05 Eyl Ses Kaydı Delı̇l Olarak Kullanılabı̇lı̇r Mı̇ ?
Hakkın var olması taraflar arasındaki ilişkilerde gerekli ve yeterli ise de var olan hakkın mahkeme önünde kabul edilebilmesi için ispat etmek gerekmektedir. İspat etmek, hâkimi bir vakıanın varlığına ikna etmeyi başarmak demektir. Haklılığın ispatı, mahkeme sonucunda elde edilecek sonuca yönelik temel unsurdur.
İspat ve inandırıcılık, hukuk sistemimizde paralel kavramlar olmakla birlikte aralarında nüans bulunmaktadır. İspat, var olan bir vakıayı mahkeme huzurunda da varlığına kanaat getirilmesini sağlarken; inandırıcılık ise bir olasılığı(hâkimin reddi, yalan tanıklık, adil yargılanma vb.) ortaya koymaktır.
İspat hukukunun en önemli ve temel kavramı ‘’delil’’dir. Hukuk usulü açısından delil, uyuşmazlığı oluşturan, daha doğrusu oluşturduğu iddia edilen vakıanın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda hâkimde bir kanı oluşturmaya yarayan ispat aracıdır. Delillerin konusu istisnalar hariç olmak üzere olaylardır. Hukuk kuralları ve hukukun evrensel ilkeleri ispat konusu yapılamaz.
Neler Delil Olarak Kullanılabilir?
Deliller, ispat için hukuk düzeninin kabul ettiği vasıtalardır.[1] Delillerin değerlendirilmesi konusunda birtakım sınırlandırmalar mevcuttur. Yargı makamının bu konudaki yetkisi bazı hallerde kanun koyucu tarafından sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmalardan birisi de, delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesidir. Hakkın varlığını ispat etmede kullanılan delilin hukuka aykırı olması durumunda esas kural bu delilin yargı makamı tarafından kullanılmamasıdır. Ana kural bu olmakla birlikte, yargı içtihatları ve uluslararası kurallarla bu duruma bir takım istisnalar getirilmiştir.
Delil kavramı çok geniş bir kavram olması sebebi ile bu yazıda son günlerde gerek ceza yargılamasında gerekse boşanma davalarında sıklıkla gündeme gelen ‘’ses kaydı/ortam dinlemesi’’ sonucu elde edilen delillerin ispat hukukunda yerine değinilmekle yetinilecektir.
Ses Kaydının Hukukiliği Nedir?
Ortam dinlemesi ve ses kaydı olarak bilinen kavramlar Ceza yargılamasının ve hukuk yargılamasının üzerinde durduğu kavramlardır. Son zamanlarda meydana gelen teknolojik gelişmelerlehemen hemen herkes artık telefon görüşmelerini satın aldıkları uygulamalarla dinleyip bunları hak ispatı aracı olarak kullanmak istemekte, ortama cihaz yerleştirerek bir nevi ortam dinlemesi yapmaktadırlar.
Ses kaydının alınması, özel verilerin habersiz elde edilmesi kavramı Anayasa ile güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının bir uzantısıdır. Özel hayatın gizliliği hakkı geleneksel haklardan (yaşam hakkı, mülkiyet hakkı vb gibi) farklı olarak modernleşme ve teknolojideki ilerlemelerle paralel şekilde gelişen bir haktır. Özel hayatın gizliliği hakkı, bireyin kendisi ile ilgili olan her şeyin gizli kalması, ifade edilmemesi, kayıt altına alınmaması, gösterilmemesi ve ihlal edilmemesi talep hakkı verir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. Maddesi gereğince devletin, özel hayatın korunmasında konusunda negatif ve pozitif yükümlülükleri bulunmaktadır. Bu bağlamda devletin özel hayata müdahale etmemesi negatif yükümlülüğü iken özel bir kişinin başkalarının bu hakları etkili bir şekilde kullanımına engel olacak davranışlarına engel olması da pozitif yükümlülüğüdür.
Temel haklar çerçevesinde bakıldığında kural olarak bir kimseden habersiz alınan ses kayıtları hukuka aykırı delil olarak kabul edilip kullanılamayacağı gibi aynı zamanda suçtur. Bu durumun temel iki istisnası bulunmaktadır. Bunlardan ilki boşanma davalarında ikincisi ise ceza davalarında görülmektedir. (Ceza davaları ile ilgili olarak Gizlice Ses Kaydı Suç mudur? yazımızı okuyabilirsiniz)
Boşanma Davalarında Hukuka Aykırı Deliller
Boşanma davaları, delillerin değerlendirilmesi konusunda kanunun temel sistematiğinden farklılaşan ve uygulama ile oluşturulan birçok kurala dayanan dava türüdür. Uygulamada birçok kimse elinde evlilik birliğinin sona ermesini gerektiren nedenleri ispatlayan ses kayıtları olmasına rağmen bu kayıtların kullanılamayacağından bahisle boşanma davası açamamakta, açsa dahi bu delilleri sunmadığı için hak kaybına uğramaktadır.
Bununla birlikte Yargıtay, bir delili değerlendirirken, hukuka aykırı elde edilmesi ile hukuka aykırı üretilmesi yönlerinden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir:
“Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası dışında kaydedildiği gibi sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak yaratılmış bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir.” T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2011/2-703 K. 2012/70 T. 15.2.2012
“Yukarıda ifade edildiği üzere, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Davacının konuşmalarının kendisinden habersiz olarak davalı Berrin’in yönlendirmesi ile diğer davalılarca kaydedildiği ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuşmaya ve kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkişi tarafından dökümü yapılan ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı olarak elde edildiği dosya kapsamı ile sabittir.” T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/4-1183 K. 2014/960 T. 26.11.2014
Bunun yanı sıra boşanma davalarında sosyal medya araçlarında (facebook, twitter gibi) alınan görüntüler de delil olarak sunulabilecektir. Aile bireyleri arasında mahremiyet olmaz düşüncesi gereğince, eşler boşanma davasında bu verilerden de yararlanabilecektir.
Yargıtay 2007 yılında vermiş olduğu kararında eşler arasındaki giz alanının sınırlarını şu şekilde çizmiştir:
‘’Bir delilin elde edilişi, kişilerin Anayasa ile tanınmış hakların ihlali suretiyle gerçekleşmiş ise, onun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin kabulü gerekeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Delilin elde edilişinde hukuka uygunluk nedenleri varsa, o zaman kanuna aykırılık ortadan kalkar. Kuşkusuz Anayasaya göre; herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Ancak, evlilik birliğinde eşlerin, evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları da yasal bir zorunluluktur. [2]Eşlerden birinin, bu alana ilişkin özel yaşamı, evlilikle bir araya geldiği ve birlikte yaşadığı hayat arkadaşı olan diğer eşi de en az kendisininki kadar yakından ilgilendirir. O nedenle, evlilikte, evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp, aile yaşamı alanıdır. Bu alanla ilgili de eşlerin tek tek özel yaşamlarının değil bütün olarak aile yaşamının gizliliği ve dokunulmazlığı önem ve öncelik taşır. Bu bakımdan evliliğin yasal yükümlülükler alanı, diğer eş için dokunulmaz değildir. Bu nedenle, eşinin sadakatinden kuşkulanan davacı-davalının, birlikte yaşadıkları her ikisinin de ortak mekânı olan konutta, eşinin bilgisi dışında ses kayıt cihazı yerleştirerek, eşinin aleni olmayan konuşmalarını kaydetmesinde bu suretle sadakat yükümlülüğü ile bağdaşmayan davranışlarını tespit etmesinde özel hayatın gizliliğinin ihlalinden söz edilemez ve hukuka aykırılık bulunduğu kabul olunamaz.’’
Bu karar doğrultusunda hukuka uygun olarak elde edilmiş, yani yaratılmamış ses kaydının boşanma davasında delil olarak kullanabilmesinin mümkün olduğu görülmektedir.
“Boşanma davasının zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir dava olduğu ve kocanın eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verilmesi halinde, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirileceği; aynı evde yaşayan kadının, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumda olduğu, kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesinin, bu mekan eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdükleri bir yer olduğundan kadın için gizli mekan kabul edilemeyeceği; hiç kimsenin evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamayacağı, özel hayatın gizli alanlarının, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebileceği” vurgulanarak davalıya ait günlük delil olarak kabul edilmiştir.” T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2002/2-617 K. 2002/648 T. 25.9.2002
Bununla birlikte delil listesinde gösterilmeyen ve karşı tarafın da muvafakat etmediği ses kaydına dayanılamayacağı pek tabiidir:
“Toplanan delillerden davacının eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği, eşini kovduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından kadına ait olduğu iddia edilen ses kaydını ihtiva eden kaset, delil listesinde bulunmadığı gibi; davalının da buna muvaffakat etmediği, bu nedenle bu kasetin delil olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı görülmektedir.” T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2011/20038 K. 2012/28733 T. 30.11.2012
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin aşağıdaki kararında, koca tarafından eşinin cep telefonundan casus programla kaydettiği konuşmalar dahi hukuka uygun bir delil olarak kabul edilmiş ve mahkemenin kararı doğru bulunarak onanmıştır. Üye hakimin aşağıdaki gerekçelerle karşı oyu dikkat çekicidir:
