04 Haz Manevi Tazminat Miktarı Hangi Kriterlere Göre Belirlenir ?
6098 sayılı Borçlar Kanununun 58. maddesi gereğince, kişilik hakları, hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse, manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Manevi tazminatın amacı, kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Yani, duyulan elem ve ıstırabın kısmen ve imkân nispetinde iadesini amaçlamaktadır. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Haksız eylemin unsurları; fiilin hukuka aykırı olmasından doğan zarar, yani fiil ile zarar arasında illiyet bağından ibarettir.
Hukukumuzda, manevi tazminatın tutarını belirleme görevi, hâkimin takdirine bırakılmıştır. Yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda hâkimin, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Hâkim, Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekir.
Hükmedilecek manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinilmemiştir. Manevi tazminat olarak hükmedilen para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ıstırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 56. maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yargıtay’ın görüşlerini içeren bu kısa bilgiler ışığında; belirtildiği üzere, manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bu tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim;Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle), uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak gösterilmesi gerekmektedir. Hakim manevi tazminata hükmederken;
- Saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliğini,
- Kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesi,
- Kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu,
- Tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını,
- Ülkenin ekonomik koşullarını,
- Olayın ağırlığını, tarihini,
- Paranın satın alma gücünü göz önünde bulundurması gerekir.
Ayrıca, bunların yanında Manevi tazminat miktarı;
- Adalete uygun olmalıdır,
- Kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranda olmalıdır,
- Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurmayacak olmalıdır,
- Ölçülülük ilkesine uygun, manevi tazminatın amacına uygun olmalıdır,
- Zarar uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır,
- Uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olmalıdır,
- Zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek miktarda olmalıdır,
- Mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
- Gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olmalıdır.
Hukuk Dairesi 2015/20787 E. , 2016/14314 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminatmiktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı erkek yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 02.11.2016 (Çrş.)
4.Hukuk Dairesi 2016/8352 E. , 2016/10788 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacılar … ve diğerleri vekilleri … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 26/12/2008 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23/02/2016 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı … vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı …’nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalı …’nın diğer temyiz itirazına gelince; a)Dava, yayın nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacılar vekili, davacıların … ve federasyonun avukatları olduğunu, davalıların internet sitelerinde davacılar aleyhine hakaretlerde bulunduklarını, bu hakaretler nedeniyle davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek her bir davacı için ayrı ayrı manevi tazminat talep etmiştir. Davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, davalıların davacılar aleyhine sarf ettikleri sözlerin eleştiri sınırlarını aştığı ve davacıların kişilik haklarını zedelediği gerekçesiyle, istemin kısmen kabulüne karar verilerek davacılardan … lehine 10.000,00 TL, davacı federasyon avukatları … ve … lehine ise ayrı ayrı 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (6098 sayılı TBK’nın 58.) maddesi gereğince kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Somut olaya gelince; olay tarihi, olayın oluş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, sarf edilen sözlerin niteliği ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacılardan … yararına takdir edilen manevi tazminat tutarı fazladır. Daha alt düzeyde manevi tazminata karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir. b)Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davalıların davacı federasyon avukatlarına yönelik sözlerinin kişisel değer yargısı niteliğinde olduğu ve bu sözlerin eleştiri sınırlarında kaldığının kabulü gerekir. Şu halde, davacı federasyon avukatları olan …. ve … yönünden istemin tümden reddi yerine kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2-a-b) numaralı bentlerde gösterilen nedenlerle davalı … yararına BOZULMASINA, davalı …’nın diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
