28 Tem TAKSİRLİ SUÇLARDA DAVA ZAMANAŞIMI
Taksirli Suçlarda Dava Zamanaşımının İşlenmesi
Taksirli suçlarda dava zamanaşımı süresinin ne zaman işlemeye başlayacağı daha önceleri tartışılmıştır.
Dava zamanaşımı süresinin neticenin gerçekleşmesinden sonra işlemeye başlaması gerektiğini belirtenler
olduğu gibi hareketin esas alınması gerektiğini ileri sürenler de bulunmaktaydı. Artık taksirli suçlarda
da genel kuralın uygulanması gerektiğinin kabul edildiği söylenmelidir. Dolayısıyla taksirli suçlar, neticeli
suç ise dava zamanaşımı süresi tipikliğe uygun neticenin gerçekleşmesinden itibaren işlemeye
başlayacaktır. Örneğin hız limitinin üzerinde araç sürerek bir kişinin yaralanmasına neden
olunmasından sonra yaralanan kişinin birkaç ay sonra ölmesi halinde dava zamanaşımı süresinin işlemesi
ölümden itibaren olacaktır.
Taksirli suçlarda asıl sorun ölüm olaylarının depremde yıkılan binalar örneğinde olduğu gibi uzun yıllar
sonra gerçekleşmesinden kaynaklanmaktaydı. Yargıtay, 1999 depremi sonucu meydana gelen ölüm
olaylarında, 765 sayılı mülga TCK’nın 383. maddesinin 2.fıkrasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, suçun
yıkılan binanın yaralanma veya ölüm sonucuna yol açtığı anda işlendiğini, dolayısıyla yaralanma ya da
ölüm anının ikinci fıkradaki suçun işlenme tarihi olduğunu, dava zamanaşımı süresinin bu andan itibaren
hesaplanması gerektiğini ifade etmiştir. Ancak Yargıtay 2.fıkradaki temel suç tipindeki hareketten meydana gelen yaralama veya ölüm neticesini netice sebebiyle
ağırlaşan suç olarak nitelendirmesi gerekirken nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Aslında verilen
örnek, taksirli suçlarda netice sebebiyle ağırlaşan suça ilişkindir.
Sorry, the comment form is closed at this time.