İŞÇİ OKUMA YAZMA BİLMESE BİLE ATTIĞI İMZASINDAN SORUMLUDUR
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
20871
post-template-default,single,single-post,postid-20871,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

İŞÇİ OKUMA YAZMA BİLMESE BİLE ATTIĞI İMZASINDAN SORUMLUDUR

İŞÇİ OKUMA YAZMA BİLMESE BİLE ATTIĞI İMZASINDAN SORUMLUDUR

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi

Esas Numarası: 2012/3328 

Karar Numarası: 2012/8399

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : İzmir 9. İş Mahkemesi
TARİHİ : 13/02/2012
NUMARASI : 2011/556-2012/76

Davacı, davalıya  ait iş yerinde 06.05.2005 -13.05.2011 tarihleri arasında çalıştığını, iş sözleşmesinin devamsızlık gerekçesiyle işverence haksız feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile  bir kısım  işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının 08.06.2011  tarihinde iş yerinde çalışan diğer işçilere ile tartışarak iş yerini terk ettiğini, takip eden günlerde geçerli bir mazereti olmaksızın işe devam etmediğini, iş sözleşmesinin  devamsızlık haklı sebebine dayalı olarak sonlandırıldığını  savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte  haksız olduğu gerekçesiyle davanın  kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı  taraf temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının  aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir .
2- Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte  daha  fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma  alacağının  daha  fazla   olduğu  yönündeki   ihtirazi   kaydının   bulunması   halinde,       bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir .İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Somut olayda, davalı tarafça  2010 yılı 11-12 aylar  ile 2011  yılı 1-2-4 ve 5 aylara ilişkin ibraza edilen imzalı ücret bordrolarında  fazla çalışma ücreti tahakkuk ettirildiği, bordrolarda tahakkuk ettirilen miktarların davacının banka hesabına yatırılarak ihtirazi kayıtsız ödendiği görülmektedir. Hükme esas alınana bilirkişi raporunun açıklama bölümünde,  tahakkuk bulunan bu ayların  hesaplama dışında tutulması gerektiği belirtilmiş ise de, hesaplama yapılırken anılan dönemin dışlanmadığı görülmektedir. Hatalı bilirkişi raporuna dayalı  hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
3-Taraflar arasında ki diğer uyuşmazlık ise, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı sebebe dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Somut olayda, davalı tarafça   ibraz edilen yıllık izin defterinde  davacının  çalışma süresine göre hak kazandığı kırk iki günlük yıllık iznini kullandığına ilişkin imzaları bulunmaktadır. Davacının okur yazar olmadığı işverenin fesih öncesinde davacıya verdiği  ihtar cezaları tutanakları içeriği ile de sabittir.  Mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 206. maddesinde öngörülen şartlar gerçekleşmediğinden yıllık izin defterindeki  davacı imzalarının geçerli  kabul edilemeyeceği kabul edilerek kırk iki günlük süre üzerinden yıllık izin  ücretine hükmedilmiştir .
Davacının eşi olan tanık  Oruç Budanır, davacının çalışma  süresi içerisinde on beş gün yıllık  izin kullandığını beyan etmiştir. Davacı, davalı işveren tarafından ibraz edilen delillere ilişkin beyan dilekçesinde,  ücret bordrolarındaki imzaların kendisine ait olmadığını belirtmiş ise de,   yıllık izin defterindeki  imzaların kendisine  ait olmadığın ileri sürmemiş ve hile ile  elinden alındığına ilişkin bir savunma da getirmemiştir
6100 sayılı Kanun’un 206. maddesinin, mühürlü, parmak izli ve işaretli  belgelerin  düzenlenme  şekli  ve  şartları   konusunda  öngördüğü  kural  bir  geçerlik şekli olmayıp, ispat şekline ilişkindir. Bu itibarla anılan maddede öngörülen bu düzenleme şekli ancak ve sadece mührün parmak izinin ya da özel işaretinin inkar edilmesi halinde söz konusudur; bu bakımdan parmak izinin ikrar edilmesi halinde parmak izli belge Usulün 206. maddesi doğrultusunda onanmamış olsa dahi geçerli sayılır. Bir belgenin okunmadan imzalanıp yada işaretlenmesi, güven ilkesi yönünden geçerli bir belge olarak kabul edilmelidir. Çünkü, içeriği   hakkında   hiç   bir   bilgi   sahibi   olmasa   da   dahi  bir belgeyi bu durumu bile bile, imzalayan ya da parmak izini basan kişi sonradan  belgenin geçersiz olduğunu ileri süremez. Saptanan bu durum karşısında ve yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulduğunda, yıllık izin ücret alacağı  yönünden davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.05.2012  tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanRussiaFinlandIran Hemen Arayın