SİGORTA ŞİRKETİ HAKKINDAKİ FERAGATIN DAVALIYA SİRAYETİ NEDENİYLE DAVALI HAKKINDAKİ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİ VE ALEYHİNE YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİNE İLİŞKİN KARAR.
Alanya avukat olarak hizmet veren Aşıkoğlu Hukuk Bürosu, Eski Alanya Cumhuriyet Savcısı Mehmet Aşıkoğlu tarafından Alanya'da kuruldu.
alanya,hukuk,bürosu,avukat,dava,danışma,mehmet,aşıkoğlu,mehmet aşıkoğlu,savcı,eski,ceza,ticaret,haciz,alacak,borçlar,Mehemet,Aşıkoğlu,alanya,avukat,hukuk,bürosu,alanya avukat, mehmet aşıkoğlu, alanya hukuk bürosu
19061
post-template-default,single,single-post,postid-19061,single-format-standard,bridge-core-2.5,ajax_fade,page_not_loaded,,side_area_uncovered_from_content,vss_responsive_adv,vss_width_768,qode-theme-ver-14.2,qode-theme-bridge,wpb-js-composer js-comp-ver-6.4.1,vc_responsive
 

SİGORTA ŞİRKETİ HAKKINDAKİ FERAGATIN DAVALIYA SİRAYETİ NEDENİYLE DAVALI HAKKINDAKİ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİ VE ALEYHİNE YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİNE İLİŞKİN KARAR.

SİGORTA ŞİRKETİ HAKKINDAKİ FERAGATIN DAVALIYA SİRAYETİ NEDENİYLE DAVALI HAKKINDAKİ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİ VE ALEYHİNE YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİNE İLİŞKİN KARAR.

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/15380
Karar: 2014/13064
Karar Tarihi: 30.09.2014

TAZMİNAT DAVASI – SİGORTA ŞİRKETİ HAKKINDAKİ FERAGATIN DAVALIYA SİRAYETİ NEDENİYLE DAVALI HAKKINDAKİ MADDİ TAZMİNAT DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİ VE ALEYHİNE YARGILAMA GİDERLERİ VE VEKALET ÜCRETİNE HÜKMEDİLMEMESİ GEREĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Sigorta şirketi hakkındaki feragatın davalı A.’ye de sirayeti nedeniyle davalı A. hakkındaki maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddi ve aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken davalı Ali hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

(6098 S. K. m. 61, 162, 163, 167)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davalı sigorta şirketine yönelik davanın reddine, diğer davalı yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün, süresi içinde davalı A. Ç. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, davalıların sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın müvekkilinin aracı ile kavşakta çarpışmaları sonucu müvekkilinin aracının hasarlandığını, kaza nedeniyle aracını uzun süre kullanamadığını, mağdur duruma düştüğünü belirterek, delil tespiti yoluyla belirlenen 13.400 TL hasar bedelinin, 3.000 TL manevi tazminatın, tespit masrafları ile avukat danışma ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, dava tarihinden bir gün sonra verdiği 17.08.2012 tarihli dilekçesi ile davalı sigorta şirketine yönelik davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. Ayrıca davacı vekili 26.02.2013 tarihli duruşmadaki beyanında ödeme nedeniyle sigorta şirketi yönünden maddi tazminat davasının konusuz kaldığını, bu davalılardan maddi tazminat taleplerinin bulunmadığını bildirmiştir.

Mahkemece, davalı Mapfre Sigorta AŞ. hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, A.’ye yönelik davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, kusur durumunun tespiti için zorunlu olarak tespit yapılması gerektiğinden tespit masrafını talep etmekte haklı olduğu gerekçesiyle tespit gideri ve vekalet ücretinin davalı A.’den tahsiline karar verilmiş, karar davalı A. tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

1-Zarara sebebiyet veren sürücü, işleten ve ZMSS, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 61.maddesi gereğince maddi zarardan müteselsilen sorumludur.

Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 6098 sayılı TBK.’nun 162 ve 163.maddelerine göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. 6098 sayılı TBK.nun 167.maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur.

Somut uyuşmazlıkta; davalı A. diğer davalı sigorta şirketi ile birlikte maddi zarardan müteselsilen sorumlu olup davacı vekili dava açıldıktan sonra sigorta şirketi hakkındaki davadan feragat ettiğinden bu feragat sigorta şirketi ile aralarında tam teselsül bulunan davalı A.’ye de TBK 166.maddesi gereğince sirayet etmiştir.

Davalı Ali’de sigorta şirketi gibi asıl alacak ve fer’ilerinden sorumlu değildir.

Sigorta şirketi hakkındaki feragatın davalı A.’ye de sirayeti nedeniyle davalı A. hakkındaki maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddi ve aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken davalı Ali hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

2-Bozma nedenine göre davalı A.’nin lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle davalı A. Ç. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle diğer temyiz itirazının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı A. Ç.’e geri verilmesine 30.09.2014 günü Üye A.Ş. Serkaya’nın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Sayın çoğunluğun davalı sigorta şirketi ile davalı A. Ç.’in meydana gelen hasardan müştereken ve mütesilsilen sorumlu oldukları, davacının sigorta şirketi yönünden feragatinin davalı A.’ye de sirayet edeceğinden bu davalı yönünden davanın red edilmesi ve yargılama giderlerinin davalı A.’den alınmasına karar verilemeyeceği gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulması yönündeki görüşlerine katılmıyorum.

Eldeki davada 16.8.2012 günlü dilekçesi ile davacı H. A. 5.7.2012 gününde meydana gelen kazada, aracının hasar gördüğünü ileri sürerek davalılar işleten-sürücü A. Ç. ve sigorta şirketinden maddi (müşterek-müteselsil) ve manevi tazminat (sadece davalı Ali’den) tahsilini talep etmiş, dava dilekçesini 16.8.2012’de harçlandırmıştır. Bir gün sonra 17.8.2012’de mahkemeye dilekçe vererek, davalı sigorta şirketini sehven davalı gösterdiklerini bu davalı hakkındaki davadan feragat ettiklerini ve dava dilekçesi gönderilmemesini talep etmiş, sigorta şirketine herhangi bir tebligat yapılmadan yargılamaya devam edilmiştir. Davacı vekili 26.2.2013 günü yapılan ön inceleme duruşmasında “dava açıldıktan sonra araç hasarı olarak 13.400 TL’nin sigorta tarafından karşılandığını (ödeme tarihi (10.9.2012)-hasar tazminatı yönünden davanın konusu kalmadığını, davaya tespit giderleri yönünden (1.488,00 TL) devam ettiklerini” bildirmiş, davacı 8.4.2013 günlü dilekçesinde de araç hasarı yönünden zararının kalmadığını tekrar etmiştir. Mahkemece yazılı olduğu gerekçelerle davalı sigorta yönünden feragat nedeniyle reddine, davalı A. yönünden ise davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, hasar tespiti sırasında yaptığını iddia ettiği 600,00 TL avukatlık ücreti talebi yönünden (ayrıda manevi tazminat yönünden) davayı ret etmiş bu karara karşı davacı temyize gelmemiştir.

Borçlar Kanununun 61-62-163.maddeleri, KTK.85 ve devamı maddeleri düzenlemelerine göre davalılar arasında müteselsil sorumluluk esaslarının uygulanması gerekir. Sayın çoğunluk ile aramızda bu yasal düzenlemelere göre uyuşmazlık yoktur. Burada üzerinde durulması gereken konu müteselsil sorumlulardan biri hakkındaki feragat diğerine etki edip etmeyeceği, davacının 17.8.2012 tarihli dilekçesinin HMK. düzenlenen feragat olarak kabul edilip edilmeyeceğidir.

Borçlar Kanununun 166.madde hükmüne göre “Borçlulardan biri ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.

Borçlulardan biri alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.

Alacaklının borçlulardan bir işle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkide borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.

Somut olayda, 5.7.1012 tarihinde meydana gelen kazada davacının aracı hasarlanmış, davacının yaptırdığı bilirkişi tarafından sunulan 23.7.2012 günlü rapora göre araçtaki hasar 13,400 TL ikinci el piyasa değeri 13.000 TL’dir. Sigortanın yaptırdığı ekspertiz incelemesine göre ise, ikinci el piyasa değeri 10.500 TL sovtajı 4.000 TL olduğu bildirilmiştir.

Davacıya davalı sigortaca yapılan ödeme tarihi 10.9.2012’dir. Dava ise 16.8.2012’de harçlandırılarak açılmıştır. Davacının, dava dilekçesini mahkemeye vermesinden bir gün sonra 17.8.2012’de yeni bir dilekçe vererek sigortayı sehven davalı gösterdiklerini belirtip sigorta şirketi hakkındaki davadan feragat ettiklerini ve sigorta şirketine dava dilekçesinin gönderilmemesini talep ediyoruz demesi hakkın özünden feragat eden bir beyan değildir. (Mahkemece de bu beyana göre sigorta şirketine dava dilekçesi göndermemiş sigortayı davanın tarafı haline getirmemiştir. Ancak karar başlığında gösterilip karar kendisine tebliğ edilmiş ve aleyhine de bir durum yaratılmamıştır.) Esasen davacı bu beyanı ile neyi kastettiği ön inceleme duruşması sırasında verdiği beyandan ve aşamada verdiği 8.4.2013 havale tarihli dilekçeden anlaşılmaktadır.

Zira, hasarla ilgili bedelin kendisine dava dışı sigorta şirketince ödendiğini, diğer talepleri ile ilgili davasına devam ettiğini bildirmektedir. Davacı “feragat” olarak nitelenen dilekçesini vermeden önce kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ancak dava tarihinden önce sigortanın hasar dosyası açtığı ve ekspertiz incelemesi yaptırdığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinin içeriğinin incelenmesinden de anlaşıldığı gibi sigortanın ödeme talebini reddettiği gibi bir sebep ileri sürmemiş sadece dava dilekçesinin netice bölümünde müşterek müteselsil tahsil talep etmiştir. Bu nedenlerle B.K.166/2.maddesinde sözü edildiği gibi “borçlulardan biri ifada bulunmalarının borçtan kurtulmuşsa borçlular bundan ancak “durumun ve borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler” hükmü karşısında, somut olayın gelişmesini borçtan kurtulma kabul edilemeyeceği gibi, davacının kastettiği davalı olarak gösterilen sigorta şirketi yönünden davaya devam etmeyeceğini bildirmektir. Bu durumda da mahkemece yapılması gereken iş, önce taraf teşkilini tamamlayıp HMK’nın 123.maddesine göre davacının bu talebine karşı beyanı olarak sonucuna göre hüküm kurmalıydı.

Ne var ki yargılamada sigorta yönünden herhangi bir masraf yapılmamış yargılama sırasında sigorta ödemede bulunmuş, bu ödeme ile davalı Ali’de hasarla ilgili borcundan kurtulmuş, hasar yönünden davanın konusu kalmamıştır. Diğer hukuksal koruma ile ilgili ve manevi tazminat talebi reddedilen davacının temyize gelmediği gözönüne alındığında dava tarihinde dava açmakta haklı olan davacı lehine yargılama giderlerine hükmedilmesi sonucu itibariyle doğru olduğundan yerel mahkeme hükmünün onanması görüşündeyim.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.

EnglishGermanSwedishRussiaFinlandIran Hemen Arayın