Yargı Kararları

Yediemin Otoparkına Çekilen Aracın İadesinin Uzun Sürmesi Nedeniyle Mülkiyet ve Etkili Başvuru Haklarının İhlal Edilmesi

Olaylar

Başvurucuya ait araç, terör şüphelisinin olabileceği yönündeki ihbar üzerine kolluk görevlilerince durdurularak araçta inceleme yapılmıştır. İçinde sahibinin bulunmadığı aracın kiralık olduğunun anlaşılması üzerine nöbetçi Cumhuriyet savcısı söz konusu aracın sahibine ulaşılarak teslim edilmesi talimatını vermiştir. Bunun üzerine kolluk tarafından yediemin otoparkına çekilen araç ancak 89 gün sonra başvurucuya iade edilmiştir.

Başvurucu, fiilî el koyma nedeniyle uğradığı zararların tazmini talebiyle maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. ve 142. maddeleri kapsamında kalmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Bunun üzerine başvurucunun maddi tazminat istemiyle açtığı tam yargı davası ise zarar ile idarenin işlemi arasında illiyet bağının bulunmadığı, idarenin olayda kasıt, kusur veya ihmalinin olmadığı ve zarara başvurucunun kendi kusurunun sebebiyet verdiği gerekçesiyle reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, sahibine teslim edilmesi kararı verilen aracın kanunilik ilkesine aykırı olarak uzun süre sonra iade edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve mülkiyet hakkı bağlamında etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Somut olayda yediemin otoparkına çekilen araç hakkında 5271 sayılı Kanun’un 127. ve 128. maddelerine dayanılarak verilmiş kolluk amiri veya savcılık emri ya da sulh ceza hâkimliğince verilmiş bir elkoyma kararının olmadığına işaret etmek gerekir. Öte yandan aracın muhafaza altına alınması emrinin veya aracın suçta kullanıldığı ya da suçtan elde edildiğine dair bir iddianın olmadığını da vurgulamak gerekir.

Sonuç olarak Savcılık talimatı sonrasında aracın gerçek sahibinin tespiti sürecinde yaşanan makul olmayan gecikme sebebiyle ancak 89 gün sonra aracına kavuşan başvurucunun gelirden mahrum kaldığı, fiilî olarak gerçekleşen el koymanın 5271 sayılı Kanun’un 127. ve 128. maddelerinde belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. Mülkiyet Hakkıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Başvurucunun aracına fiilî olarak yaklaşık üç ay boyunca el konulduğu görülmektedir. Araca fiilen el konulduğuna göre aracın gerçek sahibinin tespiti kamu makamlarının yükümlülüğündedir. Ceza soruşturması sırasında özellikle muhafaza altına alınan eşyanın mülkiyetinin ihtilaflı olduğu durumlarda bu eşyanın sahibine iade edilmesinin belirli bir süre alması makul görülebilir. Ancak somut olayda ruhsatı içinde bulunan aracın -plakası sahte olmadığı müddetçe- plaka sorgusundan sahibinin tespit edilebileceği ve ardından emniyet PolNet üzerinden veya adres kayıt sistemi üzerinden araç sahibinin adresine kolayca ulaşılabileceği aşikârdır. Bununla birlikte idare tarafından üç ay sonra başvurucunun bilgilerine ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Fakat araç sahibinin ve adresinin tespitinin neden üç ay sürdüğü ortaya konulamamıştır. Dolayısıyla Mahkemece zarar ile idarenin işlemi arasında illiyet bağının bulunmadığı, idarenin olayda kasıt, kusur veya ihmalinin olmadığı kabul edilmiş ise de kısa sürede başvurucu ve adresinin tespiti mümkünken aracın makul kabul edilemeyecek sürede teslim edilmesine kamu makamlarının edilgen tutumunun neden olduğu tartışmasızdır.

Buna göre başvurucunun aracının kamu makamlarınca soruşturma kapsamındaki suç ve şüphelilerle bağlantısı olmadığı saptanarak sahibine teslim edilmesi talimatına rağmen fiilen el konulan aracın sahibinin başvurucu olduğu makul bir süre içinde tespit edilememiş, başvurucu da bu süre boyunca mülkiyetinde bulunan aracından yararlanamamıştır. Dolayısıyla kamu makamlarının ve başvurucunun açıklanan tutumları birlikte incelenerek karar verilmesi gerekirken derece mahkemelerince esasa ilişkin yeterli değerlendirme yapılmamıştır.

Sonuç olarak kamu makamlarının makul derecede ivedilik ve özen koşullarına uygun hareket etmemeleri nedeniyle başvurucuya kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet yüklenmesine rağmen başvurucuya iddia ettiği zararları için herhangi bir tazminat ödenmemiştir. Bu minvalde tazminat talebinin reddedilmesi başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemektedir. Neticede somut olayın koşullarında mülkiyet hakkı bağlamında oluşan zararlarının tazmini konusunda başvurucuya, asgari güvenceleri içerecek şekilde etkili bir hukuk yolu sunulmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago