Şirket Hissesinin Tenkisi Hakkında Karar
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
21251
post-template-default,single,single-post,postid-21251,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Şirket Hissesinin Tenkisi Hakkında Karar

Şirket Hissesinin Tenkisi Hakkında Karar

  1. Hukuk Dairesi         2014/3824 E.  ,  2015/12948 K.
    “İçtihat Metni”

MAHKEMESİ: SALİHLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2011/309-2013/808

Taraflar arasında birleştirilerek görülen iptal-tescil, olmazsa tenkis davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın da reddine ilişkin olarak verilen karar birleştirilen davanın davacılar vekili ile davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 10.11.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat G….. S……..ile diğer temyiz eden davacılar B.. Ö.. vd. vekili Avukat E……. G….. ile Asli Müdahil V.. M.. İzmir Bölge Müdürlüğü vekili Avukat Ş…….. D…….. G…….. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacılar A.. G.. vd. vekili Avukat ve diğer davacı asiller gelmediler, yokluklarında, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi……………l tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Asıl ve birleşen dava, tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı takdirde tenkis isteklerine ilişkindir.
Asıl davada davacılar, mirasbırakanları Ş.. K..’un Salihli Sart Ç…… K……….. Limited Şirketindeki paylarını, S…………… düzenlenen 11.01.2011 tarihli pay devir sözleşmesi ile davalı akrabasına devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, davalının da alım gücünün bulunmadığını belirterek, muris muvazaası sebebi ile anılan hisse devir ve temlik işleminin iptali ile miras payları oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

./..

Birleşen davada davacılar, aynı iddiaları tekrar etmişler, öte yandan şirket paylarının yasal şekle uygun devredilmediğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesine aykırı davranıldığını, Borçlar Kanunu’nun 18. maddesi hükmü gereğince şirket hisselerinin devrinin iptali gerektiğini ileri sürerek, muris muvazaası sebebi ile davalı adına kayıtlı şirket hisselerinin iptali ile payları oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini talep etmişler, yargılama sırasında da, dava konusu şirket hisselerinin muris Ş.. K..’un eşi olan kök mirasbırakanları H…… S……. K………’a ait olduğunu, onun yapmış olduğu vasiyetname ile hisselerin sadece intifa hakkını eşine bıraktığını, davalıya yapılan hisse devrinin muvazaalı ve batıl olduğunu bildirmişlerdir.
Asli Müdahil Vakıflar idaresi, kök muris H….. S…… K……….’un yapmış olduğu 17.03.1966 tarihli vasiyetname ile vakıf kurma gayesinin olduğunu, murisin malvarlığı üzerinde eşi Ş.. K..’un ölünceye kadar intifa hakkının bulunduğunu, ancak mülkiyet hakkının olmadığını, onun ölümü ile de şirket paylarının terekeye ait olduğunu, davalıya yapılan satışın mutlak butlanla batıl olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan şirket paylarının iptali ile muris H…… S……. K………’un terekesine iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, şirket paylarının menkul mal niteliğinde olup, muris muvazaasına dayalı iptalinin istenemeyeceğini, birleşen dava davacılarının Ş.. K..’un mirasçıları olmaması sebebi ile dava açma haklarının olmadığını, pay satışının gerçek olduğunu, uzun süre şirkette çalışıp işleri öğrendiğini, okulunu bitirdikten sonra da öğretmenlik yapmayıp şirkette çalışmaya başladığını ve şirkete ait kaplıcayı bugünkü haline getirdiğini, mirasbırakan bu durumu bildiği için paylarını satmaya karar verince kendisine teklifte bulunduğunu, pay satışlarının nominal değer üzerinden yapıldığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davaların ve asli müdahilin açtığı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıya devredilen şirket payının mülkiyetinin muris Ş.. K..’a ait olmayıp kök muris H…… S…… K……..’a ait olduğu, Ş.. K..’un ölümü üzerine, kök muris tarafından yapılan 17.03.1966 tarihli vasiyetname doğrultusunda hareket edilmesi gerektiği, vasiyetnamenin iptali için açılan davanın reddedildiği, bu nedenle Ş.. K..’un şirket paylarını devri yönünden yetkisinin bulunmadığı, satış işleminin mutlak butlanla batıl olduğu gerekçesi ile asıl davanın husumet nedeniyle, birleşen davanın esastan reddine, asli müdahil Vakıflar İdaresi’nin davasının ise kabulü ile çekişme konusu payların H…… S……. K……… terekesine iadesine karar verilmiş, hüküm yalnızca asıl dava da davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1320 doğumlu olan kökmirasbırakan H……. S….. K…..’un 11.08.1972 tarihinde çocuksuz ölümü ile geride mirasçı olarak eşi Ş.. K.. ile kardeşi S……. Y…….’ın kaldığı, Ş.. K..’un başvurusu üzerine düzenlenen Salihli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.10.1972 tarih, 1972/1665 Esas, 1972/1465 Karar sayılı veraset ilamı ile; kök muris H….. Sabri’nin mirasının 4 pay kabul edilerek, iki kuru mülkiyet ile ¼ tam mülkiyetin S…. Y……….’a, 2/4 mülkiyetin intifa hakkı ile, ¼ mülkiyetin Ş.. K..’a aidiyetine karar verildiği, öte yandan; H………. Sabri’nin 17 Mart 1966 tarihinde yapmış olduğu vasiyetnamesindeki vakıf kurma hakkındaki tasarrufunun geçersiz olduğunun tespiti hususunda mirasçı Seher Yıldızların 08.01.1973 tarihinde açmış olduğu davanın Salihli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.03.1974 tarih, 1973/53 Esas, 1974/205 sayılı kararı ile reddedildiği, mirasçı Ş.. K..’un yapmış olduğu talep neticesinde Salihli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 04.03.1977 tarih, 1972/150 Esas, 1973/97-2 D. İş Karar sayılı kararı ile de; ”S…….. S……. Ç………….. Kaplıcalarındaki S……… Konuk’a ait payların vasiyetname gereğince tasarruf ve intifasının eşi Ş.. K..’a ait olduğuna, bu konuda anılan şirkete müzekkere yazılmasına” karar verildiği, yine mirasçı Ş.. K..’un ”Muris eşi H…….. S……. K………’un 17.03.1966 tarihli vasiyetnamesi ile kendisinin ölünceye kadar malvarlığından faydalanabileceğini vasiyet ettiğini,

../…

diğer mirasçının açmış olduğu vasiyetnamenin iptali davasının reddedildiğini, buna rağmen veraset ilamı alarak muristen kalan 8 parça taşınmazı davalı mirasçıların adlarına tescil ettirdiklerini” ileri sürerek tapu iptal ve muris adına tecile karar verilmesi istekli açtığı dava neticesinde 22.11.2001 tarihinde verilen ilk kararın Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 06.06.2002 tarih ve 2002/6282 Esas, 2002/7658 sayılı ilamı ile ”Miras bırakanın 1966 tarihli vasiyetnamesiile terekesinin tümünü kapsayacak şekilde vakıf kurulmasını istemiş, vasiyeti tenfiz memuru tayin etmiştir. Dava Vakıflar İdaresini doğrudan doğruya ilgilendirdiği gibi, davacının intifa hakkı vakıf kurulduktan sonra gündeme gelecektir. O halde davanın Vakıflar İdaresine yöneltilmesi yine vasiyeti tenfiz memurları Salihli Müftüsü M…….. K…………., S……. Cami Y……….. ve T…….. Derneği Başkanı S………..n G……..’e yöneltilmesi, varsa bu kişilerden vasiyetname örneğinin ve delillerin ibrazının istenmesi, delillerin toplanması, sonucuna göre karar verilmesi gerekir (17.12.1955 tarih 16/25 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Bu yön gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile ve yine eksik hasımla hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir” gerekçesiyle bozulması üzerine, davacının Vakıflar İdaresi, S…….. H…… G………, M……. K……. ve Salihli Müftüsü K………. Ö………. aleyhine 07.10.2003 tarihinde aynı iddiaları tekrar ederek, dava konusu yaptığı 8 parça taşınmazın vasiyet gereğince Vakıflar İdaresi adına tescili, yine vasiyet gereğince taşınmazlar üzerinde Ş.. K.. lehine intifa hakkı tesisine karar verilmesi istekli açtığı davanın, bozma üzerine yeniden kaydedilen dava dosyası ile birleştirildiği ve yapılan yargılama neticesinde Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.03.2004 tarih ve 2003/270 Esas, 2004/215 sayılı kararı ile; asıl ve birleşen davaların kabulü ile, çekişmeye konu 8 parça taşınmazın verasette iştiraken tescil işlemlerinin iptali ile muris H………… S……………. Konuk paylarının tekrar muris adına tesciline karar verildiği, anılan kararı davalılar vekili ile birleşen dava davalısı Vakıflar idaresinin temyiz ettiği, ancak temyiz talepleri yerinde görülmeyerek 21.09.2005 tarihinde kesinleştiği, muris Ş.. K..’un S……… S……….. Ç……. K………. Limited Şirketindeki 32 adet payı, Salihli 3. Noterliği’nin 11.01.2011 tarihli ”Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” ile davalıya satış suretiyle devrettiği, 1928 doğumlu olan Ş.. K..’un 01.02.2011 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak asıl davanın davacıları, davalı ve dava dışı mirasçılarının kaldığı, kök muris Hüseyin Sabri Konuk’un mirasçısı olan S…… Y……..’ın 17.11.1988 tarihinde ölümü ile de geride birleşen davanın davacılarının mirasçı olarak kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 74. maddesinde ”Vakıf, resmi senetle veya vasiyet yolu ile kurulur ve vakfedenin ikametgahı asliye mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır. Mahkeme, tescil hususunu V.. M..ndeki merkezi sicile kaydolunmak üzere resen tebliğ eder.” Aynı ilkeler 22.11.2001 tarihinde kabul edilen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda da korunarak anılan kanunun 102. maddesinde de; ”Vakıf kurma iradesi, resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır. Resmi senetle vakıf kurma işleminin temsilci aracılığıyla yapılması, temsil yetkisinin noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmiş olmasına ve bu belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve hakların belirlenmiş bulunmasına bağlıdır. Mahkemeye başvurma, resmi senet düzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf ölüme bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hakiminin bildirimi üzerine ya da V.. M..nce resen yapılır. Başvurulan mahkeme, mal ve hakların korunması için gerekli önlemleri resen alır.” hükmüne yerverilmiştir.
Somut olaya gelince, yukarıda değinilen kararlarda da işaret edildiği üzere kök mirasbırakan Hüseyin Sabri Konuk, 17 Mart 1966 tarihinde yapmış olduğu vasiyetname ile vakıf kurma iradesini ortaya koymuş ise de, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 74. maddesi ile sonradan yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 102. maddesi hükmü gereğince, ilgili sicile tescil edilmek suretiyle tüzel kişilik kazanmış bir vakfın varlığı sözkonusu olmadığından Vakıflar İdaresinin çekişmeye konu yapılan şirketpayları bakımından dava açma hak ve yetkisi bulunmamaktadır.
…/….
Birleşen davaya ilişkin temyiz itirazlarına gelince;
Hemen belirtmek gerekir ki, kişisel hakkın temliki niteliği taşıyan şirket paylarının devri işleminde 1.4.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması olanaklı değildir.
Ne var ki, dosya içeriğinden ve evrak arasına alınan kayıtlardan; çekişmeye konu yapılan ve davalıya devredilen şirket paylarının kök mirasbırakan H…… S……. K………’a ait olduğu görülmektedir.
O hâlde, Ş.. K..’un miras payı oranında şirket payları üzerinde tasarruf etme hak ve yetkisinin bulunduğu, miras payı dışında davalı akrabasına yapmış olduğu pay devrinin ise yolsuz nitelikte olduğu açıktır.
Hâl böyle olunca, Vakıflar İdaresinin açmış olduğu davanın sıfat yokluğundan reddine, birleşen dava bakımından ise, muris Ş.. K..’un davalıya devrettiği şirket payından Ş.. K..’un miras payı dışında kalan kısmının iptali ile birleşen davanın davacıları adına miras payları oranında tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Birleşen davada davacılar vekili ile davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, 10.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-

