07 Oca İş Davalarında Zamanaşımı Defi
Zamanaşımı
Öncelikle Zamanaşımının bir itiraz değil “def”i” olduğundan bahsetmek gerekecektir. Def’i ile itiraz birbirinden farklı kavramlardır. Def’i (usul hukuku anlamında), davalının aslında borçlu olduğu bir edimi özel herhangi bir nedenle ifa etmekten kaçınmasına imkan veren bir haktır. Açıklamak gerekirse davalı, borçludur; fakat davalının özel bir nedenle o borcu yerine getirmekten kaçınma hakkı vardır.
Def’iler ve itirazlar arasında şu farka göre; İtiraz’da hak ya hiç doğmamıştır ya da son bulmuştur.
Ancak def’ide hak vardır; fakat yukarıda bahsettiğimiz gibi davalı, özel bir nedenle o hakkı yerine getirmekten kaçınabilir. Davalı def’iyi açıkça ileri sürmemişse, hakim taraflardan birinin bildirdiği vakıalardan def’inin varlığını öğrense bile, bunu kendiliğinden gözetemez. İtirazda ise hakim, taraflarca açıkça sürülmemiş olsa bile ileri sürülen vakıalardan anladığı itirazları res’en göz önüne alacaktır.
Bu sebeple, davalı yan usulüne uygun şekilde zamanaşımı def”i ileri sürmemiş ise, bilirkişi kendiliğinden zamanaşımı sürelerini dikkate alamaz. Dolayısıyla çalışma süresinin tamamı için hesaplama yapmak zorunda kalacaktır.
Fakat cevap dilekçesinin süresinde verilmiş olması halinde, cevap dilekçesinin ıslahı yolu ile davaya karşı zamanaşımı definde bulunulabileceği Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka kararlarında belirtilmiştir.
Ayrıca herhangi bir davada müteselsil borçlu olarak bulunan borçlulardan birinin ileri sürdüğü zamanaşımı definden diğer müteselsil borçlular da faydalanabileceklerdir.
Öte yandan Borçlar Kanunu “Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur.” kuralını içermektedir. Söz konusu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser.
Borçlar Kanununun 128. maddesine göre, zamanaşımı alacağın muaccel yani talep edilebilir olduğu tarihte işlemeye başlar. Yani borcun taraflar arasında kararlaştırılan ifa zamanının gelmiş olması halinde alacak muaccel hale gelmiş olur.
Borçlar Kanununun 152. maddesine göre, asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz ve diğer ek haklar da zamanaşımına, uğrar. Açıklayacak olursak, faiz alacağı asıl alacağın tabi olduğu zamanaşımına tabi olur.
Öte yandan zamanaşımının kesildiği haller vardır. Örneğin alacaklının dava açmasıyla birlikte zamanaşımı kesilir. Ancak zamanaşımının kesilmesi sadece dava konusu edilen alacak ve alacağa ilişkin belirtilen miktar için söz konusudur.
Dolayısıyla örneğin kısmi dava açarken fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması halinde , zamanaşımı kısmi olarak talep edilen tutar için kesilir. Kısmi dava açıldıktan sonra davacı tarafından davanın ıslah edilmesi halinde, davalı ıslaha karşı zamanaşımı defiinde bulunabilir. Zamanaşımı defi ileri sürülürse de, dava ile ıslah tarihleri arasında zamanaşımına uğrayan tutarın tespit edilmesi, dava ile talep edilen tutarın zamanaşımına uğrayan tutarı karşılayıp karşılamadığının hesaplanması gerekecektir.
Ancak belirsiz alacak davası açma halinde durum değişecektir. HMK. m.107 dahilinde açılan belirsiz alacak davası, dava tarihi itibarı ile alacağın tamamı için zamanaşımını keser. Belirsiz alacak davası açılması durumunda, bilirkişi hesaplamasından sonra dava ile talep edilen tutarlar ıslah edilmez, dava değeri artırılır. Bu halde yatırılacak harç da ıslah harcı değil tamamlama harcı olarak yatırılmalıdır. Ortada bir ıslah olmadığı için ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülmesi de söz konusu olmayacaktır.
Sorry, the comment form is closed at this time.