Müdafilikten Yasaklanma Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
24331
post-template-default,single,single-post,postid-24331,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Müdafilikten Yasaklanma Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi

Müdafilikten Yasaklanma Nedeniyle Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edilmesi

Adi Ortaklığın Feshi

Olaylar

Avukat olan başvurucu, müvekkilinin silahlı terör örgütüne üye olma suçundan gözaltına alınması üzerine ifadesine katılmak istemiş ancak başvurucunun ifadeye katılmasına izin verilmemiştir. Cumhuriyet başsavcılığı, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan ceza yargılamasının devam etmesi nedeniyle 1 yıl süre ile müdafilikten yasaklanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Sulh ceza hâkimliği talebin kabulüyle hakkındaki kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere başvurucunun 1 yıl süre ile müdafilik görevinden yasaklanmasına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara itirazı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle kesin olmak üzere reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, hakkında müdafilikten yasaklanmaya ilişkin karar verilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvuruya konu mesleki hayata yönelik sınırlamanın başvurucunun özel hayatına ciddi şekilde etki ettiği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı dikkate alınarak başvurucunun iddialarının bir bütün hâlinde sonuca dayalı olarak özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Bu bağlamda müdafilik görevinden yasaklanma 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 151. maddesinde düzenlenmiştir. Olay tarihinde yürürlükteki hâliyle anılan maddenin (3) numaralı fıkrasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 220. ve 314. maddelerinde sayılan suçlar ile terör suçlarından şüpheli, sanık veya hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukatın, kendisi hakkında anılan suçlar nedeniyle soruşturma ya da kovuşturma bulunması hâlinde müdafilik veya vekillik görevini üstlenmekten yasaklanabileceği belirtilmiştir. 5237 sayılı Kanun’un 220. maddesinde suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüte üye olma gibi örgüt suçları, 314. maddesinde de silahlı örgüt kurma, yönetme ve silahlı örgüte üye olma suçları düzenlenmiştir. Buna göre avukat hakkında müdafilik görevinden yasaklama kararı verilebilmesi için öncelikle müdafilik görevini üstlendiği kişinin örgüt veya silahlı örgüt ya da terör suçlarından şüpheli, sanık veya hükümlü olması gerekmektedir. Avukatın müdafilikten yasaklanması için ikinci şart ise kendisi hakkında anılan suçlardan dolayı soruşturma veya kovuşturma açılmış olmasıdır.

Anılan düzenlemeye göre müdafilikten yasaklama kararı verilebilmesi için   şüpheli/sanık/hükümlü ile avukatın aynı suç kapsamında soruşturma veya kovuşturma geçirmesine gerek bulunmamaktadır. Anılan maddenin (4) numaralı fıkrasına göre ise müdafilikten yasaklama kararı verilebilmesi için öncelikle Cumhuriyet savcısının bu konuda talepte bulunması zorunludur. Mahkeme veya hâkimin resen yasaklama kararı verme yetkisi yoktur. Söz konusu fıkrada, müdafilikten yasaklama kararlarına karşı itiraz edilebileceği de belirtilmiştir.

Örgütsel haberleşme gibi müdafilik görevinin kötüye kullanılması sayılacak kabul edilebilir durumların her olayın somut koşullarına göre tespiti hâlinde; anılan suçlardan hakkında kovuşturma olan avukatın müdafilik görevinden geçici olarak yasaklanmasının terör suçları ve örgütsel suçlarla mücadele kapsamında amacı gerçekleştirmeye elverişli ve bu bağlamda demokratik toplum gereklerine uygun bir tedbir olduğu söylenebilir. Bununla birlikte özel hayata saygı hakkına yönelik bir müdahale bakımından, başvurucunun katlanacağı külfet ile kamu menfaati arasında adil dengenin sağlanıp sağlanmadığının tespitinde müdahaleyi gerçekleştiren derece mahkemelerinin karar gerekçesi büyük önem taşır. Derece mahkemelerinin temel hak ve özgürlüklere yönelik müdahalenin zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyma yükümlülüğü vardır. Bu kapsamda somut olayda öncelikle müdafilikten yasaklama tedbirinin uygulanması bağlamında Kanun tarafından mahkemeye/hâkime tanınan takdir yetkisinin denetime elverişli olacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçe içermesi gerektiği vurgulanmalıdır.

Tüm bu açıklamalar çerçevesinde başvuru konusu olay değerlendirildiğinde hakkında terör örgütüne üye olma suçundan devam eden bir kovuşturma olduğu gerekçesiyle avukat olan başvurucunun 1 yıl süre ile kovuşturmaya konu suçlar yönünden müdafilik görevi yapmasının yasaklandığı görülmüştür. Anılan kararda başvurucunun görevini kötüye kullandığı ya da müdafiliğini üstlendiği soruşturmayı olumsuz etkileyecek eylemleri olduğuna dair inceleme yapılmadığı gibi bu yönde bir tespitin de olmadığı görülmüştür. Ayrıca bununla birlikte başvurucunun ifadesine katılmak istediği soruşturma dosyasına münhasır yasaklama öngörülmediği gözetildiğinde yasaklamanın başvurucunun avukat olarak vekilliğini yürüttüğü bütün dosyaları da kapsar şekilde sonuç doğurabileceği anlaşılmaktadır.

Gerek Cumhuriyet savcısının talebinde gerekse hâkimliğin kararında genel bir yasaklamayı gerektirecek başvurucunun müdafilik görevinin ifasına ilişkin bir tespitin mevcut olmadığı, sadece başvurucu hakkında kovuşturma olmasına dayanıldığı anlaşılmıştır. İtiraz mercii de yasaklama kararının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile sınırlı bir inceleme yapmış, hâkimliğin yasaklama kararı verirken takdir yetkisini hukuka uygun şekilde kullanıp kullanmadığı yönünde bir denetleme yapmamıştır. Bu durumda ilgili yargı kararlarında şikâyet konusu tedbirin somut olayın koşullarına göre zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiği ve orantılı olduğu hususları ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulmamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın