Olaylar
Başvurucu, er olarak zorunlu askerlik görevini ifa etmekte iken aynı birimde onbaşı olarak görev yapan İ.H.D. tarafından saldırıya uğramıştır. Tanık anlatımlarına göre başvurucu fiziksel müdahale sırasında kalorifer peteğine kelepçe ile bağlı hâldedir ve İ.H.D. şakalaşmaktadır. Olaydan bir süre sonra rahatsızlanan başvurucunun dalağı alınmış, tıbbi sürecin ardından hakkında askerliğe elverişsiz raporu düzenlenmiş ve başvurucu terhis edilmiştir. Başvurucunun babası oğluna uygulanan fiziksel şiddet nedeniyle ilgililerden şikâyetçi olmuştur.
Askerî yargısal makamlar tarafından yürütülen ceza soruşturması sonunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Söz konusu karar üzerine yapılan bireysel başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine, yeniden soruşturma yapılmasına ve başvurucuya manevi tazminat ödenmesine hükmetmiştir. İhlal kararının akabinde başsavcılık bilirkişi raporu aldırmış, bu rapora istinaden kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş ancak itiraz üzerine kararı kaldırmış ve İ.H.D. hakkında işkence suçu isnadıyla kamu davası açmıştır. Başvurucu, ayrıca Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) nezdinde Millî Savunma Bakanlığı aleyhine tam yargı davası açmış; AYİM davayı hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiş ve karar kanun yolu incelemesinden geçerek kesinleşmiştir. Anayasa Mahkemesi başvurucunun başvurusu üzerine ihlal kararının gerekçesine koşut şekilde kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
Ceza yargılaması neticesinde ağır ceza mahkemesi İ.H.D.yi asta müessir fiil suçundan 1 yıl hapis cezası ile cezalandırmış ancak cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkilerini dikkate alarak cezayı 10 ay hapis olarak belirlemiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, zorunlu askerlik hizmeti sırasında üstü tarafından uygulanan fiziksel şiddet nedeniyle eziyet yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 117. maddesi uyarınca asta müessir fiil suçu iki yıla kadar hapis cezasını gerektirmektedir. Nihai hükümde, başvurucunun üstü olan İ.H.D. hakkında 1 yıl hapis cezasına hükmedilmiş ve takdirî indirimle ceza 10 ay olarak belirlenmiştir. Mahkeme, alt sınıra yakın bir ceza vermiş ve sanığın geleceği üzerindeki etkilerini nazara alarak cezada indirim yapmıştır. Takdiri hâkimlere ait olmakla birlikte ceza sonucuna ulaşılırken sanığın asker kişi olduğu, kamu gücü kullandığı, şiddet uyguladığı kişinin astı olduğu ve eylem sırasında şiddete maruz kalan kişinin kelepçeli olduğu gözönünde tutularak bu husus gerekçede tartışılmalı ve buna uygun bir sonuca ulaşıldığı kararda gösterilmelidir. Kararda bu hususlara riayet edilmeden, yaptırım olarak 2 yıla kadar hapis öngörülen suça ilişkin olarak caydırıcılığı sağlayamayacak ve mağduriyeti gidermede de yetersiz olacak şekilde hüküm kurulduğu değerlendirilmiştir.
Öte yandan HAGB kararı verilebilmesi için objektif ve subjektif koşullar bulunmaktadır. Karar gerekçesinde sanığın asker kişi olması ve kasıtlı bir şiddet eylemi gösterdiği hususları tartışılmalı ve buna uygun bir takdir hakkı kullanıldığı gösterilmelidir. Ancak kararda, salt ilgili kanunda yazan ifadelerin hüküm fıkrasında tekrar edilmesi suretiyle HAGB kurumunun gerekçelendirildiği görülmüştür. Bu bağlamda hükümde; olayı çevreleyen koşullara, sanığın başvurucunun üstü konumunda asker kişi olmasına ve eylemin kasıtlı gerçekleşmesine karşın HAGB hükmü kurulmasını hukuki bir zemine oturtacak nitelikte bir değerlendirme yapılmamıştır. Kasıtlı bir fiziksel şiddet eylemine ilişkin suç için yasal zorunluluğun var olmadığı ve bu konuda tam bir takdir yetkisi bulunduğu hâlde sanık hakkında hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı kanunda açıkça belirtilen HAGB müessesesi uygulanmıştır. Bu nedenle hâkimlerin takdir yetkilerini kasıtlı fiziksel şiddet eyleminin hiçbir şekilde hoş görülemeyeceğini göstermek yerine bu eylemin sonuçlarını olabildiğince aza indirgemek yönünde kullandıkları kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu belirlemeler çerçevesinde, ceza yargılaması sürecinde başvurucuya yönelik fiziksel şiddet tespit edilmiş ise de süreç sonunda verilen hükmün sanık için caydırıcılık ile mağduriyet açısından uygun/yeterli giderim sağlamadığı, bu nedenle başvurucunun mağdur sıfatının devam ettiği değerlendirilmiştir. Bu bağlamda caydırıcılık sağlamayan sürecin cezasızlık sonucunu doğurarak sanığın cezadan muaf tutulduğu izlenimini yarattığı, benzer ihlallerin önüne geçilebilmesi amacıyla caydırıcılığın sağlanması için devletin sorumluların uygun ve yeterli cezalarla cezalandırılmalarını sağlayabilecek nitelikte bir ceza soruşturması yürütme konusundaki yükümlülüklerine açıkça aykırılık oluşturduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eziyet yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…