29 Mar HAGB İHLALİNDEN SONRA HÜKÜM AYNEN AÇIKLANMALIDIR, ALEYHE DEĞİŞİKLİK YAPILAMAZ
YARGITAY Ceza Genel Kurulu
2015/330 E.
2019/8 K.
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 209-5
Sanık … hakkında kasten öldürme suçuna teşebbüsten açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 86/1, 87/1-d, 29/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Kars Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.06.2010 tarihli ve 130-141 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı ele alan Kars Ağır Ceza Mahkemesince 10.01.2013 tarih ve 209-5 sayı ile açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına, sanığın TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/d-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verilmiştir.
Hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.12.2014 tarih ve 1383-6074 sayı ile;
“…Haksız tahrik nedeniyle cezada indirim yapılması sırasında uygulama maddesi belirtilmediğinden, ‘5237 sayılı TCK’nın 29. maddesi uyarınca’ ibaresinin ilgili bölüme eklenmesine karar verilmek suretiyle” düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.02.2015 tarih ve 116123 sayı ile;
“…5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca sanığın deneme süresi içerisinde yeniden suç işlemesi hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilip eski hükmün aynen kurulması gerektiği, ancak yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde mahkemenin yeniden durum değerlendirmesi yapabileceği, yeni hüküm kurabileceği anlaşılmaktadır. Yargıtay Ceza Dairelerince de kabul edilen uygulamaya göre sanığın deneme süresi içerisinde yeni kasti bir suç işlemesi hâlinde mahkemenin eski hükümde değişiklik yapmadan eski hükmü aynen kurması gerektiği gözetilmeyerek sanığa fazla ceza tayin edilmesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmesi yerine Özel Dairece düzeltilerek onanmasında isabet bulunmadığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Dairesince 18.03.2015 tarih ve 1466-1573 sayı ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında mağdur …’yı kasten yaralama, mağdur …..’ya yönelik mala zarar verme; sanık …… hakkında mağdur …’yı, sanık ….. hakkında mağdurlar … ve ……’yı, sanık …… hakkında mağdur …’yı kasten yaralama suçlarından verilen düşme kararları ile sanık ….. hakkında mağdur …’ya yönelik 25.08.2008 tarihinde işlediği iddia olunan kasten yaralama, sanık …..hakkında mağdur …..’ya yönelik silahlı tehdit suçundan verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin, sanık …… hakkında mağdur …..’ya yönelik 21.12.2007 tarihinde işlenen kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık … hakkında mağdur …’ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; CMK’nın 231. maddesi uyarınca hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi hâlinde önceki hükmün aynen açıklanması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık … hakkında, 25.08.2008 tarihinde Kars ili, Ocaklı köyünde mağdur …’ya yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüs ettiği iddiası ile kamu davası açıldığı,
Kars Devlet Hastanesince mağdur … hakkında düzenlenen 25.08.2008 tarihli raporda; sağ elde ağrı ve hassasiyet şikâyeti olan mağdurun sol pariyetal bölgede kesi, sol kulak memesinde yaklaşık 0,5 cm uzunluğunda kesi bulunduğu, yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmuş olduğu ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceğinin ifade edildiği,
Adli Tıp Kurumu Kars Şube Müdürlüğü tarafından mağdur hakkında düzenlenen 17.02.2009 tarihli raporda; sol pariyetal depresyon kırığının yaşamsal fonksiyonlara 4 (ağır) derecede etki ettiği, mağdurun maruz kaldığı yaralanma nedeniyle hayati tehlike geçirmiş olduğu, yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyeceği, yüzde sabit iz niteliğinde olmadığı bilgilerine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur … kollukta; olay günü köydeki evine giderken sanık ve inceleme dışı sanık ….. ile karşılaştığını, sanığın kendisini tuttuğu esnada, Cengiz’in elindeki bıçakla başına vurduğunu,
Mahkemede; olay günü köy içerisinde sanık … ve tanık ….. ile karşılaştıklarını, aralarında çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, kavga sırasında arkadan bir kişinin kendisinin kafasına vurduğunu, vuran kişi ile …..’nın olay yerinde olup olmadığını görmediğini, önceki beyanlarında olayın şoku ve aralarındaki husumet nedeniyle kendisine …..’nın vurmuş olabileceğini söylemiş olduğunu, şikâyetinden vazgeçtiğini,
Tanık ….. Kaya kollukta; olay günü akşam saatlerinde sanıkla beraber köy içerisinde gezdiklerini, mağdurla karşılaştıklarını, mağdurun küfretmesiyle sanıkla mağdur arasında kavga çıktığını, mağdurun elinde bıçak bulunduğunu, kavgayı ayırdığını,
Mahkemede; olay günü sanık …’yla köy içerisinde dolaşırken karşılaştıkları mağdur … ile sanık arasında tartışma çıktığını, tartışmayı ilk önce hangi tarafın başlattığını hatırlamadığını, diğer köylülerle araya girerek kavgayı yatıştırdıklarını, kavga sırasında kimsenin elinde bıçak ya da benzeri alet görmediğini, önceki ifadelerinde mağdur …’ın elinde bıçak gördüğünü, tarafların birbirlerine yumruk ve tekmelerle vurduklarını söylemiş olması nedeniyle oluşan çelişki sorulduğunda; soruşturma aşamasındaki ifadelerinde de bıçak görmediğini beyan ettiğini, tutanaklara ifadesinin niçin farklı yazıldığını bilmediğini,
Hakkında verilen beraat kararı kesinleşen inceleme dışı sanık …..; olay yerinde bulunmadığını, suçlamayı kabul etmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık … kollukta; kendisine küfrederek saldıran mağdurun elinde bıçak bulunduğunu, mağdurun eline vurarak bıçağı düşürdüğünü, boğuşma sırasında yerden aldığı taşla mağdurun başına vurduğunu, olay sırasında kendisinde bıçak bulunmadığını,
Cumhuriyet Başsavcılığında; olay günü köy içerisinde arkadaşı olan tanık ….. Kaya ile yürüdükleri sırada mağdur …’la karşılaştıklarını, mağdurun hakaret ederek elindeki bıçakla kendisine saldırdığını, mağdurun eline vurarak bıçağı yere düşürdüğünü, olay sırasında mağduru eli ile darbettiğini,
Mahkemede; olay günü mağdurla aralarında bağrışma yaşandığını, mağdurun elinde bıçak görmediğini, mağdurun kendisine hakaret etmediğini,
Savunmuştur.
Yapılan yargılama sonucunda, Yerel Mahkemece sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 86/1, 87/1-d, 29/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, mahsuba ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, karara yönelik itirazın mercisince reddedilmesi üzerine kararın 02.12.2010 tarihinde kesinleştiği,
Sanığın denetim süresi içerisinde 04.05.2011 tarihinde işlemiş olduğu kasten yaralama suçu nedeniyle Kars (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 19.03.2012 tarihli ve 1310-365 sayılı kararıyla kesin nitelikte 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Kars (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince yapılan ihbar üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece 10.01.2013 tarih ve 209-5 sayı ile açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına, hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın silahla yaşamsal tehlikeye neden olacak şekilde kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/d-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun’un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunları’nda yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” cümlesi; 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanun’larla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunları’nda yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davrandığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşürülmesine karar verilecektir.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile belirli şartların gerçekleşmesi hâlinde kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.
Bu bağlamda Ceza Genel Kurulunun birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi, şartlı bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, objektif şartların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, zararın giderilmesi) varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrası; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükmünü taşımaktadır.
Görüldüğü üzere açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanabilmesi için iki hâlden birinin gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Buna göre, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde hüküm açıklanacaktır.
Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.
Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi veya mahkemece kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmemesi/getirememesi hâlinde mahkemece açıklanacak hükümde, “223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, tayin olunan ceza miktarının ve kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığının” hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, öncelikle denetime imkân verecek şekilde, diğer taraftan kesinleştiğinde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte bir hüküm kurmalı, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapmakla yetinilmemelidir.
5271 sayılı CMK’nın 231/11. madde ve fıkrasında, açıklanması geri bırakılan hükmün ne şekilde açıklanacağı ve hükümde değişiklik yapılıp yapılamayacağı hususuna gelince;
Denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle, açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanıp açıklanmayacağı hususunda öğretide;
“Burada yanıtlanması gereken sorun, sonradan koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle mahkemenin hükmü açıklaması gereken durumlarda, önceki hükümde bir değişiklik yapıp yapamayacağı ve bu çerçevede hapis cezasının ertelenmesine ya da seçenek yaptırıma karar verip veremeyeceğidir. Biz, mahkemenin önceki kararında bir değişiklik yapamayacağı ve bu nedenle de bu aşamada erteleme ya da başka bir yaptırıma karar veremeyeceği düşüncesindeyiz.” (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.636-637.); “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren hâkim ile hükmü açıklayan hâkimin farklı olması hâlinde, hükmü açıklayan hâkim açıklanmayan hükümde veya hüküm fıkrasında hukuka aykırılık tespit etse dahi hükmü değiştiremez; sadece açıklar. Bu hata ancak kanun yolunda giderilebilir.” (Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 14. Baskı, 2017, s. 807.) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yaşamsal tehlikeye yol açacak şekilde kasten yaralama suçundan sanık … hakkında, Yerel Mahkemece TCK’nın 86/1, 87/1-d, 29/1, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca verilen 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin mahkûmiyet hükmünün CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakıldığı, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle açıklanması geri bırakılan hüküm CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanırken sanığın bu kez silahla yaşamsal tehlikeye neden olacak şekilde kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/d-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba karar verildiği olayda; CMK’nın 231/11. maddesindeki emredici hüküm uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması gerektiğinden, açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılarak sanığın aleyhine olacak şekilde daha ağır bir cezanın belirlenmesine ilişkin Yerel Mahkeme hükmünde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan sanık hakkında haksız tahrik hükmü uygulanırken uygulama maddesinin; takdiri indirim hükmü uygulanırken indirim oranının gösterilmemesi de usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemenin sanık … hakkında mağdur …’ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca aynen açıklanması gerektiğinin gözetilmemesi ve haksız tahrik hükmüne ilişkin uygulama maddesi ile takdiri indirim hükmüne ilişkin indirim oranının belirtilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 10.12.2014 tarihli ve 1383-6074 sayılı düzeltilerek onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Kars 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.01.2013 tarihli ve 209-5 sayılı hükmünün,
a) CMK’nın 231. maddesi uyarınca hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle önceki hükmün aynen açıklanması gerektiği gözetilmeden, hükümde değişiklik yapılarak sanığın aleyhine olacak şekilde hüküm tesisi,
b) Sanık hakkında haksız tahrik hükmü uygulanırken uygulama maddesinin, takdiri indirim hükmü uygulanırken de indirim oranının gösterilmemesi,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 15.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Sorry, the comment form is closed at this time.