi 5 Liradan altı adet meşe esrarı aldım. Amacım içmekti, ben üç gündür esrar kullanıyorum, bu amaçla satın aldım, pişmanım, kahvede bulunan diğer esrarların kime ait olduğunu bilmiyorum” demiş,

Yerel mahkemeye posta yoluyla gönderdiği 10.4.2011 tarihli dilekçesinde ise özetle; “Birkaç kez esrar kullanmaktan yakalandığını, bu sebeple polisler tarafından bilindiğini, olay günü Tepecik Harman Sokakta ismini Engin olarak bildiği şahıstan bir torba esrarı 250 Liraya aldığını, boş arsada bir tane esrar içeceğini, tuvaleti kullanmak için Altınyol Kahvehanesine geldiğini, torbadan 5-6 adet esrarı cebine koyarak geri kalanı arka bahçeye koyduğunu, cebine aldığı esrarı içmek için ayrıldığını, boş arsaya giderken polislerin kendisini yakaladığını, üstünü aradıktan sonra torbayı sorduklarını kendisinin de arka bahçeye koyduğunu söylediğini, kimden aldıklarını sorduklarında M.A. ile kavgalı olduklarından ve esrar içmesi sebebiyle kahveye gelip gitmesini istememesi sebebiyle onun ismini verdiğini, ancak gerçekte esrarı E. isimli kişiden aldığını” ileri sürmüş,

Mahkeme huzurunda 3.5.2007 tarihinde; “6-7 seneden bu yana esrar içicisiyim. İhtiyacım olan esrar maddesini Tepecik semtindeki tanımadığım kişilerden alıyorum. En son yakalattığım esrar maddesini Engin isimli şahıstan aldım. Engin isimli şahıstan esrar maddesini Tepecik Mah. Hamam Sk. mevkiinde aldım. Ben esrar satıcısı değilim. Ben Muzo lakaplı şahıstan esrar maddesini aldığımı söyledim. Ben Engin`in ismini Muzo lakaplı olarak biliyorum. Ben M.A.`ı tanırım, O da içici. Sanık M.E.A.`ı tanırım, kahvehane müsteciridir, satıcı olduğunu bilmiyorum. ptt aracılığıyla gönderdiğim dilekçeyi ben verdim. Ben suç tarihinde yakalattığım esrar maddesini Tepecik semtinde oturan açık adını ve adresini bilmediğim Engin isimli şahıstan aldım. Sanıklardan Mustafa Enver`in tutuklanıp hakkımızda kamu davası açıldıktan sonra, adını isim ve adresini bilmediğim bir kişi bana geldi. `Soruşturma aşamasındaki ifademde sözünü ettiğim Muzaffer`in adı Engin`dir, Muzo lakaplı olarak bilinir, C.Savcılığındaki ifadende adı geçen Muzaffer ismini E. olarak değiştir` dedi. Ben de buna uyarak okunan dilekçeyi yazdırıp imzalayıp ptt aracılığıyla gönderdim”, 28.6.2007 tarihinde ilk kararın verildiği oturumda; “olay günü 5-6 jelatine sarılı esrar maddesini 30 Lira karşılığında M.A.`dan satın aldım. İçmek için üzerimde taşırken polisler şüphe üzerine beni yakaladılar. Ben esrarın 3-4 yıldır içicisiyim. Genellikle ihtiyacım olan esrar maddesini Tepecik semtinden temin ederim. Olay günü jelatine sarılı meşe tabir edilen 6 adet esrar maddesini Muzaffer`den 30 Liraya satın aldım, üzerimdeydi. Şüphe üzerine polisler yakalayıp zapt ettiler. Karakolda esrar maddesini M.`den aldığımı söyledim. Daha sonra M.`in arkadaşları beni dövdü, baskı yaptı ve ptt aracılığıyla gönderdiğim dilekçeyi yazıp vermek zorunda kaldım. Hatta bilgisayarda yazılmış dilekçeyi okumadan imzalayıp postaya verdim. Gösterilen dilekçe tarafımdan imzalanıp postaya verilen dilekçedir. Ben satıcı değilim, içiciyim, tedavisini görmek istiyorum” şeklinde savunmada bulunmuştur.

Sanık L.`nin son sözünde, sanık M.A.`ın cezaevinde iken soğan içine gizlenmiş surette bir arkadaşı aracılığıyla kendisine gönderdiğini iddia ederek mahkemeye sunduğu, üzerinde hakim havalesi bulunmayan, el yazısı ile yazılmış, M.A. tarafından yazıldığı izlenimini veren iki sayfadan ibaret mektupta özetle, sanık Lütfi`nin ifadesi sebebiyle sıkıntıya girdiğine ve ifadesini değiştirmesi gerektiğine dair ifadeler ile sanık L.`ye yönelik tehdit ve hakaret içeren cümleler yer almakta olup, hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşen sanık M.A. ise bu mektubun kendisi tarafından yazıldığını kabul etmemiştir.

Uyuşmazlıkla ilgili yasal düzenlemeler incelendiğinde;

5237 Sayılı T.C.K.nın “Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3 ve 4. fıkraları; “(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, beş yıldan onbeş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Uyuşturucu veya uyarıcı maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır” biçiminde olup, anılan madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi 3. fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine dair çeşitli fiiller ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve 2. fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır.

Aynı Kanunun “Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu mu, yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 6.3.2012 gün ve 387-75 ile 15.6.2004 gün ve 107-136 Sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma amacına yönelik olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girdiğinin tespit edilememesidir.

İkinci kriter, bulundurulan yer ve bulunduruluş biçimidir; kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya işyerinde bulundurmaktadır. Uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu maddenin konulması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan miktardır. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları gözönüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel gereksinimlerinin üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Üzerinde yapılan arama sonucunda ele geçen uyuşturucu madde dışında, sanığın uyuşturucu maddeyi sattığı yolunda başka bir kanıtın elde edilememesi, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında belirtilen günlük gereksinim miktarı dikkate alındığında, bilirkişi raporunda belirtilen net 2 gram 59 miligram uyuşturucu madde miktarının bir günlük kişisel kullanım sınırları içinde olması, sanığın tüm aşamalarda üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi satmak için değil, kullanmak için bulundurduğu yönündeki aksi kanıtlanamayan savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediği kuşku boyutunda kalmaktadır. Kaldı ki, bir taraftan hakkında olayın başlangıcında hiçbir iddia olmadığı ve olay mahallinde de bulunmadığı halde sanık L.`nin beyanları ile soruşturmaya dahil edilen ve uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkumiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen M. A.`a dair beyanlarına itibar edilen sanık L.`nin, diğer taraftan ele geçen uyuşturucuyu kullanmak amacıyla bulundurduğuna dair aksi ıspatlanamayan ve aşamalarda istikrarlı olarak dile getirdiği savunmasına itibar edilmemesi de açıklanması olanaklı olmayan bir çelişki oluşturmaktadır.

Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır.

Bu nedenle, yerel mahkemece, sübuta eren eylemin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, kesin kanaat vermekten uzak kanıtlara dayanılarak, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizdir.

Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı yerinde olup, yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA karar verilmelidir.

Bununla birlikte, yerel mahkeme Özel Dairenin diğer bozma nedenlerine uymuş ise de, direnme hükmünün bozulmuş olması sebebiyle yerel mahkemece bozma doğrultusunda yeni bir hüküm kurulacağından bozmaya uyulan kısımlar yönünden hükmün incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesinde bir yarar bulunmamaktadır.

Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Genel Kurul üyesi ise; isabetli olan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 25.12.2009 gün ve 473-510 Sayılı direnme hükmünün suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 25.09.2012 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanRussiaFinlandIran Hemen Arayın