“Taraflar arasında birleştirilerek görülmekte olan boşanma davasında, davacı-davalı (koca) tarafından mahkemeye delil olarak sunulan, davalı-davacıya (kadın) ait ses kayıtlarına dair cd.’lerin, davalı-davacının “özel hayatının gizliliği” ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği, bu sebeple delil olarak kullanılamayacağı ileri sürülmüş; mahkeme ve sayın çoğunluk tarafından da bu şekilde elde edilen delilin değerlendirilebileceği kabul edilmiştir.” T.C. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/21108 K. 2013/21067 T. 17.9.2013
Fakat Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yukarıdaki görüşünü değiştiren şu kararı benimsemiştir:
“Mahkemece davalı-karşı davacı kadının daha fazla kusurlu olduğu kabul edilerek her iki boşanma davasının kabulüne karar verilmişse de yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-karşı davalı erkeğin dava dilekçesiyle dosyaya sunduğu ses kaydının hukuka aykırı delil olduğu bu sebeple hükme esas alınamayacağı ancak dosya içindeki diğer delillere göre davalı-karşı davacı kadının eylemlerinin güven sarsıcı davranış boyutunda olduğu, davacı-karşı davalı erkeğin ise eşine birden fazla şiddet uyguladığı, ağabeyinin davalı-karşı davacı kadına şiddet uyguladığı ve bu şekilde ailesinin müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır.” T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/26667 Karar Numarası: 2017/4686 Karar Tarihi: 24.04.2017
“Mahkemece davacı-karşı davalı kadın tarafından sunulan ses kaydı kusur belirlemesinde dikkate alınmış ise de, ses kaydının hukuka aykırı olarak elde edilmesi sebebiyle hükme esas alınması mümkün değildir.” YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2016/34 Karar Numarası: 2017/6403 Karar Tarihi: 29.05.2017
“yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı kadına mahkemece kusur olarak yüklenen davalı eşi için “Allah hastalık olarak çıkarttırıyor….’dan biliyor musun” şeklindeki sözlerin, erkek tarafından oluşturulan ses kaydına ilişkin cd çözüm tutanağında yer aldığı anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı nitelikteki bu delil kusur belirlemesinde dikkate alınamaz ve kadına kusur olarak yüklenemez.” YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/21364 Karar Numarası: 2016/15003 Karar Tarihi: 21.11.2016
“Davalı kadına mahkemece yüklenen eşine, eşinin annesine ve kayınbiraderine yönelik hakaret eylemleri erkek tarafından oluşturulan ses kaydına ilişkin cd çözüm tutanağında yer almaktadır. Hukuka aykırı nitelikteki bu delil dikkate alınamaz.” YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/19097 Karar Numarası: 2016/12155 Karar Tarihi: 22.06.2016
Boşanma Davasında Mesaj İçeriği Tespit Edilebilir Mi?
Boşanma davası süresince taraf vekilleri olarak en çok duyulan soruların başında ‘’mesaj içeriğinin tespit ettirilip ettirilemeyeceği’’ gelir. Ceza Muhakemesi Kanununun 135. Maddesi hangi koşullarda mesaj içeriğinin kayıt altına alınabileceği hususunu düzenlemiştir. Bu madde gereğince, mesaj içeriğinin tespit edilebilmesi için öncelikle yapılan bir ceza soruşturma veya kovuşturmasında bir suç işlendiğine dair kuvvetli şüphe olmalıdır. Kuvvetli şüphenin varlığı tek başına yeterli değildir. Bunun yanı sıra yetkili merciin kararı gerekmektedir. Ancak bu şartlarda mesaj içeriğinin tespiti mümkündür.
Boşanma davalarında ise mesaj içeriğinin tespiti Aile Mahkemesinden istenemez. Aile Mahkemesi sadece ilgili operatörden isteyeceği bilgilerle mesaj atıldığı saati, numarayı, günü öğrenebilecektir. Ancak tarafların atmış oldukları mesaj, telefonlarının bünyesinde halen durmakta ise bu durumda var olan telefondan mesajın içeriği çıkartılabilecektir.
Ceza Yargılamasında Gizlice Elde Edilen Ses Kaydının Delil Olarak Kabul Edilmesi
Ortamda karşı tarafın bilgisi olmaksızın alınan ses kaydının delil olarak değerlendirildiği ikinci istisna ise ceza hukukunda mevcuttur. Bu istisnai durum da yine Yargıtay içtihatları ile oluşturulmuştur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu vermiş olduğu kararında, “Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme imkânın bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânın olmadığı ani gelişen durumlarda, karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur” değerlendirmesi yapmış ve istisnai bir düzenlemenin altını çizmiştir.
Yargıtay uygulamaları ile gerek ceza yargılaması gerekse hukuk yargılamasında hukuka aykırı delil kavramına istisnalar getirilmiş, ayrıksı durumlar yaratılmıştır.
Sorry, the comment form is closed at this time.