07 Tem Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda Karşı Dava
Karşı Dava
Karşı dava, açılmış ve görülmekte olan bir davanın davalısının, aynı mahkemede, davacıya karşı açtığı dava olarak tanımlanır. Açılmış ve görülmekte olan bir davada, davalının aynı mahkemede, davacıya karşı açtığı davaya, karşı dava denir.Karşı dava uygulama ve doktrinde; karşılık dava, mukabil dava, davayı mütekabile gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır.
Karşı dava Hukuk Muhakameleri Kanunun 132-135’inci maddelerinde düzenlenmiştir.
Karşı davanın usule ilişkin koşulları;
1-) Asıl davanın derdest olması,
Asıl davanın derdest olmasından anlaşılan, esas dava hakkında herhangi bir karar verilmemiş olmasıdır. Herhangi bir kararın verilmiş olması halinde karşı dava açma imkanı ortadan kalkacak, başvurucu dilerse müstakil bir dava açması gerekecektir.
2-) İki davanın aynı yargılama usulüne tabi olması,
Düzenleme ile hem asıl davanın hem de karşı davanın aynı mahkemenin görev alanına girmesi gerekliliği düzenlenmiştir. Buna göre örneğin idari yargı görev alanına giren bir dava konusunun karşı dava ile adli yargı mahkemelerinde ileri sürülmesine imkan bulunmamaktadır.
3-) Karşı davanın esasa cevap süresi içerisinde açılması gerekir.
Esasa cevap süresi, yazılı yargılama usulünde ve basit yargılama usulünde, kural olarak dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Cevap süresinin mahkeme tarafından uzatıldığı hallerde de, ek süre içerisinde karşı dava açılması mümkündür (HMK m. 127).
Karşı davanın esasa ilişkin koşulları;
1-) Asıl dava ile karşı dava arasında ilişki bulunması,
Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması şarttır. (HMK Madde 132)
2-) Asıl dava ile karşı dava arasında takas yada mahsup ilişkisi olması,
Takas değişim sureti ile ödeşme, hesaplaşma anlamında iken, mahsup tenzilat sureti ile ödeşme demektir. Birbirine yakın olan ve uygulamada birbirinin yerine bile kullanılan bu iki kavram arasındaki temel fark takasta değişim, mahsupta ise tenzilat sureti ile bir hesaplaşma imkanı sağlamalarıdır. Takas”ın sözlükteki karşılığı, “ödeşme, hesaplaşma, mahsuplaşma, sayışma” iken; “mahsub” ise “hesabedilmiş, hesaba dâhil edilmiş, avans kapatma” gibi anlamlara gelmektedir. Ansiklopedik lügatlerde dahi bu kavramların birbirine çok yakın addedilebilecek şekilde anlamlarının verilmesi aslında karıştırılmaya ne kadar müsait olduklarını da gözler önüne sermektedir.
Takas Türk Borçlar Kanunu’n 139 ila 145’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Mahsup ile ilgili kanuni açıklayıcı kanuni bir düzenleme bulunmamakla birlikte mahsup kavramının geçtiği kanuni düzenlemeler bulunmaktadır.
Ancak, doktrinde ve Yargıtay’ın müstakar içtihatlarında haklı olarak belirtildiği gibi, takas veya mahsup talepleri için ayrı bir dava açılmasına gerek yoktur. Davalının cevap dilekçesinde takas yada mahsup talebi var ise bunun karşı dava olarak anlaşılması ve yorumlanması gerekmektedir.
Yargıtay kararlarından örnekler vermek gerekir ise;
“…Takas def’i sonuç doğurabilmesi için ayrı bir dava açılmasına veya karşı dava ile ileri sürülmesine gerek olmayıp, takas bildiriminin karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki sonuç doğuracağı kabul edilmelidir.”
(Yargıtay 15. HD, E. 2011/7034, K. 2012/5961, T. 2.10.2012)
“…Takas karşılık dava olarak ileri sürülebileceği gibi def’i olarak da ileri sürülebilir ve def’i olarak ileri sürüldüğü hallerde diğer savunmaların tabi bulunduğu yasa hükümlerine tabi olur. Usulün, mahkeme kararında anılan ve karşılık davayı ilgilendiren hükmü, karşılık davanın kabul şartlarından birisini bildirmek üzere yasaya konulmuş bir hüküm olup, takas iddiasının davalı tarafça ancak karşılık dava şeklinde ileri sürülebileceğini bildirmek üzere yasaya konulmuş değildir…”
(Yargıtay 4. HD., E. 1975/9242, K. 1976/8717, T.14.10.1976)
3-) Asıl dava ile karşı dava arasında hukuki ve fiili bağlantı olması gerekir.
HMK m.132,1/b; ‘’..Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması şarttır…’’ hükmünü haizdir. HMK 132,1/b düzenlemesinde yer alan davalar arasında bağlantının mevcut olması düzenlemesi ise HMK m.166/4 “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” şeklinde belirtilmiştir.
Sorry, the comment form is closed at this time.