09 Ara İhaleyle Satın Alınan Aracın Herhangi Bir Bedel Ödenmeden Geri Alınması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi
Olaylar
Başvurucu, İcra Müdürlüğünden satın aldığı aracın çalıntı çıkması nedeniyle uğradığı zararların tazmini ve aracın maliki olarak kaydının silinmesi talebiyle Adalet Bakanlığı ve Defterdarlık Muhakemat Müdürlüğü aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme davanın kabulüne ve başvurucunun ödemiş olduğu araç bedeli ve yaptığı masrafların davalılardan alınarak başvurucuya verilmesine hükmetmiştir.
Taraflar anılan karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf taleplerini inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile dava konusu araçta yapılan şasi numarası değişikliğinin ancak alanında uzman kişilerce anlaşılabilecek nitelikte olduğu ve İcra Müdürlüğünün herhangi bir kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle hükmün kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, icra müdürlüğü tarafından yapılan açık ihaleyle satın alınan aracın ihale öncesi işlenen bir suçla bağlantılı olarak herhangi bir bedel ödenmeden geri alınması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Rızaen ödenmeyen alacakların tahsili amacıyla oluşturulan ve bu çerçevede kamu gücü yetkileriyle donatılan cebri icra organlarının, bu görevini yerine getirirken alacaklı, borçlu ve hacizli malı satın alan tüm tarafların menfaatlerinin ve icra işlemine konu mülkün korunmasına yönelik birtakım tedbirler alması gerekebilir.
Resmî ihale ile satılan aracın satışı sırasında araçta hukuki ve maddi ayıbın varlığının devlete yüklenen pozitif yükümlülüklerle ilişkili olmadığı söylenemez. Bu kapsamda trafik sicilinin gerçeğe uygun tutulmaması nedeniyle oluşan kayıt ve maddi vaka uygunsuzluğu ve bu uygunsuzluk nedeniyle sicile güven ilkesinin işlevsiz kılınması gibi icra ve ihale sürecinin öncesine yönelik ve idareye izafe edilebilecek işlem, eylem ve eylemsizliklerin de idarenin pozitif yükümlülüğüyle ilintili olduğu açıktır.
Öte yandan iyi yönetişim ilkesi gereği uygun zamanda, uygun yöntemle ve her şeyden önce tutarlı olarak hareket etmeleri gerekmekte olan kamu görevlilerinin, bu ilkenin dikte ettiği bir gerçeklik olarak ihalenin taraflarının mağduriyetlerini önleyebilme noktasında kullanabilecekleri çeşitli enstrümanlar mevcuttur. Bu kapsamda aracın trafiğe tescili, muayenesi ve ihale aşamalarında yer alan kamu görevlilerinin iyi yönetişim ilkesi uyarınca hareket ederek araçtaki usulsüzlüğü ortaya çıkarma yükümlülüğü ve buna bağlı olarak ihalenin bu şekilde sonuçlanmasına engel olma imkânları bulunmaktadır.
Somut olayda idari mercilerin kullanışlı idari ve hukuki enstrümanlarından yararlanamamaları nedeniyle başvurucunun zarar görmesine engel olunamamıştır. Buna göre de olayda devlet yetkililerinin başvurucunun mülkiyet hakkını korumak için ellerinden geleni yapmadıkları ortaya çıkmakta ve idarenin “denetim ve kontrol yükümlülüğü”nü ihmal ettiği de anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak Bölge Adliye Mahkemesinin, dava konusu araçta yapılan şasi numarası değişikliğinin ancak alanında uzman kişilerce anlaşılabilecek nitelikte olduğu ve İcra Müdürlüğünün herhangi bir kusurlu eylemi bulunmadığı gerekçesiyle idarenin tazmin sorumluluğunun bulunmadığı yolundaki yorumu dolayısıyla başvurucu, uğradığı zararı ve idarenin işlem ve eylemleriyle zarar arasındaki illiyet bağının varlığını ispatlayarak tazminat elde etme ve bu suretle yüklendiği külfeti dengeleme imkânından mahrum kalmıştır. Dolayısıyla müdahale ile başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfetin yüklendiği, kamu yararı amacı ile mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Sorry, the comment form is closed at this time.