05 Nis Koronavirüsün Mevcut ticari ilişkiler bakımından değerlendirmeler
Öncelikle belirtmek gerekir ki, taraflar arasında kurulu ticari ilişki çerçevesinde yazılı bir sözleşme
bulunmaması veya yazılı bir sözleşme bulunmasına rağmen bu sözleşmede mücbir sebeplere ilişkin bir
düzenlemenin yer almaması halinde dahi, bir mücbir sebep gerçekleşmiş ise bu mücbir sebebe bağlı
hukuki sonuçlar taraflar bakımından uygulanabilecektir.
Bu durumda, taraflarca mücbir sebeplere ilişkin bir düzenleme kararlaştırılıp kararlaştırılmadığına
bakılmaksızın, bir mücbir sebep halinin gerçekleşmesi halinde, kural olarak taraflardan hiçbiri üstlendiği
edimlerden herhangi birini, mücbir sebep dolayısıyla ifa edememesi veya ifa etmekte gecikmesi
neticesinde, diğer tarafa karşı bu edimini ifa edememesinden veya ifa etmekte gecikmesinden dolayı
sorumlu olmayacaktır.
2
Bununla birlikte, önemle vurgulamak gerekir ki, bir mücbir sebep halinin gerçekleşmesi her zaman başlı
başına bu sonucu doğurmayacaktır. Zira, mücbir sebebin gerçekleşmesi ile üstlenilen edimin yerine
getirilememesi arasında uygun bir nedensellik bağının olması her durumda gerekmektedir. Bu
kapsamda, nedensellik bağı, edimin yerine getirilmesi kabiliyetinin mücbir sebep dolayısıyla bozulmuş/
yerine getirilemez hale gelmiş olmasını ifade etmektedir. Öte yandan, nedensellik bağının, mücbir
sebebe maruz kalan tarafça ispatlanması gerekmektedir.
Örneğin, bir satış sözleşmesinde, koronavirüs etkileri nedeniyle satıcının veya üretici şirketin
işletmesinde, üretim bandında yaşanan sıkıntılar veya gümrükte meydana gelebilecek gecikmeler
nedeniyle teslim etme taahhüdü altına girdiği ürünün tesliminde gecikmesi ihtimali oldukça yüksektir. Bu
durumda, yaşanan gecikmenin koronavirüs etkilerinden kaynaklandığını ispat ettiği sürece edimini ifa
edememesinden veya edimini ifa etmekte gecikmesinden dolayı sözleşmesel bir sorumluluğunu
doğmamalıdır.
Yukarıdaki paragrafta yer alan örnek alıcı bakımından incelendiğinde, alıcının koronavirüs etkileri
nedeniyle satış bedelini ifa etmeyeceğini veya ifa etmekte gecikeceğini ileri sürmesi para borcunun
niteliği dikkate alındığında daha dikkatli değerlendirilmelidir. Zira alıcı, koronavirüs etkileri görülmekte
olsa dahi para borcunu ödeme olanağına her zaman sahiptir, dolayısıyla koronavirüs etkileri ile
üstlenilen para borcunun yerine getirilmemesi arasında uygun bir nedensellik bağının olduğunun ispatı
daha zor hale gelmektedir. Bu durumda, örneğin alıcının koronavirüs etkileri nedeniyle bankaların belirli
bir süre boyunca kapalı olduğunu ispatlaması halinde, bankaların kapalı olduğu süre boyunca ödeme
edimini geciktirebileceği kabul edilebilmelidir.
Başka bir örnek vermek gerekir ise, koronavirüs etkileri nedeniyle ifası kişiye bağlı edimlerin, seyahat
engeli nedeniyle gerçekleştirilememesi halinde, mücbir sebebe maruz kalan tarafın edimini ifa
edememesinden veya edimini ifa etmekte gecikmesinden dolayı sözleşmesel bir sorumluluğunu
doğmayacağı kabul edilmelidir.
Elbette bu kapsamda bir değerlendirme yaparken, koronavirüsün ne kadar etki yarattığı ve
koronavirüsünden etkilenen coğrafyadaki mevcut ticari faaliyetlerin durma noktasına gelip gelmediğine
de bakılmalıdır.
Sonuç olarak vurgulamak gerekir ki, koronavirüs etkilerinin mücbir sebep olarak kabul edilmesi halinde,
mücbir sebep hali ile taraflarca üstenilen edim arasında uygun bir nedensellik bağı olup olmadığı, ticari
ilişkinin niteliği, tarafların mücbir sebepten etkilenip etkilenmediği, etkilendi ise ne ölçüde etkilendiği,
tarafların edimlerinin niteliği, edimlere ilişkin vadeler ve vadelerin başlangıç tarihleri dahil tüm ticari
şartlar dikkate alınarak, her bir somut ticari ilişki özelinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Zira, burada
sayılanlar dahil çeşitli unsurlar dikkate alındığında koronavirüsün her sözleşmeye etkisi aynı oranda
olmayacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, mücbir sebep hallerinin varlığı halinde sözleşmenin feshi/
sözleşmeden dönme hakkının kullanılması da aynı şekilde her somut ticari ilişki özelinde incelenmeye
muhtaçtır.
Sorry, the comment form is closed at this time.