1.Hukuk Dairesi 2015/10373 E. , 2016/10918 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı … tarafından, davalı … aleyhine 18/02/2013 gününde verilen dilekçe ile kişilik haklarına yapılan saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02/06/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 07/11/2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi. (M) KARŞI OY YAZISI Dava kişilik haklarına yapılan haksız saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Hakim, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun (hak ve nasfetle) karar vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarar uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olayda; davacının eski eşinin nişanlısı olan davalının, davacının kızı ….a gönderdiği hakaret içeren mesajların karşılıklı olması, davalının ödeme gücü ile sosyal ve ekonomik durumu ve yukarıda belirtilen ilkeler dikkate alındığında davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı fazladır. Daha az miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 07/11/2016
1.Hukuk Dairesi 2016/3189 E. , 2016/14139 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi DAVACILAR : … Vs. Vek. Av…. Davacılar murisinin, iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 503.307,53TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacılar ile davalı vekillerince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15/11/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacılar vekili Av…. ile Av geldiler. Davalı ile ihbar olunanlar adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi. K A R A R Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 1-Dava, iş kazası sonucu sigortalının vefatı nedeniyle yakınlarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, Davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile Davacı Eş için 60.000 TL Manevi, 114.920,46 TL Maddi, Davacı çocuk için 40.000 TL Manevi, 38.451,34 TL Maddi, Davacı Baba için 45.000 TL Manevi, 9.935,73 TL Maddi, Davacı Anne için 45.000 TL Manevi , Davacı altı kardeşin her biri için 25.000 TL Manevi tazmimatın kaza tarihi olan 10.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; sigortalının 10.01.2012 tarihinde davalı şirket tarafından yapımı yürütülen inşaatta dava harici taşeron şirkette kalıp ustası olarak çalışırken inşaattan düşen kalıp parçasının davacının başına isabet etmesi neticesinde vefat ettiği, olayın SGK tarafından iş kazası olduğunun tespit edildiği, hükme esas bilirkişi kusur raporunda olayın meydana gelmesinde, davacı işçinin kusurunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık maddi zararın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. Somut olayda, davacının iş yeri kayıtlarındaki ücretinin asgari ücret olarak gösterildiği anlaşılmakla birlikte; davacının kalıp ustası olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece emsal ücret araştırmasının yaptırılması neticesinde hükme esas 03.08.2015 tarihli hesap ek raporunda 1. seçenekte İstanbul Sıvacı Boyacı İnşaatçı Esnaf Odasının bildirdiği veriler dikkate alınarak 3,58 kat üzerinden hesap yapıldığı, 2. seçenekte ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verileri dikkate alınarak 1,43 kat üzerinden hesap yapıldığı anlaşılmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda kazalı için 1. seçeneğe göre esas alınan 3,58 kat ücret ile emsal ücret olarak bildirilen İnşaat Sanayi İşçileri Sendikası tarafından bildirilen ücretin fazla olduğu gibi; 2. seçeneğe göre esas alınan 1,43 kat ücretin de az olduğu açıktır. O halde mahkemece yapılacak iş hakkaniyete uygun tazminatın hesabı için TÜİK’dan 23 yaşındaki Kalıp Ustası’nın alabileceği ücret sorularak, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre kazalı işçinin gerçek ücretini tereddütsüz olarak belirlemek, belirlenen bu gerçek ücretine göre davacınn maddi zararını yeniden hesaplamak, tüm delilleri bir arada gözeterek sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece bu açıklamalara aykırı olarak kazalının ücretinin az hesaplandığı seçeneğin hükme esas alınması bozma sebebidir. 2- Öte yandan manevi tazminatların takdirine ilişkin temyiz incelemesinde Gerek mülga B.K’nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı kardeşlerin her biri için takdir edilen 25.000 TL manevi tazminatın fazla olduğu açıktır. O halde, taraf vekillerini bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, davacılar yararına takdir edilen 1.350.00.TL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine 15.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi. MG
4.Hukuk Dairesi 2015/10236 E. , 2016/11325 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalı … aleyhine 03/07/2013 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle maddi-manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/01/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, haksız eylem nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, ….isimli iş yerinde oto yedek parçacısı olarak çalıştığını, olay tarihinde aynı iş yerinde birlikte çalıştığı davalının, kendisine ters bakması üzerine aralarında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, davalının, elindeki cam bardakla yüzüne sert bir şekilde vurmak suretiyle …. Kurulu’nun 16/02/2011 tarihli raporuna göre basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve yüzde sabit eser meydana gelecek şekilde yaralandığını, davalı hakkında “kasten yaralama” suçundan ceza davası açıldığını, … 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/920 esas, 2011/608 karar sayılı ilamı ile davalı hakkında mahkumiyetine karar verildiğini, bu kararın 01/12/2011 günü kesinleştiğini belirterek manevi zararının tazminini talep etmiştir. Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece eylem sabit görülerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Borçlar Kanunu 47. maddesi (TBK md.56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Somut olaya gelince; olay tarihi, olayın oluş şekli, gelişim biçimi, davacının yüzünde sabit eser meydana gelmesi, tarafların sosyal ekonomik durumu ve yukarıdaki ilkeler nazara alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarı az olup, davacı yararına daha yüksek miktarda manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Hukuk Dairesi 2016/4253 E. , 2016/14645 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Davacı iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 89.312,00 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi ve davalı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 29/11/2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı vekili Avukat … ile karşı taraf vekili Avukat … geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. K A R A R 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere, kanuni gerektirici nedenlere göre Davacının tüm, Davalının ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, 2-Dava, davacının 06.04.2000 tarihinde gerçekleşen iş kazasına dayanan %42 oranındaki maluliyeti nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, yapılan yargılama sonucunda 59.312 TL Maddi ve 30.000 TL Manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacının 06.04.2000 tarihinde gerçekleşen iş kazası nedeniyle %42 oranında malul olduğu, iş kazası nedeniyle davalı işveren şirketin % 75, davacının %25 oranında kusurunun bulunduğunun tespit edildiği, davacı vekilinin 25.01.2010 tarihli dava dilekçesi ile, 10.000 TL Maddi ve 50.000 TL Manevi tazminat talebinde bulunduğu, maddi tazminata ilişkin istemini 29.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 59.312 TL’ye arttırdığı, talep artırım dilekçesinden sonra davalı vekilinin süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık bu tür davalarda T.B.K’ nın 146.maddesi (B.K.’nun 125.md) gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Davaya konu olayda davacının iş kazası neticesinde gerçekleşen maluliyetinde değişen durum olmadığı açıktır. Somut olayda maddi tazminatın 25.01.2010 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutularak kısmi dava olarak talep edildiği ortadadır. Bu duruma göre zamanaşımı süresi dava dilekçesi ile talep edilen maddi tazminat yönünden dava tarihi itibariyle kesilerek, bakiye alacak miktarı yönünden işlemeye devam edecektir. Hal böyle olunca, davacı vekilince sunulan 29.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi niteliğindeki talep artırım dilekçesine karşı davalılar vekillerince süresi içinde sunulan zamanaşımı def’ilerin değerlendirilerek, maddi tazminat istemine ilişkin dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı olarak bir karar verilmesi gerekirken; ıslah edilen kısmı da kapsayacak şekilde maddi tazminat isteminin tam kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. 3- Manevi tazminatın takdirine yönelik yapılan incelemede, mülga 818 sayılı B.K.’nun 47 ve yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 ) Bu ilkeler doğrultusunda, tarafların sosyal ekonomik halleri ile özellikle olay tarihi ve kazalının iş göremezlik oranı gözetildiğinde davacı lehine hüküm altına alınan 30.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu açıkça belli olmaktadır. Mahkemece yapılacak iş davacı tarafın zamanaşımı süresi geçtikten sonra verdiği ıslah dilekçesine karşı, davalı tarafın süresi içerisindeki zamanaşımı def’ini dikkate alarak maddi tazminat istemi hakkında dava dilekçesinde talep edilen miktarla sınırlı bir karar vermek ve yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda manevi tazminatın fazla takdir edildiği gözetilerek hakkaniyete uygun manevi tazminat takdir etmekten ibarettir. O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davalıya iadesine, davalı yararına takdir edilen 1.350,00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenlerden davacıya yükletilmesine 19/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
1.Hukuk Dairesi 2016/35688 E. , 2016/21259 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ DAVA : Davacı, maddi tazminat ile manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı, davalı Şirkete ait …. kuru yük gemisinde kaptan olarak görev yaptığını, bu gemi ile çalıştığı süre boyunca bir çok limanda yükleme ve boşaltma yaptığını, son olarak Türkiye’den götürdüğü kereste ve suntaları ….’nın liman kenti Mishurata’da boşalttığını ve 18.03.2008 tarihinde geminin dönüş yolunda kullanacağı yakıtı aldığı esnada alınan yakıtın kaçak olduğu iddiasıyla Libya polisi ve liman görevlilerince düzenlenen operasyon sonucunda 13 gemide çalışan mürettebatıyla birlikte 1 yıl gemiden ve limandan ayrılamadığını, söz konusu olay nedeniyle 10 ay savcılık 2 ayda mahkeme süreci geçirdiğini ve 13.01.2009 tarihinde beraat ettiğini, 1 yıl süresince hapis hayatı yaşadığını, sadece kendisinden değil emri altındaki mürettebatından sorumlu olduğundan omuzlarındaki yükün gün geçtikçe ağırlaştığını ve bu sürecin psikolojik ve bedensel sağlığını bozacağını, bu süreçte işverenin mürettebatı ve kendisi için gerekli paraları tam ve düzenli ödemediği gibi tek başına bırakıldığını iddia ederek 1.000,00 TL. maddi ve 40.000,00 TL.manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir. B) Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, Şirketlerinin davacının yaşamış olduğu sıkıntıdan dolayı hukuksal ve maddi destekte bulunduğunu, ailesine yardımda bulunulduğunu, Şirkete ait geminin bağlanmasında kaptan olarak kusurlu olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir. C) Yargılama Süreci ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkeme, toplanan kanıtlara dayanarak davacının ne tür bir maddi kaybının olduğunu ispatlayamadığı, davalı işverenin davacının ücretlerini ödediğini, zaman zaman davacının talebi ile ailesine para gönderdiğini dosyaya sunduğu belgelerle ispatladığı, tanık yakıt alımı için davacıya şirket tarafından talimat verildiğini, acente aracı kullansın demiş ise de; acenta ile temas kurularak yakıt alımı yapılması gerektiğinin açık olduğu, davacının sonuçta beraat ettiği, maddi herhangi bir kaybının söz konusu olmadığı, yargılama sürecinde davacının psikolojik sorun yaşadığının ispatlanamadığı manevi tazminat koşullarının davada mevcut olmadığı, manevi tazminatın amacı; çekilen acıları yeterince dindirmek, kırılan yaşama arzusunu tazelemek, yaşama yeniden bağlamak ile ruhsal dengeyi sağlamak olduğu, davacının ruh sağlığının ne şekilde bozulduğu psikolojik sorunlar yaşadığı ispatlanamadığı gerekçeleriyle davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizce bozulmuştur. Bozma ilamında özetle, davacının manevi tazminat talebinin makul bir miktar ile kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmesinin hatalı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece bozmaya uyulmuş, bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir. D) Temyiz: Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. E) Gerekçe: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Taraflar arasındaki uyuşmazlık hükmedilen manevi tazminat miktarı noktasında toplanmaktadır. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de, hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakim takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, manevi zarara neden olan olayın ağırlığı gibi özellikleri göz önünde tutması ve makul bir oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. Hükmedilecek manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinilmemiştir. Bu evrensel hukuk ilkesi gözetildiğinde, davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarı, davacının yurtdışında kaldığı tutukluluk süresi, 1 yıl yurda dönememesi ve işverene karşı görevi nedeniyle sorumluluğu ve sosyal durumu nazara alındığında çok azdır. Mahkemece daha yüksek bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeden 7.500,00 TL. manevi tazminata hükmedilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. F) Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 29.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sorry, the comment form is closed at this time.