28 Haz Hidroelektrik Santrali Projesi İçin Verilen Kararın İptali İstemiyle Açılan Davanın Reddedilmesi Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi
Olaylar
Enerji elektrik üretimi ile uğraşan bir şirket tarafından regülatör ve hidroelektrik santrali (HES) projesinin çevresel etki değerlendirmesinin (ÇED) yapılması, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından (İdare) talep edilmiş ve İdare tarafından projeye ÇED olumlu kararı verilmiştir.
Başvurucu bahse konu projeye yönelik ÇED olumlu kararının geçici kabul teklif belgesinin, Geçici Kabul Tutanağı’nın ve anılan projeyle ilgili bazı idari işlemlerin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. ÇED raporunda verilen bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ileri süren başvurucu, anılan proje hakkında ÇED olumlu kararı verilmesinin çevre haklarını ortadan kaldırdığını iddia etmiştir. İdare Mahkemesi ÇED olumlu kararı ile geçici kabul teklif belgesi ve Geçici Kabul Tutanağı’nın iptali istemi yönünden davanın reddine, diğer idari işlemlerin iptaline karar verilmesi istemi yönünden anılan işlemlerin kesin ve yürütülmesi gerekli işlemlerden olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine karar vermiştir. Başvurucu bu karara karşı temyiz başvurusunda bulunmuştur. Danıştay, idare mahkemesi kararının ve dayandığı gerekçenin hukuk ve usule uygun olduğu ve bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu; proje için teknik olarak yerine getirilmesi mümkün olmayan taahhütte bulunulduğunu, projenin yukarısında yapılan depo nedeniyle dere yatağına bırakılması taahhüt edilen suyun verilmeyeceği hususunun bilirkişi raporunda yer almadığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucu kurulması planlanan göletin ÇED raporunda zikredilmediğini ve derece mahkemelerince de bu konunun dikkate alınmadığını ifade etmiştir. Netice itibarıyla eksik yargılama nedeniyle bütüncül bir çevresel değerlendirme ortaya konulmadığını belirten başvurucu özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Öncelikle belirtmek gerekir ki ÇED; kalkınma ve ekonomik gelişme için yapılacak yatırım ve faaliyetlerin doğayı tahrip etmeden ve çevreyi kirletmeden gerçekleştirilmesinde kullanılan, karar verme sürecini etkileyen, dolayısıyla karar mercilerine kararlarını sağlıklı bir şekilde verebilmeleri için seçenek üreten ve bu seçeneklerin olumlu ve olumsuz yönlerini saptayan bir yöntemdir. ÇED ile korunmaya çalışılan temel unsur, çevre ve bu çevredeki varlıklardır.
Çevresel karar alma süreçlerinin karmaşık yapısı nedeniyle kamusal makamların geniş bir takdir yetkisi olduğu açıktır. Bu bağlamda söz konusu alanda bir hidroelektrik santrali inşası ve işletilmesi hususunda kamusal makamlarca verilen kararın yerindeliğinin denetlenmesi Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte süreçte, bireyin temel hakları ile söz konusu kamusal menfaat arasında gerekli dengenin tesisine hizmet edecek güvencelerin yer alıp almadığının tespiti önemli olup belirtilen yükümlülüğün yerine getirilip getirilmediğinin tespitinde ise çevresel meseleler bağlamında söz konusu olan usul güvencelerinin gözetilip gözetilmediği belirlenmelidir.
Somut olayda başvurucunun proje sürecine etkin katılımının sağlanmadığına yönelik bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucu; projeyle ilgili olarak yerine getirilmesi mümkün olmayan taahhütte bulunulduğunu, projenin yukarı kısmında yapılan depo nedeniyle dere yatağına bırakılması taahhüt edilen suyun verilemeyeceğini, bu hususun bilirkişi raporunda yer almadığını belirtmiştir. Ayrıca ihalesi yapılan göletin ÇED raporunda zikredilmediğini ve derece mahkemesince de bu hususların dikkate alınmadığını ifade eden başvurucu eksik yargılama yapıldığını ileri sürmüştür.
Gerek projeyle ilgili taahhüt edilen çevresel akış miktarının altında su bırakılması nedeniyle uygulanan idari yaptırım kararları, gerek idarelerin iç yazışmalarında yer alan taahhüt edilen su miktarının salınmadığına ilişkin tespitler, somut olayda ÇED olumlu kararının alınması ve buna ilişkin yargılamanın yapılması sürecinde yeterli ve özenli bir şekilde incelemenin yapılmadığını göstermektedir. Başvurucunun mansap su haklarının kesintiye uğrayacağına, kurulması planlanan gölet nedeniyle dere yatağına bırakılması taahhüt edilen suyun verilmeyeceğine yönelik temel bir itirazı bulunmasına rağmen derece mahkemelerince bu hususlarda herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Somut başvuru açısından başvurucunun temel iddialarının kamusal makamların başvurucunun ve kamunun menfaatleri arasında adil bir denge tesis edip etmediklerinin belirlenmesi hususunda önem arz ettiği anlaşılmıştır. Buna rağmen başvurucunun söz konusu iddiaları derece mahkemelerince değerlendirilmemiştir.
Sonuç olarak kamusal makamların olaya gereken özenle yaklaşmadığı, olayda söz konusu olan kamusal ve bireysel menfaatleri gerektiği şekilde değerlendirmediği ve kamusal makamların özel hayata saygı hakkı bağlamında pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
Sorry, the comment form is closed at this time.