10 Tem İlamda Yazılı İsmin Düzeltilmesi -Tavzih Yolu Yargıtay Kararı
Özet:
Mahkeme ilamına yanlış yazılmış taraf isminin “tavzih” yoluyla değiştirilmesi mümkündür.
“Tavzih” yolu ile kesinleşmiş bir hüküm içerik itibariyle sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2010/0
Karar No:2010/138
K. Tarihi:10.3.2010
(“….Davacı, davalının kendisine olan borcunu ödemediğini, girişilen icra takibine de itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline % 40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm kesinleştikten sonra davacı, davalının nüfus kaydına göre soyadının Dalgıç değil, Dalkiç olduğunu öğrendiğini, kesinleşen kararı icra takibine koymasına rağmen infaz edemediğinden bahisle davalının soyadının tavzihen Dalkiç olarak düzeltilmesini istenmiş; mahkemece, ic ra takip talepnamesinde ve dava dilekçesinde davalının soyadının Dalkiç değil, Dalgıç olarak gösterildiği ve bu şekilde karar oluşturulduğu gerekçesiyle tavzih talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Hakim, asıl hükmü değiştirecek ve kesin hükmü bertaraf edecek şekilde tavzih kararı veremez ise de, HUMK’un 455 maddesi hükmü gereğince verdiği kararda müphem ve mütenakıs hükümler bulunduğu taktirde bu müphemliği ve mütenakıslığı giderecek şekilde düzeltme kararı verebilir. Davacı, verdiği tavzih dilekçesinde davalının gerçek soyadının gerçekte Dalgıç değil, Dalkiç olduğundan bahisle bu şekilde düzeltilmesini istemekle müphem olan bu yönün açıklığa kavuşturulmasını da istemiştir. Hal böyle olunca mahkemece, davalının gerçek soyadı araştırılmnalı, kullanılan bu soyadının iki ayrı kişiye mi, yoksa davalıya mı ait olduğu tespit edilmeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkeme’nin bu yönde herhangi bir inceleme ve araştırma yapmaksızın yazılı şekilde hüküm tesis etmiş olma.sı usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkin olup; mahkeme kararında yanlış olduğu
ileri sürülen davalının soyadının tavzihi istenmiştir.
Tavzihe konu karardan; davacının davalı K. Dalgıç aleyhine giriştiği icra takibine yapılan itirazın iptalini istediği; mahkemece davanın kabulüne karar verilerek, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği; kesinleşen karar başlığında davalının isminin Dalkic olarak yazılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı vekili kesinleşen kararın infazı için yapılan takip sırasında davalının nüfus kaydındaki soyadının Dalkiç olduğunu öğrendiklerini beyanla, mahkeme kararındaki soyadı yanlışlığının hükmün infazını olanaksız kıldığı gerekçesiyle tavzih talebinde bulunmuştur.
Yerel mahkemenin, davanın icra takibi ve dava dilekçesinde yazılı Dalgıç soyadına göre sonuçlandığı gerekçesiyle talebin reddine dair verdiği karar; Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, maddi hata yapılmadığı, hükümde çelişki bulunmadığı ile hükmün infazına başlandığı gerekçeleriyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir Hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Uyuşmazlık; kararın davalının soyadı yönünden müphem olup olmadığı ve HUMK’un 455. Maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplanmaktadır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 455. Maddesinde; “hüküm müphem ve gayrıvazıh olur veya mütenakız fıkralar ihtiva ederse icrasına kadar iki taraftan her biri ilamın tavzihini ve tenakuzun refini isteyebilir” düzenlemesi yer almaktadır.
Anılan maddede belirtildiği üzere hükmün açıklanması (tavzih); bir hükmün anlaşılamayacak biçimde (müphem) bulunması veya açıklıkla anlaşılmaz (gayri vazıh) ve çelişik (mütenakız) fıkraları taşıması durumunda, hükümdeki gerçek anlamın meydana çıkarılması amacıyla başvurulan yasal bir yoldur.
Açıklama (tevzih) yoluyla, verilen hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Yargılamanın iadesine karar verilmedikçe veya hüküm temyiz edilip bozulmadıkça verilen hükmün değiştirilmesi mümkün değildir. Hükümlerin tavzihi de bunun bir istisnası olarak kabul edilemez. Hakim burada hükmün başka türlü anlaşılmasını önlemek için gerçeği ortaya koymakla ödevlidir.
Tavzih, kural olarak sadece hüküm fıkrası hakkında olur. Hükmün gerekçesinin açıklanması için, tavzih yoluna başvurulamaz. Ancak, hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişki varsa, bu çelişkinin giderilmesi için tavzih yoluna başvurulabilir (YHGK’nın 14.06.1967 gün ve 1967/9-462 E: 300 K.sayılı ilamı)
Bunun gibi Yargıtay kararları hakkında da tavzih yoluna başvurulabilir. Tavzih kararı ile hükmün değiştirildiğini iddia eden temyiz yoluna başvurabilirse de, Yargıtay Dairesi’nin kendi kararlarının tavzihi ile ilgili verdiği kararlara karşı Hukuk Genel Kurulu’na temyiz yoluna başvurulamaz (YHGK’nın 15.03.1969 gün ve 1969/2-466 E.178 K.sayılı ilamı)
Tavzih yoluna başvurabilmek için hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek yoktur. Kesinleşmemiş olan kakarlar hakkında da hükmün icrasına (yerine getirilmesine) kadar tavzih istenebilir. Fakat tavzih talebinde bulunulmakla temyiz süresi durmaz. İlamın icraya konulmasından sonra da, ilam tamamen icra edilinceye kadar hükmün tavzihinin istenilmesi mümkündür. Hüküm ancak onu vermiş olan mahkemece tavzih edilir.
Hakim tavzih yolu ile hükümde unutmuş olduğu talepler hakkında karar verip bunu hükmüne ekleyemez. Bunun gibi hüküm verirken unutmuş olduğu vekalet ücreti veya faiz akında tavzih yolu ile bir karar verip bunu hükmüne dahil edemez. Aynı şekilde kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki de tavzih yolu ile giderilemez.
Bütün bu anlatımlardan çıkan netice tavzih yolu ile kesinleşmiş olan hükmün sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceğidir (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı 2001 cilt 5, sayfa 5270 vd.)
Yukarıdaki açıklamaların ışığında samut olay irdelendiğinde; davalının soyadındaki karışıklık nedeniyle hükmün infazının yapılamadığı; mahkeme hükmünün infaz kabiliyetinin bulunmadığı; verilen kararın müphem olduğu açıktır.
Bu itibarla: Mahkemece; vekaletnamelerde, dava dilekçesinde, kararda adı soyadı ve özellikle tapu kayıtlarında da baba adı ve doğum tarihi yazılı kişinin; nüfus kaydındaki kişi ile aynı kişi olup olmadığı, bu isimlerin aynı kişiyi gösterip göstermediği hususunun araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mevcut hali ile infaz kabiliyeti bulunmadığı için müphem olan hükmün tavzih talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.
Mahkemece, aynı hususlara işaret eden bozma kararına uyulması gerekirken, maddi hata yapılmadığından bahisle talebin reddi yönündeki önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sorry, the comment form is closed at this time.