23 Nis Taşınmaz Satış Vaadi Alacaklısının İcra Dosyasındaki Rolü
Hukuk Genel Kurulu 2013/1693 E. , 2015/1135 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ : İzmir 9.İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/05/2013
NUMARASI : 2013/240 E-2013/345 K.
Taraflar arasındaki “haczin kaldırılması” şikayetinden dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 9.İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 02.11.2012 gün ve 2012/806 E.-2012/796 K. sayılı kararın incelenmesinin şikayetçi vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 14.03.2013 gün ve 2012/33312 E.-2013/9415 K. sayılı kararı ile;
(…Tapu Kanunu’nun 26.maddesi ve TMK.nun 1009.maddesi uyarınca kişisel hak mahiyetinde olan satış vaadi sözleşmesine dayalı hak, tapu kaydına işlenmekle ayni etkinlik ve aleniyet kazanır. Tapu Kanunu’nun 26.maddesine göre bu hak 5 yıl süreyle 3.kişilere karşı ileri sürülebilir.
Somut olayda; takip borçlusu Seher Gündoğan’ın noterlikçe yapılan 14.09.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile şikâyetçi üçüncü kişi Y.. S..’e, şikayet konusu taşınmazların satışını vadettiği ve bu satış vaadi sözleşmesinin tapu kaydına 02.10.2009 tarihinde şerh verildiği, söz konusu taşınmazlara 23.11.2011 tarihinde haciz konulduğu görülmüştür.
Bu durumda, şikâyetçi satış vaadi alacaklısı tarafından haciz tarihinden önce taşınmazların tapu kayıtlarına satış vaadi şerhi konulduğu anlaşılmakla, şikâyetçinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğu kabul edilerek mahkemece, şikâyetin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Şikâyetçi vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, taşınmazın tapu kaydında bulunan taşınmaz satış vaadi sözleşmesine ilişkin şerhten sonra konulan haczin kaldırılması istemine ilişkindir.
Şikâyetçi vekili takip borçlusu (dava dışı) Seher Gündoğan’ın hissedar olduğu taşınmazlardaki hisseler üzerinde müvekkili lehine 02.10.2009 günü şerh edilmiş taşınmaz satış vaadi sözleşmesi bulunduğunu ve bu şerhin Türk Medeni Kanunu’nun (TMK.) 1009 ve Tapu Kanunu’nun (Tapu K.) 26’ncı maddesi uyarınca beş yıl boyunca üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebileceğini; bu nedenle daha sonra (şikâyet olunan alacaklının giriştiği takip dosyasından) konulan 23.11.2011 tarihli haczin sonuç doğurmayacağını; adı geçen borçlu hakkında Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açtıklarını ve haczin kaldırılmasına ilişkin taleplerinin icra müdürünce reddedildiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İcra Mahkemesince evrak üzerinde yapılan incelemeyle satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhinden sonra tapu siciline konulan takyidat ve düşülen şerhlerin, lehine satış vaadi yapılan kişinin durumunu ağırlaştıramayacağı; ne var ki adı geçenin açtığı cebri tescil davası sonuçlanıp, adına tescil işleminin henüz yapılmamış olması karşısında haczin kaldırılmasını isteyemeyeceğinden dava koşulları bulunmadığından istemin reddine dair verilen karar, şikâyetçi vekilinin temyizi üzerine Özel Daire tarafından yukarıda gösterilen gerekçe ile bozulmuş ve mahkemece önceki gerekçe genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; lehine tapuda taşınmaz satış vaadi şerhi verilen kimsenin, bu şerhten sonra icra müdürlüğünce konulan haczin kaldırılması konusunda şikâyette bulunabilmek bakımından aktif husumet ehliyeti (şikâyet takip yetkisi) bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 16 ncı maddesine göre (Kanunla çözümü genel veya özel mahkemelere bırakılmış dava ve işler ayrık tutulmak üzere) icra ve iflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında, bunların kanuna aykırı olmasından veya olaya uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet yolu ile müracaat edilebilir. Müracaat hakkı kural olarak icra dosyasının tarafları olan alacaklı ve borçluya aittir; istisnai durumlarda hakları haleldar olan üçüncü kişilerin şikâyet yoluna başvurmaları da mümkündür.
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kural olarak şahsi hak doğuran bir sözleşme olmakla birlikte, Tapu Kanunu’nun 26 ncı ve Türk Medeni Kanunu’nun 1009 uncu maddesi uyarınca tapu kaydına işlenmekle aynî etkinlik ve aleniyet kazanır. Tapu Kanunu’nun 26 ncı maddesine göre bu hak 5 yıl süreyle üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Fakat bu ileri sürme yetkisi önleyici nitelikte değildir; bir diğer ifade ile taşınmaz satış vaadi alacaklısı taşınmazın rızaen temliki, satışı, bağışlanması veya üzerine ipotek konulması ya da taşınmazın haczedilmesini engelleyemez.
Taşınmazın icra dairesince satışı sırasında da bu şerh tapu kaydında ve dolayısıyla mükellefiyetler listesinde bulunacağından, satış vaadi alacaklısının hakkını yeni malike karşı ileri sürmesi de mümkün olacaktır. Bu durumda, şikâyetçinin gelinen aşamada şikayet yoluna başvurmakta güncel hukuki yararı da bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, taşınmaz satış vaadi alacaklısı icra dosyasının tarafı olmadığı gibi taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkına da sahip olmadığından şikâyet yoluna gitmesine izin verilen üçüncü kişilerden değildir.
Bu nedenle şikâyetin takip yetkisi yokluğundan reddine dair yerel mahkemece verilen direnme kararı isabetli olup, onanması gerekmiştir.
S O N U Ç : Şikâyetçi Y.. S.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 01.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.
- Buraya tıklayarak diğer makale, örnek karar ve dilekçelerimize ulaşabilirsiniz
Sorry, the comment form is closed at this time.