Dava, tapu iptali ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar asıl davada, miras bırakanları Ş.. K..’un Salihli S………….. L…………. Şirketindeki paylarını, Salihli 3. Noterliğinde düzenlenen 11.01.2011 tarihli şirket hisse devir sözleşmesiyle davalıya devrettiğini, devrin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek muris muvazaası sebebi ile hisse devir ve temlik işleminin iptali ile miras payları oranında tescile, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Birleştirilen dava davacıları, şirket hisselerinin Türk Ticaret Kanununun 520. maddesinde belirlenen şekle uygun olarak devir yapılmadığını, Borçlar kanununun 18. maddesi gereğince de devrin muvazaalı olduğunu, davalı adına olan şirket hisselerinin miras payları oranında iptali ile adlarına tescile, olmazsa tenkise karar verilmesini talep etmişler, yargılama sırasında, dava konusu hisselerin kök mirasbırakan H…….. S………. K……’a ait olduğu, vasiyetname ile hisselerin sadece intifa hakkının eşi Şayan’a bırakıldığı bu nedenle de hisse devrinin muvazaalı ve batıl olduğunu bildirmişlerdir.
Davalı, şirket hisseleri menkul mal niteliğinde olup, muris muvazaasına konu edilemeyeceği, birleştirilen dava davacılarının mirasçı olmadığı, bu nedenle dava açma haklarının da bulunmadığını ayrıca şirket hisse satışlarının nominal değer üzerinden gerçek satış olduğunu belirterek, davaların reddine karar verilmesini savunmuştur.
…./…..

Asli müdahil V.. M.., kök miras bırakan Hüseyin S………….K………….’un yaptığı 17.03.1966 tarihli vasiyetname ile vakıf kurmayı amaçladığı ve H……….. S…………… Konuk mal varlığının intifa hakkını ölünceye kadar eşi Şayan’ bıraktığını, Şayan’ın şirket hisselerinde mülkiyet hakkının olmadığı, hisse satışının mutlak butlanla batıl olduğunu ileri sürerek , davalı adına olan şirket paylarının iptali ile miras bırakan Hüseyin Sabri Konuk terekesine iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın husumet nedeniyle, birleştirilen davanın esastan reddine, asli müdahilin davasının kabulü ile; 11.01.2011 tarih ve 00429 yevmiye nolu limited şirket hisse satış sözleşmesinin mutlak butlanla batıl olduğu anlaşılmakla vasiyetname kapsamında işlem yapılmak üzere muris H……….. S……… Konuk terekesine iadesine karar verilmiş, karar birleştirilen dava davacıları ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, kök miras bırakan Hüseyin S……………..Konuk’un 11.08.1972 tarihinde çocuksuz ölümü ile mirasçısı olarak eşi Ş.. K.. ve kardeşi seher Yıldızın kaldığı, Ş.. K..’un 01.02.2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçısı olarak asıl dava davacıları, davalı ve dava dışı mirasçıları, kardeşi S………….Y…………… 17.11.1988 tarihinde ölümü ile de birleştirilen dava davacılarının mirasçı olarak kaldığı saptanmıştır.
Dava konusu, miras bırakan Ş.. K..’un, eşi Hüseyin Sabri Konuk terekesinde bulunan S………… S………… Ç………….K………….. L……………Ş…………i, 32 hisse karşılığı 800,00 TL nominal bedelli %40 hissesini Salihli 3. Noterliğinin 11.01.2011 tarihli “ limited Şirket Hisse devir Sözleşmesi” ile davalı S.. C..’a devir işlemidir.
Uyuşmazlık, H……….. S…………i Konuk terekesinde bulunan şirket hisselerinin miras en eşi Ş.. K..’a intikal edip etmediği, şirket hisselerinin mülkiyetinin kime ait olduğu, buna bağlı olarak dava konusu şirket hisse satış işleminin hukuken geçerli olup olmadığı, işlemin muvazaalı olup olmadığı ve asli müdahil V.. M..nün davada, davacı taraf sıfatının bulunup bulunmadığı, vakıflar İdaresinin hisselerin terekeye iadesini isteyip isteyemeyeceğine ilişkindir.
Miras bırakan Hüseyin Sabri Konuk 17.03.1966 tarihli vasiyetname ile; (madde-1) maliki olduğu Salihli mithatpaşa caddesi 33 nolu ev ve müştemilat kabilinden olan menkul mallar hariç, öldükten sonra mevcutsa arabası da dahil, Orhaniye caddesi 19/A nolu iki katlı mağaza, S……….Kaplıcalarındaki hisseler, E……. E……….. Şirketindeki 10.000,00 Türk Liralık hisseler, vasiyette gösterilen maksat ve gayeyle, tespit edilen şartlar dairesinde tahsis edilerek, S…….K…….. adı ile hükmü şahsiyeti haiz, M.K m.457 bahsetmiş olduğu salahiyete müsteniden, ölümünden sonra muzaf olarak vasiyet ettiği, (madde-2) malların tamamını eşi Ş.. K.. ölünceye kadar tasarruf ederek, bu malların idaresinde, maaşla çalıştırmak suretiyle S…………. G……..’üyetkilendirdiği, (madde-3) Eş Ş.. K.. başka bir erkekle evlenir veya gayri meşru hali hakim kararı ile tespit edilir ise bir kısım ev eşyaları verilerek evden çıkarılacağı, (madde-5) Başka erkekle evlenmezse Ş.. K..’un hayatının sonuna kadar evde oturabileceği, öldükten sonra evin “müftü evi” olarak idaresinin Heyete devredileceği, ( madde-4) 33 nolu ev hariç, bütün emvali gayrimenkule ve diğerlerinin kuran kursu, imam hatip okulu ve cami yaptırma ve yaşatma işlerinde hasılatından istifade edilmek üzere, S……. K…….. unvanını sonuna kadar taşımak şartıyla ve 33 nolu evin, aynı unvanı taşımak koşuluyla müftü evi olarak tahsisine, (madde-6) ölümünden sonra kimlere para ve yardım yapılacağı, (madde-7) Bu paraların araba ve ticari malların satışı ve Ş.. K..’un senelik idare masrafı çıkarıldıktan sonra Sart Kaplıcalarındaki hisse gelirinden karşılanması, ölümünden sonra vasiyetnamenin derhal mahkemede kayıt ve tescili, vasiyetnamenin tenfizi için M.K m.497 hükümlerine göre Salihli müftüsü, cami yaptırma ve yaşatma derneği başkanı, Mehmet Kahraman ve Selahattin Gümüş’ü tenfiz memuru olarak görevlendirdiği, (madde-8-9) ölümünden sonra dini tören ve duaların ne şekilde yapılacağı belirlenmiştir.

