Hakaret suçu için hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldıran hukuka uygunluk nedenleri bulunmaktadır. Bunlar özellikle hukuk uygulamasında çok sık biçimde karşılaşılan haber verme ve eleştiri hakkı ile TCK md. 128 de incelenen iddia ve savunma dokunulmazlığı hakkı ve bunların yanı sıra yalnızca hakaret suçuna özgü olarak ortaya çıkan TCK Md. 127 de düzenlenen isnadın ispatı şeklindeki hukuka uygunluk nedenleridir.
1. İddia ve Savunma Dokunulmazlığı
İddia ve savunma dokunulmazlığı Anayasa’nın 36. Maddesi ile güvence altına alınan” hak arama özgürlüğü” kapsamında TCK Md. 128 hükmünde ” Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnatlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde, ceza verilmez. Ancak, bunun için isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerekir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre yargı mercilerine ya da idari makamlara yapılan yazılı ve sözlü başvurular ile ihbar ve şikayetler bu hukuka uygunluk nedeninin kapsamında yer alırlar.
Madde hükmünün uygulanma koşullarını şu şekilde sayabiliriz. Yargı mercileri ya da idari makamlar nezdinde yazılı veya sözlü başvuru yapılmış, iddia ve savunmada bulunulmuş olunmalıdır. Başvurunun yazılı, sözlü bir ihbar ya da şikayet ile olabilir. Yani yazılı olma zorunluluğu yoktur.
Kişilerle ilgili olarak gerçekleştirilen isnat ve olumsuz değerlendirmelerin hukuka uygun olabilmesi için “gerçek ve somut vakalara dayanması” ve “uyuşmazlık ile ilgili olması” gerekir. Örneğin boşanma davasında” davalı kadın erkeklerle yatıp kalkmaktadır.”sözleri iddia ve savunma kapsamında değerlendirilebilirken aynı davada kadına aynı olay nedeniyle” orospu” denmesi bu kapsama alınamayacaktır.
Bununla birlikte somut uyuşmazlıkla bağlantılı olmayan isnatlar gerçek olsa bile iddia ve savunma dokunulmazlığının varlığından bahsedilemez.
İddia ve savunma dokunulmazlığı hakaret suçuna özgüdür. Zira örneğin failin fiili görevi kötüye kullanma niteliğinde veya tehdit suçuna vücut verecek nitelikte ise bu dokunulmazlıktan faydalanamaz.
2. Haber ve Eleştiri Hakkı
Halkın haber alma hakkı kapsamında babasının üstlenmiş olduğu haber verme ve eleştiri hakkının kamusal bir nitelik taşıdığı kuşkusuzdur. Bir olayın kamuoyunu aktarılması sırasında haber verme hakkı şeklindeki hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilmek için kişilik hakları başta olmak üzere anayasal güvence altına alınmış diğer halklara da zarar vermemek gerekir. Bu kapsamda; bir isnadın siyasi, bilimsel, edebi eleştiri çerçevesinde mi yoksa onur şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte mi olduğunun tespiti hakim aittir.
Basın yoluyla işlenen hakaret iddiaları çok titiz davranılması gereken bir konudur aksi takdirde basın ve ifade hürriyeti zarar görecektir. Haber verme ve eleştiri hakkını sınırlarını belirleyen belirli ölçüler benimsenmiştir bunlar gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve kamusal ilgi, konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılıktır. Bu unsurlardan birinin dahi gerçekleşmemesi haber verme ve eleştiri hakkını ortadan kaldırır ve fiili hukuka aykırı duruma getirir. Bu özellikleri kısaca incelemek gerekirse;
Bir haber veya eleştirinin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında saymak için öncelikle bu haberin gerçek olması gerekir. Gerçeklik niteliği taşımayan, tamamen düzmece niteliğindeki haber veya yorumlar eleştiri kapsamına alınamazlar. Burada aranan gerçeklik görünüşte gerçekliktir haberi yapan kimse tüm ayrıntıları araştırmak ve yüzde yüz doğruya ulaşmak zorunda değildir. Kendisinin yapması mümkün olan bütün araştırmaları yapmış olması ve bu hususun doğru olduğu sonucuna ulaşmış olması yeterlidir. Haberin aynı zamanda güncel olması gerekir güncelliği geçmiş eskimiş konularda bu hakkın kullanımından söz edilemeyecektir.
Haberin veriliş içindeki kamusal ilgi ve yararın bulunması gerekmektedir. kamu yararının gerektirdiği bilgi dışında kişilerin özel bilgilerinin yer alması durumunda haber verme hakkının kullanıldığından söz edilemez. Ayrıca verilen haberle kullanılan değer yargıları arasında düşünsel bağlılık olmalıdır. Haber ile veriliş şeklinin birbirinden farklı çağrışımlara yol açması halinde, haber vermenin dışına çıkılması durumunda yine bu haktan söz edilemeyecektir.
Haber veya yorumda küçük düşürücü ifadelere yer verilmemesine dikkat edilmelidir. Özellikle haber veya yorumda o hiçbir şekilde sövme niteliğindeki sözcükler yer almamalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise mizah ile hakaret arasındaki sınırın dikkatli bir şekilde belirlenmesidir. Yargıtay’a göre mizah ,” Eğlendirme, güldürme ve bir kimsenin davranışına incitmeden takılma amacı güden ince alay” şeklinde tanımlanmıştır. Buna buna göre mizah yoluyla yapılan benzetme ve takılmalar, ağır ve sarsıcı olabilir. Fakat bir hukuka uygunluk nedeni sayılabilmesi için mizahın özü itibarıyla incitici, küçültücü değer yargılarını içermemesi, ölçülü bir anlatım kullanılması gerekir.
İsnadın ispatı sadece hakaret suçunu özgü bir hukuka uygunluk nedenidir. İsnadın ispatı somut bir fiilin isnat edildiği hallerde söz konusu olur ise ilgililere ispat hakkı tanınmamıştır. Bu isnat kamu görevlisine görevinden dolayı yapılmış olabileceği gibi herhangi bir kimseye karşı da suç isnadında bulunulmuş olabilir. Sırf kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı bu görev ve hizmetin yerine getirilmesi ile ilgili olarak isnatta bulunulması halinde isnatta bulunan kişi isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahiptir. Kamu görevlisi dışında bir kimseye yapılan isnadın doğruluğunu ispat etmek için şu iki koşuldan birinin gerçekleşmesi gerekir.
Birincisi isnadın doğruluğunun ispatında kamu yararı bulunmasıdır. İkincisi şikayetçi nin yani kendisine hakaret edilenin ispata razı olmasıdır. Buna göre; isnadın ispatını düzenleyen TCK 127. maddenin uygulanma koşullarını üç başlıkta incelememiz mümkündür.
İlk olarak isnat olunan fiilin suç olup olmadığı değerlendirilmeli daha sonra kamu yararı incelenmelidir. Suç olan bir fiilde kamu yararı bulunup bulunmadığı ayrıca değerlendirilmeyecektir. Hakaret suçu failinin ispat istemi üzerine fiilin doğruluğunu anlaşılmasında kamu yararının bulunup bulunmadığını mahkeme takdir edecektir. İsnat toplumun genelini ilgilendiren bir konuda ise mağdurun sosyal statüsü, toplumda üstlendiği görev bu tür bir iddianın belirsiz kalmamasını gerektiriyorsa ispatta kamu yararı vardır. Bu nedenle bir kamu görevlisine görevinden dolayı yapılan isnatlarda her zaman kamu yararının bulunduğu kabul edilir.
Bir suç isnadı suretiyle hakarete uğrayan kişi hakkında isnat edilen suçtan dolayı kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı varsa bu durumda hakaret suçunun failine ceza verilmez. Ancak burada dikkat edilmesi gereken mahkumiyet kararının hakaret fiilinden önce kesinleşmiş olması gerektiğidir.
İsnada konu suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin ortaya çıkarılması ancak bu nedenle ilgili mahkemesinde açılmış veya açılacak olan ceza davasında söz konusu edilecektir. Hakaret davasının görüldüğü dosyada ispat yargılaması yapılmayacak ve açılan davanın sonucunun beklenmesine karar verilecektir. Yani isnadın ispatı bekletici mesele olarak karşımıza çıkacaktır.
Şikayetçinin rızasının varlığı halinde kamu yararının bulunup bulunmadığını araştırmaya gerek olmaksızın failin ispat hakkı olduğu kabul edilir. Şikayetçinin isnadın ispatına razı olması, kendisine karşı hakaret suçu işlenen mağdurun isnat edilen fiilin gerçek veya yanlış olduğu hususunu mahkemenin tartışmasını kabul etmesi anlamına gelir.
Şikayetçi ispata rıza gösterdikten sonra artık bundan vazgeçemez. Sınavım ispat edilebilmesi için isnat edilen eylemin gerçek olduğu huzursuz şüpheye yer bırakmayacak şekilde kesin ve tam olarak belirlenmelidir. Şüphe varsa isnad edilmiş sayılmayacaktır.
İsnadın ispatı konusunda Yargıtay son dönemde tüm usulü açıklayan bir karar vermiştir. Karardı bahsi geçen olayda sanık mağdur hakimin kendilerini duruşma salonunda “siktirin gidin” dediğini iddia etmekte, hakimin bu şekilde söylediğini ispat içinde o an duruşma salonunda tanık olarak bulunan kimselerin tanık olarak dinlenmesini istemekte ve mağdur hakimi şikayet ettiğini, bu şikayetin sonucunun beklenmesi gerektiğini bildirmektedir ancak buna rağmen mahkeme herhangi bir araştırma yapmadan sana kamu görevlisine hakaret suçundan cezalandırılması yoluna gitmiştir. Yargıtay bu olay hakkında sanığa ispat hakkı tanınmadan ve tanık anlatımlarındaki çelişkiler değerlendirilip tartışılmadan hükümlülük karar verilmesini uygun bulmamış ve bozma kararı vermiştir.
Failin eyleminin hukuka aykırı olması gerekir özellikle ceset veya kemiklerinin alınması eyleminde, fail görevini yapıyorsa, örneğin, mahkeme hakimi feth-i kabirle cesedi çıkararak Adli Tıp Kurumu’na göndermesi,2238 sayılı ve 1593 sayılı yasalardan kaynaklanan görev ve yetkinin kullanılması hallerinde fiil hukukta uygun olduğundan eylem suç teşkil etmeyecektir.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…