30 Nis Temyiz Başvurusu Hakkında Yapılacak İşlem Olmadığına Karar Verilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edilmesi
Olaylar
Başvurucu 2012 yılında üniversite rektörü olarak görev yapmıştır. Üniversitenin 2012 yılına ilişkin hesaplarının denetiminde Sayıştay denetçileri, Sürekli Eğitim Merkezi biriminde görevli rektör yardımcılarına mesai dışı (B2) puanı hesaplanarak ek ödeme yapıldığına ve üniversiteye ait bazı yerler için düzenlenen protokoller uyarınca tahsil edilen meblağın özel bütçeye yatırılmadığına ilişkin birtakım tespitler nedeniyle kamu zararına sebep olunduğu iddialarını sorgu konusu yapmıştır. Üniversite sorumlularından gelen yazılı savunmaların ardından denetçilerce düzenlenen yargılamaya esas raporda zararın ilgililerden tazmini talep edilmiştir.
Sayıştay Dairesi (Daire), protokollerini imzalayan başvurucu ile rektör yardımcısı olan N.H.den 78.000 TL kamu zararlarının müştereken ve müteselsilen tazminine 26/11/2013 tarihli ilamı ile karar vermiştir. Başvurucu, temyiz başvurusunda bulunmuş; diğer sorumlu N.H. ise yargılamanın iadesi yoluna başvurmuştur. Daire N.H.nin yargılamanın iadesi başvurusu üzerine yaptığı yargılama sonucunda ek ilam ile 78.000 TL olarak tespit edilen kamu zararını yeniden hesaplayarak 45.500 TL olarak belirlemiş ve bunun başvurucu ile N.H.den müştereken ve müteselsilen tazmin edilmesine karar vermiştir. Başvurucunun temyiz başvurusu üzerine Sayıştay Temyiz Kurulu (Kurul) Daire tarafından yargılamanın iadesi sonucunda ek ilam düzenlendiği belirtildikten sonra temyiz müracaatının yeni düzenlenen ek ilam esas alınarak yapılması gerektiği ifade edilmiş, bu başvuru hakkında yapılacak işlem olmadığına karar vermiştir. Başvurucu, Kurulun temyiz kararına karşı temyiz incelemesinin esastan yapılması gerektiğini ileri sürerek karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. Kurul temyiz incelemesindeki gerekçesini tekrar ederek istek hakkında yapılacak işlem olmadığına oyçokluğuyla karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, Kurul tarafından temyiz başvurusu hakkında yapılacak işlem olmadığına karar verilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 160. maddesine göre Sayıştay merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Anayasa’da belirtilen kamu idarelerindeki mali konuya ilişkin usulsüzlüklerin Sayıştay tarafından denetlendiği, sorumluların kendi bünyesindeki organlarca yargılandığı, yargılamanın daha çok belgeler ile sınırlı olarak yapıldığı dikkate alındığında Sayıştayın kendine özgü bir yargılama usulü olduğu görülmektedir.
İlamın ek ilam ile ortadan kaldırıldığı durumlarda temyiz başvurusuna konu ilam yönünden inceleme yapılmamasının yargı mercii tarafından gerek aynı ilam hakkında iki defa karar verilmemesi gerekse yargı mercilerinin gereksiz yere meşgul edilmesinin önlenmesi bakımından elverişli bir araç olduğu hususunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak başvuruya konu olaydaki gibi ilamda belirlenen sorumluluk konusu ve miktarın ek ilam ile tamamen ortadan kaldırılmadığı hallerde temyiz incelemesi yapılmamasına ilişkin müdahalenin elverişliliğinin ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Başvurucu, ilamın 18. maddesinde belirtilen tutarın tamamına karşı temyiz başvurusunda bulunmuş, protokolün bir kira sözleşmesi değil şartlı bağış mahiyetinde olduğunu ileri sürmüştür. Ek ilamda ise 18. madde kapsamında başvurucu ile N.H.nin sorumlu olduğu tutarın 78.000 TL’den 45.500 TL’ye indirildiği, dolayısıyla artık 32.500 TL’den sorumlu olmadıkları belirtilmiştir. Ek ilamda sorumluluğun azaltılmasına neden olan gerekçe üç yıllık sözleşme süresinin bir kısmında yönetimin değişmesi sonucunda başvurucu ve N.H.nin sorumluluklarına sebep olan görevlerinden ayrılmış olmalarıdır. Yargılamanın iadesi talebi sonucunda yapılan yeniden yargılamada başvurucunun temyiz dilekçesinde ileri sürmüş olduğu protokolün mahiyetine ilişkin iddia hakkında bir değerlendirmenin bulunmadığının önemle vurgulanması gerekmektedir. Başvurucunun temyiz dilekçesindeki protokolün bir kira sözleşmesi niteliğinde olmadığı iddiası bir yana, ek ilamda belirtilen 45.500 TL’den başvurucunun hâlâ kira sözleşmesi kapsamında sorumlu tutulduğu anlaşılmaktadır.
6085 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 55. maddesinde Sayıştay dairelerince verilen ilamlar hakkında ilamın ilgiliye tebliğinden itibaren altmış gün içinde temyiz edilebileceği düzenlenmiştir. Başvurucunun temyiz başvurusunun Kanun’da belirtilen koşullara uygun olduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucunun ek ilam ile sorumlu olduğu tutar azalmışsa da kalan tutar yönünden yukarıda da belirtilen gerekçeler doğrultusunda temyiz incelemesi yapılması yönünde haklı bir beklentisinin bulunmadığı söylenemez. Bu nedenle temyize konu ilamın ek ilam ile kaldırılmış olması sebebiyle temyiz başvurusunun reddedilmesi yönündeki müdahalenin; ilamda belirlenen sorumluluk konusu ve miktarın ek ilam ile tamamen ortadan kaldırılmadığı açık olduğundan ortadan kaldırılan bir kararı yeniden incelemeyi önlemeye yönelik meşru amacı gerçekleştirmek için elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin gerekli olup olmadığı da incelenmelidir. Temyiz başvurusunun ek ilama karşı yapılması gerektiği belirtilerek incelenmemesi hâlinde bu aşamada yeniden temyiz başvurusunda bulunulmasının neredeyse imkânsız olduğu gözetildiğinde bu araca ancak son çare olarak başvurulması gerekmektedir. Gerçekten temyiz başvuru süresi nispeten kısa olup hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu husus dikkate alındığında süresinde yapılan temyiz başvurusunun ek ilam düzenlendiği gerekçesiyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkına yönelik oldukça ağır bir müdahale niteliği taşıdığı kolaylıkla ifade edilebilir. Dolayısıyla bu nitelikteki ağır bir müdahaleye ancak daha hafif ve alternatif bir aracın bulunmaması hâlinde müracaat edilebilmelidir.
Somut olayda ek ilam 19/12/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, temyiz başvurusu ise yaklaşık 11 ay sonra 24/11/2015 tarihinde karara bağlanmıştır. Başvurucunun süresinde temyiz başvurusunda bulunduğu, ek ilam ile sorumlu olduğu tutarın tamamen kaldırılmadığı nazara alındığında başvurucunun temyiz başvurusu hakkında karar verilmesi yönünde haklı beklentisi bulunmadığı söylenemez. Temyize konu ilamdan sonra yargılamanın iadesi yargılaması sonrasında ek ilam verilmesi durumunda temyiz incelemesinin yapılmamasına ilişkin gerek ilgili Kanun’da açık bir hükmün bulunmamasının gerekse ek ilamda başvurucunun yeniden temyiz başvurusunda bulunması gerektiğine yönelik bir ifadenin yer almamasının bu haklı beklentiyi desteklediği değerlendirilmiştir.
Başvurucunun ilama karşı yaptığı temyiz başvurusunun başvuru sonrasında ek ilam düzenlenmiş olsa bile kalan tutar yönünden incelenmesine engel bir düzenleme yer almadığı gözönünde bulundurulduğunda başvurucuya -temyiz incelemesi sırasında- Kurul tarafından ek ilama karşı varsa beyanının sorulması şeklinde daha hafif olan bir müdahale aracına başvurulması da mümkün olabilir. Nihayetinde temyiz süresinin ek ilamın başvurucuya tebliğinden itibaren altmış gün olduğu değerlendirildiğinde temyiz kararından sonra ek ilama karşı temyiz başvuru süresinin sona ermiş olacağı açıktır.
Bu itibarla Kurulun başvurucuya ek ilam yönünden temyiz yoluna başvurma iradesinin sorulması suretiyle daha hafif bir müdahale aracı yerine en başta başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız hâle getiren ağır bir aracı tercih etmesi başvurucunun mahkemeye erişimini imkânsız hâle getirmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
Sorry, the comment form is closed at this time.