Düğünde Takılan Altınlar Kime Aittir Yargıtay Kararı
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
16740
post-template-default,single,single-post,postid-16740,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

Düğünde Takılan Altınlar Kime Aittir Yargıtay Kararı

Düğünde Takılan Altınlar Kime Aittir Yargıtay Kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi         2016/4634 E.  ,  2017/9893 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma-Ziynet Alacağı

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından tazminatların miktarları ve ziynet alacağı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
1-Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
2-Düğünde takılan ziynet eşyaları ve takılar kadına ait olup, onun kişisel eşyası niteliğindedir. Davacı kadın, ziynet eşyalarını davalının bozdurup harcadığını beyan ederek ziynet eşyalarının aynen, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedellerinin iadesini talep etmiştir. Davalı erkek ise verdiği cevap dilekçesinde ziynet eşyalarının bir kısmı ortak çocukları Ayşe’nin doğumunda harcandığını, bir kısmının davacının tarım-bağkur primlerinin ödenmesinde harcandığını, kalan kısmının da davacı adına alınan üç adet 2/b vasfındaki taşınmazların alımında harcandığını beyan etmiştir. Ziynet eşyalarının bozdurulduğu konusunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Somut olayda ziynet eşyalarının kadının prim borcunun ödenmesi ve kadına ait taşınmazların satın alınması için bozdurulduğuna ve kadının rızası ile bozdurulmak ve tekrar iade edilmemek üzere ziynet eşyalarının erkeğe verildiğine dair herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu durumda ziynetlere yönelik iade koşulları oluşmuştur. O halde davacı tarafından talep edilen ziynet eşyalarının cins, nitelik ve değerlerinin de açıklattırılarak, bozdurularak harcandığı davalı erkek tarafından ikrar edilen ve dava dilekçesinde talep konusu edilen ziynet eşyaları yönünden ziynetlerin cins, nitelik ve sayı olarak dava tarihindeki değerlerinin belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yaptırılarak, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) ve (2.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.09.2017.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi         2017/11837 E.  ,  2017/7065 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet eşyasının iadesi/katılma alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, katılma alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne, ziynet eşyası yönünden ise reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili, tarafların 2012 yılında evlendiklerini, 2013 yılında….plakalı aracın satın alındığını ve davacıya düğünde takılan altınların davalı tarafından bozdurulup harcandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000 TL katılma alacağı ile 5.000 TL takı bedelinin davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş; açıklama dilekçesinde talep ettiği takıları, 12 adet toplamda 250 gr bilezik, 21 tane ata lira dizdirme künye ve 24 ayar altın set olarak bildirmiştir.
Davalı vekili, davalının evlilik birliği içinde aracı, önceki aracını satarak edindiğini, davacının altınlarının düğünden hemen sonra davacı tarafından ailesine ait bankadaki kasaya konulduğunu, üç adet bileziğin evlilik birliği içinde ve davacının kendi rızası doğrultusunda kendi masraflarının karşılanması için kendisi tarafından bozdurulduğunu ve harcandığını, ödemeleri yapmakta zorlanmaya başlayınca davacıdan bir kısım altınları borç olarak istediğinde davacının kalan altınlarını babasına verdiğini ve onlardan isteyemeyeceğini söylediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; edinilmiş mal sayılan….plakalı aracın alımı sırasında kullanılan kişisel malın mahsubu sonucunda ortaya çıkan 500 TL edinilmiş malın değeri enflasyon endeksindeki değişiklik ile hak ve nesafet ilkeleri nazara alınarak tasfiye tarihi yani karar tarihi itibariyle 600 TL olarak değerlendirilmiş ve davacının 1/2 katılma alacağı 300 TL’nin davalıdan alınmasına, davacıya ait altınların düğünden sonra annesinin kasasına konulmuş olması da göz önüne alınarak davalı tarafından davacıdan zorla alındığı ve iade edilmediği iddiaları somut ve denetlenmeye elverişli delille kanıtlanamadığından ziynet eşyalarına ilişkin davanın ise reddine karar verilmiş; hüküm süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

./..
-2-

Dava, ziynet ve katılma alacağı istemine ilişkindir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur.
Somut olaya bakıldığında; dosya kapsamında dinlenen davalının annesi tanık Neriman Ünver’in “…davalı … bana üç tane bileziği ihtiyaçları için maaşı yetmediğinden dolayı bozdurduğunu söyledi, …düğünün ertesi günü davacı ve davalı bana üç tane bilezik vererek “bununla mobilya taksidini öde” dediler, bu yukarıda anlattığım üç bilezikten farklı bileziklerdir” şeklindeki, yine davalının ablası tanık Emine Yalçın’ın “…tarafların geçinemedikleri için maaşları yetmediği için düğünde takılan bileziklerden bozdurduklarını biliyorum, 9 tane olduğunu duydum, hatta Lütfiye sınavlara uçakla götürmek için parası yetmediğinden bileziklerden 3 tane bozdurduklarını biliyorum…” şeklindeki beyanları ile davalının da bilezik bozularak harcandığını kabulü karşısında 6 adet bileziğin evlilik birliği içinde bozdurulduğu anlaşılmaktadır. Davalı ise, davacı kadının bunları iade edilmemek üzere rıza ile verdiğini kanıtlayamamıştır.
Hal böyle olunca, davalı kocanın, müşterek ihtiyaçlar için harcanan ziynetlerin, rızayla ve iade şartı olmaksızın kendisine verildiğini ispatlayamadığı, bu nedenle dava konusu olan ve varlığı ispat edilebilen ziynetleri iadeyle mükellef olduğu hususu tartışmasızdır.
Öyle ise, mahkemece; bozdurulduğu anlaşılan 6 adet bilezik (ayar, gram ve bedeli) yönünden, inceleme yapılarak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ziynet eşyalarına yönelik talebin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.’nin 13. maddesinde ‘’(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Ancak hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.’’ düzenlemesi yer almaktadır.
Mahkemece; 300 TL katılma alacağının davalıdan alınmasına karar verilmiş olması karşısında, katılma alacağı yönünden kabul edilen miktar itibariyle davacı vekili lehine yukarıdaki madde düzenlemesi gözetilmek suretiyle 300,00 TL nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, 1.500,00 TL maktu vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine; ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı ve davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

3.Hukuk Dairesi         2015/13112 E.  ,  2016/6918 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2009 yılında evlendiklerini, davalının birlikte yaşadıkları dönemde müvekkilini sürekli aşağılayıp kötü davrandığını, davalının fiziki şiddet uyguladığını, son olarak 07.07.2010 gecesi davalının davacıyı dövdüğü, davacının evden ayrılmak zorunda kaldığını, davacının 45 günlük devlet hastanesi raporu alarak …’a ailesinin yanına döndüğünü, davacının can güvenliği olmaması nedeniyle ortak konuta dönemediğini, düğünde takılan ziynet eşyalarının davalıya ait kasada tutulduğunu belirterek; ziynet eşyalarının aynen veya bedelleri tutarı 72.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, davacıya ait devlet hastanesi raporunun darp’a ilişkin olmadığını, düğünde takılan takıları davacının evden ayrılırken yanında götürdüğünü belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; boşanma davasındaki davacının aile konutundan davalının baskı sonucu ayrılmış olduğu gerekçesi yüksek mahkeme tarafından da kabul edildiğine göre davacının düğünde nişanda takılan ziynet eşyalarını beraberinde getirmesi söz konusu olmadığı, ancak; bilirkişi raporunda tespit edilen ziynet eşyalarından 1 adet kolye ve künyenin taşınması çok kolay olduğundan ve davacının bunu taşıması söz konusu olabileceğinden bunların davalı-karşı davacıda kaldığının kabulü mümkün görülmemiş, davacının kendisi tarafından götürülmüş olduğu sonucuna varıldığı, 49 adet tam altın, 74 adet yarım altın, 113 adet çeyrek altının ise günümüz ekonomik koşulları ve gelenek ve göreneklerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle kadınlar tarafından ziynet eşyası olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, özellikle altın sektöründe meydana gelen hızlı değişim altının tasarımı konusunda
ortaya çıkan ve ziynet konusunun dünya çapında geliştiren Türkiye’nin altın ticareti birlikte değerlendirildiğinde bahse konu tam, yarım ve çeyrek altınların ziynet olarak kullanılması söz konusu olmayıp bunların yatırım aracı olarak kullanıldıkları ve yatırım aracına dönüşen bu altınların ziynet sayılamayacağı sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 66 adet bilezik, her biri 11 gr. 1 adet … burma bilezik, 30 gr. İki adet 3 lü burma bilezik her biri 20 gr. 40 gr. 3 adet kalın bilezik her biri 15 gr. dan 45 gr. İki adet tam altından oluşan 5 şi bir yerde 70 gr. 16 adet kelle altın toplam 285,71 gr. 3 adet toplam 100 gr. Set , olmak üzere 22 ayar olan bu altınların aynen davalı tarafından davacıya iadesine, olmadığında ödeme tarihindeki altın alışı üzerinden bedelinin davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (ev veya araç alımı, evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. 
Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Hayat deneyimlerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bu bağlamda, kadının, dava konusu ziynetlerin varlığını ve evlilik birliği içinde elinden zorla alındığını ispat etmesi gerekir.
Somut olayda; mahkemenin davayı kısmen kabul kısmen ret kararı gerekçesinde davacının aile konutundan davalının baskısı sonucu ayrılmış olduğu ve davacının düğünde nişanda takılan ziynet eşyalarını beraberinde getirmesi söz konusu olmadığı belirtilmiş, böylece mahkeme dava konusu takıların davalı tarafta kaldığının davacı tarafından ispat edildiğini kabul etmiştir. Ancak, mahkemece reddedilen bir kısım ziynet eşyaları yönünden ise; kolye ve künyenin taşınması çok kolay olduğundan ve davacının bunu taşıması söz konusu olabileceğinden bunların davalıda kaldığının kabulü mümkün görülmediği ve 49 adet tam altın, 74 adet yarım altın, 113 adet çeyrek altının ise günün ekonomik koşulları ve gelenek ve göreneklerde meydana gelen değişiklikler nedeniyle kadınlar tarafından ziynet eşyası olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, özellikle altın sektöründe meydana gelen hızlı değişim altının tasarımı konusunda ortaya çıkan ve ziynet konusunun dünya çapında geliştiren Türkiye’nin altın ticareti birlikte değerlendirildiğinde bahse konu tam, yarım ve
çeyrek altınların ziynet olarak kullanılması söz konusu olmayıp bunların yatırım aracı olarak kullanıldıkları ve yatırım aracına dönüşen bu altınların ziynet sayılamayacağı gerekçesiyle dairemizin yerleşik kararları ve mahkemenin kendi gerekçesi ile de çelişkili olarak ret kararı verilmesi doğru görülmemiş, bilirkişi raporunda tespit edilen ve mahkemece de davacının beraberinde götürmediği kabul edilen diğer ziynet eşyaları yönünden de aynen iade, aynen iadenin mümkün olmaması halinde ise nakden belirlenecek olan bedelinin iadesine karar verilmesi gerekir iken, eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın