22 Şub Delil Tespiti Davası Nedir, Hangi Durumlarda Açılmalıdır?
Hukuk camiasında ve halk arasında “delil tespiti davası” olarak bilinen delil tespiti, kaynağını Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzun 400. maddesi ve devamında bulan bir çeşit geçici hukuki koruma müessesesidir, yani aslında delil tespiti tam anlamıyla bir dava değildir. Zaten sulh hukuk mahkemeleri nezdinde değişik iş numarası ile görülür. Ancak yaygın kullanım nedeniyle “delil tespiti davası” ifadesi ile bilinmektedir.
Delil tespiti talebiyle, hak kaybına uğradığını düşünen kimselerin ileride açmayı düşündükleri veya halihazırda açılmış olan davalarda kullanılmak amacıyla delil elde edilmesi amaçlanmaktadır. Delil tespiti için tanık dinlenilebilir, keşif ve bilirkişi delillerinden yararlanılabilir veya ilgili 3. kişi, kurum ve kuruluşlara müzekkere yazılmak suretiyle 3. kişi ve kurumlarda bulunan delillerin getirtilmesi sağlanarak dosya muhteviyatına eklenebilir.
Bunun yanında delil tespiti istenilebilmesi için bir vakıanın tespiti istenilmeli ve hukuki yarar mevcut olmalıdır, buna ilişkin olarak: Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı ya da ileri sürülmesinin önemli ölçüde güçleşeceği ihtimalinin söz konusu olduğu hallerde hukuki yarar var sayılır.
Muris muvazaası yoluyla mirastan mal kaçırma
Şirket varlıklarının muvazaalı olarak elden çıkarılması yoluyla mal kaçırma,
Kiralananın tahrip edilmesi,
Satın alınan eşyanın ayıplı/hasarlı olması,
Bir davada dinlenilmesi gerekli olan tanığın hayati durumunun tehlikede olması ve derhal dinlenilmesinin gerekmesi
gibi acele hallerde delillerin tahrip edilmeden elde edilmesini sağlayacak şekilde delil tespiti talebinde bulunulması mümkündür.
Sorry, the comment form is closed at this time.