…../……

Salihli Sulh Hukuk Mahkemesinin 1972/150 Esas,1972 /150 Karar sayılı dosyasında, kök miras bırakan H………. S……………..Konuk’un 17.03.1966 tarihli vasiyetnamesinin açıldığı saptanmıştır.
Kök miras bırakan H………… S……………….. K…….’un 17.03.1966 tarihli vasiyetnamesinde ki, vakıf kurma hakkındaki tasarrufunun geçersiz olduğunun tespiti hususunda, mirasçı S……………. Y…………..tarafından açılan dava, Salihli Asliye Hukuk Mahkemesinin, 19.03.1974 tarih, 1973/53 Esas, 1974/205 sayılı kararı ile reddedilerek, kesinleşmiştir.
Salihli Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.03.1973 tarih, 1972 /150 Esas, 1973/97-2 Değişik iş, sayılı kararı ile de “ S…….. S……. Ç………..K……….. Hüseyin S………….i K……….’a ait hisselerin vasiyetname gereğince tasarruf ve intifasının eşi Ş.. K..’a ait olduğuna, bu konuda anılan şirkete müzekkere yazılmasına” karar verilmiştir.
Ş.. K.., vasiyetnamenin iptali davasının retle sonuçlandığı, vasiyetname ile ölünceye kadar vasiyete konu mal varlığının intifasının kendisine bırakıldığı, ancak vasiyetnameye rağmen bir kısım H……… S……..i mirasçılarının veraset ilamı alarak terekedeki 8 parça taşınmazın mirasçılara intikalini sağlandığını ileri sürerek , tapu kayıtlarının iptali ile Hüseyin Sabri Konuk adına tescil istemiyle açtığı davada verilen ilk karar, Y…………Hukuk Dairesinin 06.06.2002 tarih, 2002/6282 Esas, 2002/7658 Karar sayılı ilamı ile, “ miras bırakanın 1966 tarihli vasiyetnamesi ile terekesinin tümünü kapsayacak şekilde vakıf kurulmasını istemiş, vasiyet tenfiz memuru tayin etmiştir. Dava, Vakıflar İdaresini doğrudan doğruya ilgilendirdiği gibi, davacının intifa hakkı vakıf kurulduktan sonra gündeme gelecektir. O halde, davanın Vakıflar İdaresine yöneltilmesi yine vasiyeti tenfiz memurları Salihli, Müftüsü M……. K………… S………C……….Y……. ve Y…….. D……………..B……… ve S………….. G………….’e yöneltilmesi, bu kişilerden delillerinin sorulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile verilen hüküm bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulması üzerine, Vakıflar İdaresi, Salihli, Müftüsü K…….. Ö…….., Selahattin Hilmi Gümüş ve M…….. K………… aleyhine aynı iddialarla açılan dava eldeki dava ile birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2004 tarih. 2003/270 Esas, 2004/215 Karar sayılı kararı ile; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne, dava konusu 8 parça taşınmazın verasette iştirakken tescil, işleminin iptali ile Hüseyin S… K…………….paylarının tekrar adına tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 21.09.2005 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
Taraflarca ileri sürülen maddi olgular, Kök miras bırakan H…….. S…….. K………..’un düzenlediği vasiyetname içeriği, vasiyetname ile ilgili olarak açılıp kesinleşen dava dosya içerikleri ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; kök miras bırakan H…….. S……. K…….’un 17.03.1966 tarihli vasiyetnamesi ile, belirlediği amaca uygun vakıf kurulması ve 33 nolu ev hariç, tüm mal varlığını adını taşıyacak vakfa tahsis ettiği, yine vasiyetnamede belirlediği koşullarda yaşaması halinde, bu mal varlığının kullanım hakkını ölünceye kadar eşi Ş.. K..’a bıraktığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; kök miras bırakan Hüseyin Sabri Konuk’un öldüğü 11.08.1972 tarihinde yürürlükte olan 743 sayılı Türk kanunu Medenisinin 74. maddesinde; “ Vakıf, resmi senetle veya vasiyet yolu ile kurulur ve vakfedenin ikametgahı asliye mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır. Mahkeme, tescil hususunu V.. M..ndeki merkezi sicile kaydolunmak üzere resen tebliğ eder.” denilmiş, aynı doğrultuda düzenleme getiren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 102. maddesinde de; “Vakıf kurma iradesi, resmi senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır……….. Mahkemeye başvurma, resmi senet düzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf ölüme bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hakiminin bildirimi üzerine Vakıflar Genel Müdürlüğünce resen yapılır. Başvurulan mahkeme, mal ve hakların korunması için gerekli önlemleri resen alır.” hükmüne yer verilmiştir.
……/…….

Yine; Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün, 13.08.1991 gün, 2159 sayılı kanunun 1. maddesi ile değişik 5. maddesin de, “ Vasiyet yolu ile kurulan vakıflarda vasiyetnameyi açan sulh hakimi, resmi senetle kurulan vakıflarda resmi senedi düzenleyen noter, vasiyetnamenin veya resmi senedin bir örneğini yedi gün içerisinde V.. M..ne gönderir…..üç ay içinde vakfeden veya ölümü halinde mirasçı tarafından tescil talebinde bulunulmamış veya vakfeden tüzel kişiliği haiz olupta infisah etmiş ise vakfın tescili hususundaki başvuru V.. M.. tarafından yapılır.” hükmüne yer verildiği, 25.03.2013 gün 28629 Resmi Gazetede yayınlanan Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün, 3/3. maddesinde “ vasiyet yolu ile kurulan vakıflarda vakfedenin mirasçısı veya vakfeden tarafından mirası resmen idare etmekle görevlendirilmiş kişi tescil talebinde bulunabilir. Vasiyetnamenin açılması tarihinden itibaren üç ay içinde bunlar tarafından başvuruda bulunulmamış ise vakfın tescili hususunda başvuru V.. M.. tarafından yapılır.” 27.09.2008 tarih, 27.010 sayılı resmi gazetede yayınlanan Vakıflar Yönetmenliğinin 6. maddesinde de,” Ölüme bağlı tasarruf yoluyla vakıf, vakfedenin ölümünden sonra tescil edilmek üzere kurulabilir. Bu yolla kurulan vakıflarda sulh hakimi vakıf kurulmasına esas belgenin bir örneğini yedi gün içinde Genel Müdürlüğe gönderir……mahkemeye başvuru ilgililerin veya sulh hakiminin bildirimi üzerine ya da V.. M..nce resen yapılır.” düzenlemelerine göre; ölüme bağlı tasarruf ile kurulan vakıfların, kuruluş ve tescillerinde V.. M.. yetkili ve görevlidir.
Somut olayda; 17.03.1966 tarihli vasiyetname ile vakfın amacı ile özgülenecek mal ve haklar belirlenerek ölüme bağlı vakıf kuruluşunun vasiyet edildiği, vasiyeti tenfiz memurlarının atandığı, vasiyetnamenin açılarak kesinleştiği, ancak vakfa özgülenen 8 parça taşınmazın mülkiyetinin vasiyetnameye rağmen mirasçılara intikali üzerine açılan dava sonucu 21.09.2005 tarihinde taşınmazların H…… S….. K…… terekesine döndüğü, bu dava ile Vakıflar Genel Müdürlüğünün ölüme bağlı vakıf kuruluşundan haberdar olduğu, belirtilen kanun, tüzük ve yönetmenlik hükümleri uyarınca, V.. M.., ölüme bağlı vakfın resmi kuruluşunu yapmaya yetkili olduğundan, vakfa özgülenen şirket hisselerinin terekeye döndürülmesi ve vakıf mal varlığının korunmasına yönelik olarak dava açmakta hukuki yararı vedavacı sıfatının bulunduğu tartışmasızdır, bu nedenle de müdahil davacı V.. M..nün davasının kabulünde isabetsizlik yoktur.
Öte yandan; Kök miras bırakan H…… S…. K…… terekesinde bulunan, 33 nolu ev hariç, tüm mal varlığının vasiyetname ile kurulacak vakıf mal varlığına özgülendiği, ölünceye kadar terekedeki malların intifa hakkının sağ eşe bırakıldığı, bu durumun Ş.. K..’un da kabulünde olduğu, Ş.. K..’un intifa hakkı sahibi olarak yaptığı başvuru sonucu Salihli Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.03.1973 tarih, 1972 /150 Esa, 1973/97-2 Değişik iş sayılı kararı ile “ S…. S… Ç….. K………….H………….. S…………… K…………’a ait hisselerin vasiyetname gereğince tasarruf ve intifasının eşi Ş.. K..’a ait olduğuna” karar verildiği yine intifa hakkı sahibi olarak Ş.. K..’un açtığı dava kabul edilerek, Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2004 tarih. 2003/270 Esas, 2004/215 Karar sayılı kararı ile de; “ 8 parça taşınmazın verasette iştirak en tescil, işleminin iptali ile Hüseyin Sabri Konuk paylarının tekrar adına tesciline “karar verildiği, tüm bu nedenlerle; dava konusu şirket hisse senetlerinin, ölünceye kadar kullanım hakkının sağ eş Ş.. K..’a ait olduğu, mülkiyetinin ise vakfa özgülendiği, şirket hisselerinin vakıf mal varlığının önemli bir bölümünü oluşturduğu, dolayısı ile mülkiyet hakkı bulunmayan miras bırakan Ş.. K..’un 11.02.2011 tarihinde davalı ya satış suretiyle yaptığı şirket hisse devrinin hukuki dayanağının bulunmadığı gözetilerek, mahkemece, devir işlemin yok hükmünde olduğu kabul edilerek, şirket hisselerinin vasiyetname kapsamında işlem yapılmak üzere, Hüseyin Sabri Konuk terekesine iadesine karar verilmesinde de isabetsizlik yoktur.
……./……..

Sonuç olarak, 17.03.1966 tarihli vasiyetname ile ölüme bağlı vakıf kuruluşunun vasiyet edildiği, dava konusu şirket hisselerinin vakıf mal varlığına özgülendiği, vasiyetname ile ölünceye kadar sağ eş Ş.. K..’a tereke malları üzerinde intifa hakkı tanındığı, hisse devri yapan Ş.. K..’un şirket hisseleri üzerinde mülkiyet ve miras hakkının bulunmadığı, dolayısı ile şirket hisselerinin davalıya devri işleminin hukuken yok hükmünde olduğu öte yandan, ölüme bağlı vakıf kuruluşu ve vakfa özgülenen mal varlığının korunması konusunda V.. M..nün yetkili ve görevli olduğu kabul edilerek, müdahil davacı V.. M..nün davasının kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, bu nedenlerle, birleştirilen dava davacıları ve davalının temyiz itirazlarının reddi ile mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanRussiaFinlandIran Hemen Arayın