Gizli Ayıp Bildiriminde Bulunulmadığı İddiası Dürüstlük Kuralına Aykırıdır
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
22501
post-template-default,single,single-post,postid-22501,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Gizli Ayıp Bildiriminde Bulunulmadığı İddiası Dürüstlük Kuralına Aykırıdır

Gizli Ayıp Bildiriminde Bulunulmadığı İddiası Dürüstlük Kuralına Aykırıdır

 

 

 

 

Hukuk Genel Kurulu         2017/580 E.  ,  2020/97 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince tüketici mahkemesi sıfatıyla verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 14.08.2013 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan 25.04.2005 tarihli sözleşme ile satın aldığı Sıraevler Konutlarındaki taşınmazın 05.09.2007 tarihinde teslim edildiğini, binanın mantolama ve dış cephe sıvasının kalitesiz malzeme kullanılarak hatalı şekilde imal edilmesi nedeniyle zaman içerisinde çatlayarak dökülmeye başladığını, bu durumun tüm sitedeki binalarda ortaya çıkması üzerine bizzat davalının Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/3 D.İş sayılı dosyası üzerinden yaptırdığı tespitte tüm konutlardaki ayıplı ve eksik imalatın belirlendiğini, buna rağmen davalı tarafça hiçbir işlem yapılmadığını, müvekkilinin gerçek zararının mahkemece yapılacak inceleme sonucunda belirleneceğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.000,00TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 15.04.2014 tarihli dilekçesiyle talebini 2.835,70TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili, proje ve sözleşme kapsamında olup da eksik ve kusurlu yapıldığı tespit edilen işlerin giderilmesinin müvekkiliyle arasındaki sözleşme gereğince dava dışı yükleniciye ait olduğunu, konuyla ilgili müvekkiline bildirilen ayıpların yüklenici firma tarafından değerlendirilerek giderildiğini, buna rağmen davacının taleplerini idareye yöneltmesinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, bunun yanı sıra 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un öngördüğü sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, inşaatın standartlara uygun tamamlandığını, davacı ile müvekkili arasındaki satış sözleşmesinin 3/4. maddesinde alıcının mevcut durumunu görerek aldığı taşınmazla ilgili sonradan tamirat, onarım veya alacak talebinde bulunmayacağının açıkça kararlaştırıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin tüketici mahkemesi sıfatıyla verdiği 30.05.2014 tarihli ve 2013/525 E., 2014/320 K. sayılı kararı ile imalattan kaynaklı gizli ayıp nedeniyle doğan zarardan davalının sorumlu olduğu ve süresinde dava açıldığı gerekçesiyle davanın ıslah edilen miktarı üzerinden kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 20.10.2014 tarihli ve 2014/37088 E., 2014/32238 K. sayılı kararı ile;
“Davacı, satın aldığı dairede daha sonra ayıplar ortaya çıktığını, davalı tarafından da bu ayıpların giderilmediğini belirterek, onarım bedeli istemiştir. Mahkemece, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu doğrultusunda bahse konu ayıpların gizli ayıp olduğu benimsenmek suretiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davaya konu taşınmaz davacıya 05.09.2007 tarihinde teslim edilmiş olup, davacı ise eldeki davayı taşınmazda gizli ayıp olduğunu ileri sürmek suretiyle 14.08.2013 tarihinde açmıştır. Toplanan delillerden ve dosya kapsamından davaya konu taşınmazın gizli ayıplı olduğu anlaşılmaktadır. Gizli ayıp ortaya çıktığı andan itibaren derhal bildirilmelidir. Dava tarihine kadar davacının davalıya herhangi bir bildirimde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” şeklindeki gerekçeyle hüküm bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Mahkemece 26.06.2015 tarihli ve 2015/475 E., 2015/651 K. sayılı karar ile; davalının dava konusu taşınmazı da kapsayan konutlarla ilgili olarak 2012/3 D.İş sayılı dosya ile tespit yaptırdığı, bu tespit ile davalının, eldeki davanın açılmasından daha önce ayıptan haberdar olduğu, dolayısıyla artık davacının gizli ayıptan haberdar etme yükümlülüğünün kalmadığı, ihbarın şekle tabi olmadığını açıklayan Hukuk Genel Kurulunun 2009/13-160 E., 2009/185 K. sayılı kararında delil tespit raporunun ayıp ihbarı olarak kabul edildiği, aynı yönde verilen pek çok kabul kararının Özel Dairece onandığı, aynı dava ile ilgili farklı karar verilmesini gerektirir bir durumun söz konusu olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satıcının dava tarihinden önce dava konusu ayıpla ilgili olarak mahkeme eliyle tespit işlemi gerçekleştirdiği olayda, tespit olunan gizli ayıpla ilgili olarak tazminat isteminde bulunan davacı tüketicinin ihbarda bulunma yükümlülüğünün mevcut olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce tüketici hukukunda ayıp kavramı ve ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümlerin incelenmesi yerinde olacaktır.
