Yargı Kararları

İmar Kısıtlamasına Dayalı Hukuki El Atmada İdari Yargı Görevlidir

Hukuk Genel Kurulu         2014/99 E.  ,  2015/1773 K.

“İçtihat Metni”


MAHKEMESİ : Nevşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2013
NUMARASI : 2013/257-2013/349

Taraflar arasındaki ” kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın usulden reddine dair verilen 17.07.2012 gün ve 2012/83 E.-2012/298 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 14.02.2013 gün ve 2012/24841 E.-2013/2184 K. sayılı ilamı ile
( “…Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; idari yargının görevli olduğundan bahisle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
07.03.2007 gününde onaylanan uygulama imar planında kısmen park alanı, kısmen de ilköğretim alanı olarak ayrılmış bulunan dava konusu taşınmaz üzerinde davacıların, ileriye yönelik inşaat yapma gibi kişisel tasarruflarda bulunma, rayiç değer üzerinden satma, kiralama, yararlı değişiklikler yapma gibi mülkiyet hakkının sahibine verdiği yetkileri kullanma hakkı kısıtlanarak Anayasanın 35. maddesi ile güvence altına alınan bu hakkın, kamu menfaatleri ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin bozulmasına yol açacak şekilde kullanılamaz duruma getirildiği ve kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Bu durumda; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 16.05.1956 gün ve 1-6 sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetilerek, davaya bakmanın Adli Yargının görevi dahilinde olduğu kabul edilip, işin esasına girilerek yapılacak keşif sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir….)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K.2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, imar uygulama planına göre kamu hizmetine tahsis edilen taşınmaz malın bu durumu nedeniyle kullanım hakkının kısıtlanmasına dayalı olarak açılan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin paydaşı olduğu 71 ada 141 parsel sayılı taşınmazın imar planında okul alanı ve yol olarak düzenlendiğini, aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın taşınmazın kamulaştırılmadığını, tapu kaydındaki şerh nedeniyle de müvekkilinin herhangi bir tasarrufta bulunamadığını, yargı kararları uyarınca fiili bir elatma bulunmasa dahi idarece alınan kararlar sonucunda mülkiyet hakkının uzun süre kısıtlanmış olmasının taşınmaza müdahale olarak kabul edildiğini, imar planında kamu alanlarına tahsis edilip kamulaştırması yapılmayan taşınmazlar için de aynı durumun söz konusu olduğunu, Nevşehir Milli Eğitim Müdürlüğüne yapılan başvuru üzerine bölgede okul ihtiyacı bulunmadığından sonraki yıllarda kamulaştırmanın yapılabileceğinin bildirdiğini, davacının belirsiz bir süre için Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığını belirterek, taşınmaz bedelinin tahsili ile mülkiyetin idareye devrine, şimdilik 10.000,00 TL alacağın faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı N.. B.. vekili cevap dilekçesinde özetle;davacıya ait taşınmazın 07.03.2007 tarihinde onaylanan imar planında ilköğretim tesis alanı ve yol olarak düzenlendiğini, okul alanı olarak ayrılan bölümün İl Özel İdaresince kamulaştırılması gerektiğini, yol olarak ayrılan bölüm hakkında ise arsa maliklerinin kamulaştırma talebinde bulunmadıklarını, Belediye tarafından taşınmaza elatılmadığı gibi sicil kaydı üzerine kısıtlayıcı bir şerh de konulmadığını, ayrıca son olarak yapılan genel revizyon ve ilave kapsamında dava konusu taşınmazın imar planı sınırları içine alındığını belirterek, öncelikle davanın reddine, kabulü halinde ise taşınmazın ilgili bölümlerinin Belediye adına tesciline ya da sicilden terkinine karar verilmesini istemiştir.
Davalı N.. İ.. vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkili ve görevli olmadığını, husumetin de İl Özel İdaresine değil Milli Eğitim Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, ihtiyaç nedeniyle taşınmazın okul alanı olarak düzenlendiğini ve mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; İmar Kanununa dayalı iş ve işlemler ile eğitim ve öğretim için yer tahsisine ilişkin işlemlerin kamu hizmetine yönelik idari nitelikteki işlemler olduğu, idari nitelikteki eylem ve kararlardan doğan zararların tazmini davalarında ise görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğu gerekçesi ile davanın yargı yolu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki gerekçeler tekrarlanıp genişletilerek, direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; imar kısıtlamasından kaynaklanan, hukuki elatma iddiasına dayalı davaya adli yargı yerinde mi yoksa idari yargı yerinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesi:
“Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 03.05.1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.”
Hükmünü içermektedir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nin 25.09.2013 gün 2013/93 Esas, 2013/101 Karar sayılı ilamında; “Kamulaştırmasız el atmadan söz edilebilmesi için taşınmaz zilyetliğinin idareye geçmesi ve taşınmazın fiilen kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerektiği; imar kısıtlamalarında taşınmazın zilyetliğinin malikte kalmaya devam etmekte olup, yalnızca malikin tasarruf yetkisinin, ilgili mevzuattan kaynaklanan bazı kısıtlamalara maruz kaldığı” belirtilerek, imar kısıtlamalarından kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda açılabileceği kabul edilmiştir.
İdari bir işlem niteliğinde olan imar planıyla umumi hizmetlere ayrılan yerlerde kişilerin taşınmaz malları üzerindeki haklarına, imar planıyla bir takım kısıtlamalar getirilmekte olup, kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen idare, maliklerin taşınmaz üzerindeki tasarruf haklarını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirmektedir. Bu durumda açılacak tazminat davalarının 24.05.2013 tarihli 6487 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun Geçici 6. maddesinin onuncu fıkrasının üçüncü cümlesi uyarınca, idari yargıda bakılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay HGK’nun 30.10.2013 gün ve 2013/5-603 E., 2013/1503 K. sayılı ilamında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; davacının paydaşı olduğu 71 ada 141 parsel sayılı taşınmazın büyük bölümünün imar planında ilköğretim tesis alanı ve yol olarak ayrıldığı, dava konusu edilen bölümün özel mülkiyete konu olacak şekilde kullanılamayacağı, davacının tasarruf hakkı kısıtlandığından, bu haliyle dava konusu taşınmaz hakkında idarenin fiili bir elatması bulunmasa da imar kısıtlamasına dayalı hukuki elatmasının bulunduğu açıktır.
Yukarda belirtildiği üzere, bu tür iddialara karşı açılacak davalarda, 2942 sayılı Kanun’un Geçici 6. maddesinin onuncu fıkrası hükmü gereğince idari yargının görevli olduğu Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiştir.
Hal böyle olunca yerel mahkemenin yargı yolu nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin kararda direnmesi usul ve yasaya uygundur.
Direnme kararı bu nedenle onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 16.09.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.

  • Buraya tıklayarak diğer makale, örnek karar ve dilekçelerimize ulaşabilirsiniz
Fatih Üçgül

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago