02 Şub Müdahalenin Orantılı Olması Nedeniyle İfade Özgürlüğünün İhlal Edilmediği
Olaylar
Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte faaliyette olan Demokratik Toplum Partisinin Merkez Yönetim Kurulu üyesidir. 28/11/2009 tarihinde Lice Belediyesi tarafından düzenlenen festival kapsamında gerçekleştirilen ağaç dikme törenine katılması nedeniyle başvurucu hakkında başsavcılık tarafından terör örgütü adına suç işleme ve terör örgütü propagandası yapma suçlarından kamu davası açılmıştır. Başsavcılık iddianamede; söz konusu etkinliğin terör örgütün kuruluş tarihinin ve kurulduğu mekânın örgüt tabanı ve sempatizanları tarafından benimsenmesi, tanınması amacıyla örgüt çağrısı doğrultusunda gerçekleştirildiğini ifade etmiştir. Yargılamayı yapan ağır ceza mahkemesi (Mahkeme) başvurucu hakkında terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan ceza verilmesine yer olmadığına, terör örgütü propagandası yapma suçundan ise kovuşturmanın ertelenmesine karar vermiş ve başvurucu üç yıl süre ile denetim altına alınmıştır. Başvurucunun bu karara itirazı reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, katıldığı bir etkinlik dolayısıyla hakkında kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvurucu, ağaç dikme eyleminin gerçekleştirildiği evin terör örgütünün kuruluş ilanının yapıldığı ev olduğunu ve ziyaret tarihinin söz konusu terör örgütünün kurulduğu tarihe denk geldiğini bilmediğini, söz konusu etkinliğe bayramlaşmanın ardından tesadüfen katıldığını ileri sürmüştür. Mahkeme, terör örgütünün kuruluş yıl dönümü sebebi ile yapılması amaçlanan kutlamalara yönelik önceki çağrı ve mesajları, ağaç dikme eyleminin yapıldığı yer ve tarihi, başvuranın siyasi kişiliğini dikkate alarak başvurucunun savunmasına itibar etmemiştir.
Başvurucu tarafından yapılan itirazın maddi olay ve olguların kanıtlanması ile delillerin değerlendirilmesine ilişkin olduğu açıktır. Yine başvurucu hakkında verilen kovuşturmanın ertelenmesi kararının yargılamayı sona erdirmeyen bir karar olduğu da görülmektedir. Bu tespitler ışığında Mahkeme tarafından gerekçeli kararda başvurucunun söz konusu savunmasına itibar edilmemesinde açık takdir hatasına ve keyfîliğe rastlanmamıştır.
Somut olayda bahsi geçen terör örgütü son kırk yılda Türkiye’nin her bölgesinde yaşanan ağır şiddet hareketlerinin failidir. Bu terör örgütü bir fikrin şiddet yöntemleriyle gerçekleştirilmesinin gerekli olduğu düşüncesinin somut sembolüdür. Anayasa Mahkemesi doğrudan veya dolaylı olarak bu örgütü övmek, desteklemek veya yüceltmek ile cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlere başvurmayı teşvik etmek arasında bir mesafe olmadığı düşüncesindedir. Anayasa Mahkemesi, bu terör örgütünün kurulduğu köyde ve kuruluş tarihinde gelenekselleştirilmeye çalışıldığı anlaşılan etkinlikler kapsamında başvurucunun eyleminin tarihsel ve mekânsal simgeler üzerinden terörizmi övme niteliğinde olduğu kanaatindedir.
Başvuru dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden söz konusu etkinliğin barışçıl olmadığı, etkinlikte başvurucunun bir şiddet olayına karıştığı tespit edilmemiştir. Bir düşünce açıklamasının şiddet kullanımına veya silahlı direnişe ya da başkaldırıya teşvik edip etmediğini belirlemek için ölçüt olarak şiddet doğurup doğurmadığına odaklanmak, terörle mücadeleye bağlı zorlukları gözardı eden ve gerçeklerden uzak bir yaklaşım olacaktır. Terör örgütlerine önce sempatizan ve daha sonra destekçi ve üye olunması sürecinde propagandanın önemli bir işlevi vardır. Üstelik başvuruya konu terör örgütü, olayların geçtiği tarihlerde ve hâlen vahim şiddet hareketlerinin planlayıcısı ve uygulayıcısıdır.
Dolayısıyla bir milletvekili olan ve taraftarlarınca her hareketi takip edilen başvurucu, somut eylemi ile yalnızca terör örgütünün ideolojisini benimsediğini değil terör örgütünü ideolojik veya yöntemsel hiçbir ayrım yapmaksızın bir bütün olarak kabul ettiğini kamuoyuna açıklamış; böylece taraftarlarına devlete karşı şiddete başvurmanın gerekli ve haklı olduğu mesajını iletmiştir. Başvurucu bu eylemi ile terör örgütünün kullandığı yöntemlerin başkaları tarafından kabul edilme tehlikesine sebebiyet vermiştir.
Başvurucu; üç yılı aşkın bir süre yargılanmış, söz konusu eylemi nedeniyle herhangi bir ceza mahkûmiyeti ile karşılaşmamış ve üç yıl süresince denetim altına alınmıştır. Söz konusu davanın varlığı nedeniyle başvurucu üzerinde bir caydırıcı etki oluştuğu kabul edilebilirse de kovuşturmanın ertelenmesi kurumunun nitelikleri dikkate alındığında etkileri itibarıyla infazı mümkün hapis cezası ya da para cezasına kıyasla daha hafif bir önlem olduğu söylenebilecektir.
Tüm bu değerlendirmeler kapsamında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığı ve toplumun terör eylemlerine karşı kendisini koruma hakkı karşısında müdahalenin orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar vermiştir.
Sorry, the comment form is closed at this time.