13. Ayıplı mal satımı karşısında alıcıyı korumaya yönelik genel nitelikli düzenlemeler zaten mevcut iken [818 sayılı Borçlar Kanunu (BK), m.194-207 ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 25/3], tüketiciyi daha etkin bir biçimde koruma gayesi ile yürürlüğe giren 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da (TKHK) bu husus ayrıca düzenleme yeri bulmuştur.
14. Yürürlük tarihi itibariyle uyuşmazlıkta dikkate alınması gereken 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.
15. Ayıbın varlığı hâlinde satıcıyı maldaki ayıptan sorumlu tutabilmek için birtakım maddi koşulların (ayıp sayılan bir eksikliğin mevcudiyeti, ayıbın önemli olması, ayıbın malın yarar ve zararının alıcıya geçtiği anda var olması, tüketicinin ayıbın varlığını bilmeden malı satın almış olması) gerçekleşmesi ve bilhassa ayıbın bildirilmesi gibi biçimsel koşulların da alıcı tarafından sağlanması gerekir.
16. Kanun koyucu açık ayıbın varlığı durumunda tüketiciyi malın tesliminden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı muhatabına bildirilmekle yükümlü kılmıştır (TKHK, m.4/II). Ortalama bir tüketici bilgisine göre olağan bir gözlemle tespit edilemeyecek yahut sonradan ortaya çıkabilecek mahiyet taşıyan gizli ayıplarda ise tüketici bu süre ile bağlı olmaksızın, ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren TKHK’nın 30. maddesi yollamasıyla BK’nın 198/II-III maddesi hükmü gereği derhâl, yerleşik içtihatlardaki ifadesiyle dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede ayıbı ihbar etmelidir.
17. Ayıbın tüketicinin seçimlik haklarından (m. 4/II-2.c; bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım) sorumlu olan kişilere (m. 4/III; satıcı, imalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve bağlı kredi veren kuruluşlar) bildirilmesi mahiyetindeki ihbar, muhatabını haberdar etmeye elverişli olmak kaydıyla herhangi bir şekle bağlı bulunmamaktadır (Aynı yönde açıklama Hukuk Genel Kurulunun 13.05.2009 tarihli, 2009/13-160 E., 2009/185 K. sayılı kararı gerekçesinde de yer almakta ise de direnme kararında bahsi geçen bu kararın Özel Daire ve mahkeme arasında uyuşmazlığın eldeki dava ile emsal olmaması nedeniyle doğrudan somut uyuşmazlıkta uygulanabilirliğinin bulunmadığı belirtilmelidir.). Borçlar hukuku ile tüketici hukukunda ihbarın şekli daha çok ispatla ilgili bir mesele olup bu husus taraflar arasında çekişmeli hâle geldiğinde genel ispat kurallarının yanı sıra yine genel bir kaide olan hakkın kötüye kullanılması yasağının da gözden kaçırılmaması gereklidir.
18. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davaya konu konut projesinde bulunan tüm taşınmazların dış cephelerinde zaman içerisinde kabarma ve dökülmelerin başlaması üzerine tüketicilerin açtığı davalara muhatap olan davalının bizzat şantiye mahallinde yaptığı inceleme ile eksik ve ayıplı imalat bulunduğunu gözlemlediğini ifade ederek Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuş ve 2012/3 D.İş sayılı dosyası ile bu durumun tespitini istemiştir. Bu suretle davacıya ait taşınmazın da aralarında bulunduğu projenin genelinde ayıbın var olduğunu bilen, aralarındaki sözleşme gereği yüklenici tarafından onarılması gerektiğini ileri süren davalının, eldeki davada süresinde ayıp ihbarı bulunmadığı savunmasında bulunması 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi anlamında dürüstlük kuralıyla bağdaşmaz.
19. Hâl böyle olunca, yerel mahkemece verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.
20. Ne var ki, bozma nedenine göre davalı vekilinin sair hususlara ilişkin temyiz itirazları incelenmediğinden bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup davalı vekilinin sair yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 13. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.02.2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Buraya tıklayarak diğer makale, örnek karar ve dilekçelerimize ulaşabilirsiniz.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın