Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddiaların Açıkça Dayanaktan Yoksun Olması Nedeniyle Kabul Edilemez Olduğu
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
21996
post-template-default,single,single-post,postid-21996,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddiaların Açıkça Dayanaktan Yoksun Olması Nedeniyle Kabul Edilemez Olduğu

Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddiaların Açıkça Dayanaktan Yoksun Olması Nedeniyle Kabul Edilemez Olduğu

Olaylar

Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından Fetullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) içinde bulunduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan başvurucu 3/10/2017 tarihinde gözaltına alınmıştır. Örgütün il yapılanması hakkında tutarlı bilgiler vermesi ve teşhisler yapması gözönüne alınan başvurucu, Başsavcılıkça 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir. 1. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucu hakkında yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulanmasına hükmetmiştir.

Başvurucu hakkında açılan kamu davası sonucunda 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan -etkin pişmanlık hükümleri uygulanmak suretiyle- 1 yıl 8 ay 18 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir.

Öte yandan darbe teşebbüsü sonrasında FETÖ/PDY’nin yeni bir yapılanma içinde olduğu konusunda emniyet birimlerince istihbari bilgilere ulaşılması üzerine teknik ve fiziki takip yöntemlerinin kullanıldığı soruşturmada toplanan delillere istinaden başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle Başsavcılıkça 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk edilmiştir. Başvurucu, Hâkimlik tarafından yapılan sorgusunun ardından silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 26/6/2020 tarihinde tutuklanmıştır. Başvurucunun tutuklama kararına itirazı 1. Sulh Ceza Hâkimliğince kesin olarak reddedilmiştir.

Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde başvurucu hakkında kamu davası açmıştır. Mahkeme 11/6/2021 tarihli ilk duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

İddialar 

Başvurucu, darbe teşebbüsü sonrasında terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla hakkında yapılan yargılamada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi sonrasında aynı suçlamayla yeniden tutuklanmasının hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığı İddiası Yönünden

Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY’nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla tutuklanmıştır.

İddianame ve soruşturma dosyasının içeriğinde yer alan diğer belgeler dikkate alındığında başvurucu hakkındaki soruşturmaya FETÖ/PDY’nin yeni bir yapılanma içinde olduğuna ve başvurucunun da HAGB kararından sonra yeniden bu yapı içinde görev aldığına dair bilgilerin elde edilmesi sonucunda başlandığı görülmüştür.

Soruşturma mercileri tarafından başvurucunun “Hacı, Hacı Mustafa” kod isimlerini kullanarak örgüt üyelerine ve/veya ailelerine yapılan yardımları organize eden B.A.yı gizlemek amacıyla işyerinde gayriresmî olarak çalıştırmasının suçlamaya dayanak bir olgu olarak kabul edildiği görülmüştür. Soruşturma mercileri kurulan bu irtibatı, örgütün aktifleştirmeye çalıştığı yeni yapılanmada başvurucunun B.A.nın denetimine ve talimatlarına bağlı olarak örgüt hiyerarşisi içinde yer aldığı şeklinde değerlendirmiştir. Nitekim başvurucu, B.A. ile kurduğu irtibatı ve bu bağlamda 11/3/2020 tarihinde B.A.ya verdiği zarfın içinde ne olduğunu makul gerekçelerle açıklayamamıştır. Başsavcılığın başvurucunun 15/6/2020 tarihinde İ.Z. adlı kişi ile yaptığı görüşmenin ardından İ.Z.ye mobil telefonundan kısa mesaj atmasının B.A. ile irtibatının deşifre olmasını engellemek amacını taşıdığına yönelik değerlendirmesi de temelsiz değildir.

Öte yandan esnaf olarak çalışan ve FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan kişiler, alınan ifadelerinde başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna, faaliyetleriyle bu yapılanmaya mensubiyetini devam ettirdiğine yönelik anlatımlarda bulunmuştur. Nitekim Başsavcılık, değişik tarihlerde yapılan fiziki takiplerde B.A. ile haklarında örgüt üyeliğinden soruşturma yürütülen A.B., A.Y. ve P.K.nın müstakil bir evde ve başvurucunun işyerinde sık sık buluştuklarının tespit edildiğini belirtmiştir. Bu kişilerden İ.Z. “başvurucunun Yunanistan ile bir bağlantısının olduğunu bildiğini, bu nedenle FETÖ/PDY üyeliği suçundan Yunanistan’da firari konumda bulunan kızı M.Z.ye para gönderilmesine yardım etmesini istediğini, başvurucunun telefonda bu konuda görüşmeyelim diye kendisini uyardığını”, S.F. ise “başvurucunun B.A.dan aldığı paraları ve erzakları örgüte mensubiyeti bulunup da itirafçı olmayan kişiler ile firari konumdaki kişilerin ailelerine dağıttığını” ifade etmiştir. Söz konusu tanık anlatımları yer, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmekte; bu anlamda yargı makamlarına denetim yapma imkânı tanımaktadır.

Buna göre tanıklar İ.Z. ve S.F.nin beyanları ile iletişimin tespiti ve teknik takiple elde edilen diğer olgular birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun FETÖ/PDY’nin oluşturmaya çalıştığı yeni yapılanmada faaliyet gösterdiğine ilişkin suç isnadı yönünden suç şüphesinin varlığını doğrulayan ve tutuklama için gerekli olan kuvvetli belirtilerin dosya kapsamında bulunduğu görülmektedir.

Diğer taraftan başvurucu, daha önce aynı suçtan yürütülen soruşturma/kovuşturma süreçleri neticesinde hakkında HAGB kararı verilmesine rağmen yeniden aynı suçlamayla tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu iddia etmektedir.

Yargıtayın yerleşik içtihadına göre terör örgütü üyeliği suçunun temadi eden suçlardan olduğu ve temadinin kişinin yakalanması (fiilî temadi) ve iddianame düzenlenmesi (hukuki temadi) ile kesileceği, dolayısıyla kişinin yakalanması ve iddianame düzenlenmesinden sonra gerçekleştirdiği örgütsel eylemlerinin yeni bir suçlamaya konu edilebileceği kabul edilmektedir. Buna göre anılan olgular ve Yargıtayın söz konusu içtihadı dikkate alındığında başvurucuya yeni bir suçlama yöneltilmesinin keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Hâkimlik tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle delilleri karartma şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

Diğer yandan terör suçlarının soruşturulmasının kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bıraktığı belirtilmelidir. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır. Özellikle FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY’nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır.

Somut olayın özellikleri dikkate alındığında Hâkimliğin isnat edilen suç için delillerin tamamının henüz toplanmadığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uyguladığı tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığı İddiası Yönünden

Başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına ilişkin olarak derece mahkemelerince açıklanan kararların gerekçelerinin hürriyetten yoksun bırakılmanın meşru nedenlerinin belirtilmesi bakımından ilgili ve yeterli olması, soruşturma/kovuşturma sürecinin zor ve karmaşık olması ve bu sürecin yürütülmesinde bir özensizliğin tespit edilmemiş olması dikkate alındığında 1 yıl 5 aylık tutukluluk süresinin makul olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın