Suça Teşebbüs
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
23474
post-template-default,single,single-post,postid-23474,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Suça Teşebbüs

Suça Teşebbüs

Adi Ortaklığın Feshi

 

Suça teşebbüs, bir suç işleme kararını alan failin, suç yolunda ilerleyerek işlemeyi kastettiği suça ilişkin gerekli hazırlıkları yapıp icra hareketlerine başlamasına rağmen elinde olmayan nedenlerden ötürü, işlemek istediği suçu sonuçlandıramaması olarak tanımlamak mümkündür. Nitekim, Türk Ceza Kanunu (TCK) m.35’te suça teşebbüs kavramı “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” şeklinde düzenlenmiştir.

TCK 35. madde uyarınca suça teşebbüs iki şekilde meydana gelir:

  • Fail, icra hareketlerine başlamış fakat elinde olmayan nedenlerle icra hareketleri yarıda kalmış ise suça teşebbüsten cezalandırılır. Örneğin, yaralamak kastıyla ateş eden sanığın polisin olay yerine gelmesi üzerine kaçması durumunda fiil yarıda kaldığından kasten yaralama suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır.
  • Fail, icra hareketlerini tamamlamasına rağmen failin iradesi dışındaki engel bir nedenden istenen neticenin meydana gelmemesi halinde suça teşebbüs söz konusu olur. Örneğin, bıçak ile mağdurun vücuduna öldürücü bölgeye 5-10 defa bıçak darbesi vurmasına rağmen mağdurun ölmemesi halinde suç teşebbüs aşamasında kalır. Sanık kasten insan öldürmeye teşebbüs suçu nedeniyle cezalandırılır.

Her ne kadar fail tarafından suç gerçekleştirilememiş olsa da suç yolundaki eylemlerin cezasız kalması hukukla ve adaletle bağdaştırılamaz. Zira, teşebbüs halinde suç meydana gelmese bile toplum düzeni üzerinde somut bir tehlike ortaya çıkmaktadır.  Kanun koyucu bir eylemin hukuka aykırı olduğunu değerlendirirken, toplumdaki düzeni bozucu nitelik taşıyıp taşımadığına, toplumun korunan hak veya menfaatine zarar verip vermediğini dikkate alır.

Suça Teşebbüsün Koşulları

Teşebbüs aşamasında kalan eylemler ile suçun kanuni tanımındaki eylemler yerine getirilmiştir; ancak netice kısmı eksik kalmaktadır. Bu nedenle teşebbüsü cezalandırmanın nedeni tamamlanmış suçları cezalandırmakla aynı nedene dayanmaktadır.

Teşebbüs aşamasında fail, işlemeyi kastettiği suçu tamamlamak istediği sonuca ulaşmak amacıyla icra hareketlerine başlamaktadır; ancak elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerini tamamlayamamakta ya da icra hareketlerini tamamlamasına rağmen istenilen sonuç meydana gelmemektedir.

Bir suçun teşebbüs aşamasında kalması için şu şartların varlığı aranmaktadır:

  • Suç işleme kastının bulunması
  • Failin doğrudan doğruya suçun icrasına başlaması
  • Failin suçu işlemeye yönelik elverişli hareketlerde bulunması
  • Failin elinde olmayan nedenlerden ötürü eylemini tamamlayamaması

şartlarının oluşması gerekmektedir.

  • Suç İşleme Kastının Bulunması

Teşebbüsten söz edilebilmesi için failin her şeyden önce belirli bir suçu işlemeye kastetmesi zorunludur. TCK m.35’de “işlemeyi kastettiği bir suç” sözcükleriyle bu husus açıklanmıştır. Bununla birlikte, maddedeki tanımdan da anlaşılacağı üzere işlenmesine kast edilen suçun, doğal olarak “kasıtlı suç” olması gerekmektedir. Taksirli bir suçun işlenmesine kast edilmesi olanaklı değildir. Bu nedenle taksirli suçlarda teşebbüsten söz edilemez.

Bir suçun işlenmesine kast etmek, o suçun kanuni tanımındaki öğeleri bilme ve istemeyi içerir. Ayrıca failin kastının, işlemeyi tasavvur ettiği suçu tanımlamak amacına yönelik bulunması gerekir. Bir suçu işlemeye teşebbüs kastından bahsedilemez. Ancak bir suçu işlemeye yönelik kastın başka bir suçu da kapsayıp kapsamadığı kimi olaylarda tartışmalı olabilmektedir. Örneğin, fail tehdit maksadıyla mağdura bıçağını doğrultup üzerine yürümüş ise, bu eyleminin yaralama veya öldürme kastını kapsayıp kapsamadığını tayin etmekte güçlük çıkabilmektedir. Bu durumda fail ile mağdurun olaydan önceki davranışları, ilişkileri, husumetlerinin olup olmadığı, olay sırasındaki hareketlerin niteliği gibi çeşitli verilerden hareketle suç kastı belirlenmelidir.

  • İcra Hareketlerine Başlama

İcra hareketlerine başlama, teşebbüsün oluşmasını sağlayan pozitif unsurlardan biridir. Kanun koyucu tarafından suçun işlenmesi maksadıyla yapılan tüm eylemler cezalandırılmamıştır. Bu kapsamda icra hareketleri cezalandırma sınırları içindedir. Bu durumda bir eylemin hazırlık hareketi mi yoksa icra hareketi mi olduğu sorusu önemlidir. Hazırlık hareketleri aşamasında fail, suçu işlemek için hazırlanmaktadır; işleyeceği suça uygun suç aletini satın almaktadır, onun hakkında bilgi sahibi olmaktadır, suçu işlemeye yönelik gerekli eylem planını hazırlamaktadır.

Hazırlık hareketi ile icra hareketi arasındaki ayrımın zor olması nedeniyle TCK madde 35’te doğrudan doğruya icraya başlama kıstası getirilmiştir. Fail suçun varlığı için gerekli olan davranışı işlemeye başladığında icra hareketi meydana gelmektedir. Buna göre doğrudan doğruya icraya başlanması icra hareketi olarak kabul edilmiştir. Kanunda suçun oluşması için yer alan hareketlerin yapılmasıyla icra hareketlerine başlanmış sayılmaktadır.

  • Suç İşlemeye Elverişli Hareketlerde Bulunma

Suçun doğrudan doğruya icrasına başlamış olmak, teşebbüsün oluşumu için yeterli değildir. Ayrıca, icraya elverişli hareketlerle başlanmış olunması da zorunludur. Nitekim, Kanunumuz da suça teşebbüsün varlığı için, suç işlemeye elverişli hareketin varlığı şart koşmaktadır. Failin icra hareketi istenilen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalıdır. Elverişli vasıta, elverişli hareket kapsamına alınmaz; nitekim vasıta terimi hareketsiz bir şeyi ifade etmektedir.

Elverişlilik değerlendirilirken olay anındaki durum ve şartlar göz önüne alınmaktadır. Örneğin, fail tarafından yapılan hareket suçu tamamlamaya imkân vermiyorsa bu durumda mutlak/kesin elverişsizlik söz konusu olacaktır. Normal şartlar altında suçun kanuni tanımında yer alan sonuçları meydana getirmeye elverişli olmasına rağmen failin işlemek istediği suç konusu açısından elverişsiz olması durumunda ise nispi elverişsizlik söz konusudur. Yargıtay kimi kararlarında, elverişlilik halini değerlendirirken mutlak ve nispi elverişsizlik kavramlarına göre ayrım yapmaktadır.

  • İcra Hareketlerinin Tamamlanamaması

İcra hareketlerinin tamamlanamaması, teşebbüsün oluşmasını sağlayan negatif unsurlardandır. Bu durumda fail suç yolunda ilerlerken, elinde olmayan nedenlerle icra hareketlerini tamamlayamamaktadır. Failin elinde olmayan neden maddi veya manevi nitelikte olabileceği gibi üçüncü bir kişini fiiliyle de gerçekleşebilir; her ne olursa olsun dış etmenler tarafından engellenmiş olacaktır. Aksi takdirde, failin özgür iradesiyle icra hareketlerini tamamlamaması durumunda gönüllü vazgeçme söz konusu olur.

İcra hareketlerinin tamamlanamaması engelleyici etmenler suç tamamlanmadan önce ortaya çıkmalıdır. Failin icra hareketlerini tamamlamasına rağmen istediği sonuca ulaşamaması durumunda da suçu tamamlayamamaktadır.

  • Suça Teşebbüste Manevi Unsur

TCK m.35’in lafzından da anlaşılacağı üzere teşebbüs sadece kasten işlenebilen suçlarda mümkün olur. Nitekim, TCK m. 21/1’de “Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.” Şeklindeki düzenleme ile kast ifade edilmiştir. Bu bakımdan tamamlanmış suça özgü nitelikleri taşımaktadır.

Teşebbüs aşamasında kalmış suçtaki kast, tüm unsurlarıyla birlikte tamamlanmış suçu işlemek isteğinden ibarettir. Kısacası, fail tarafından suçu işlemeye elverişli davranışları gerçekleştirmek bilinç ve iradesi ortadadır. Nitekim Yargıtay kararlarınca da failin kastının suçu tamamlamaya yönelik olduğunu ve teşebbüs için ayrı bir kasttan söz edilemeyeceği ifade edilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun T. 14.12.1999-1/278-308 kararında failin kastı belirlenirken “failin olay öncesi ve sonrası davranışları, fail ile mağdur arasındaki husumetin sebebi ve niteliği, failin suçta kullandığı suç aletinin mahiyeti, atış veya darbe sayısı ile mesafesi, mağdurun vücudunda meydana gelen yaraların yerleri ile nitelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, olayın akış ve sebebi, failin işlemeyi kastettiği suçun iradesi dışında engel bir halinin olup olmadığı” değerlendirilmektedir.

  • Buraya tıklayarak diğer makale, örnek karar ve dilekçelerimize ulaşabilirsiniz
No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın