Mahkeme kararları kural olarak sadece kararın verildiği ülkelerde hüküm ve sonuç doğururlar. Dolayısıyla hiçbir devlet, ülkesinde
başka devlet organlarının, kendi organlarının icra ettiği bu faaliyetlerine karışılmasına ve katılmasına izin vermez.
Mahkeme kararlarının iki sonucu vardır bunlar, kesin delil ve kesin hükümdür. Bazı mahkeme kararlarının kesin delil ve kesin hüküm etkisine ek olarak icra kabiliyeti de vardır. Devletlerin egemenliklerine ilişkin düşüncelerinin sonucu olarak mahkeme kararları etkisini diğer bir ülkede gösteremez. Bu bağlamda belirli bir devlet mahkemesinden alınan karara dayanarak herhangi başka bir ülkedeki icra organları doğrudan harekete geçirilemez ya da karar o ülke mahkemelerince dikkate alınamaz.
Yabancı bir mahkeme kararının bu kararın verildiği ülke dışında hüküm ve sonuç doğurması ilgili kararın tanınmasına ya da tenfiz edilmesine bağlıdır. Kural olarak tanıma ve tenfiz açılacak ayrı bir dava ile gerçekleştirilebilir. Tanıma veya tenfiz davalarından hangisinin açılacağı ise etki doğurması istenen kararın içeriğine göre belirlenir. Yabancı mahkeme kararının içeriğinde icra dairesine başvurulmasını gerektiren bir durum varsa, açılacak dava tenfiz davası olacaktır. Ancak kararın böyle bir niteliği yoksa açılması gereken dava tanıma davasıdır.
Çalışmamızın başında da bahsettiğimiz gibi yabancı bir mahkeme kararının tanınmasına ya da tenfizine izin verilmesi ve tanıma ve tenfiz taleplerinin kabul edilebilmesi için gereken şartları devletler kendi iç hukuklarında düzenleyecekleri kurallar ile belirler. Ancak uluslararası nezaket kuralları ve tanıma ve tenfize izin verilmesinin izin veren devlete olan faydalarından dolayı, bugün neredeyse tüm dünya devletleri tanıma ya da tenfize izin vermektedir. Ancak bu durum tanıma ve tenfiz şartlarının kural olarak her devletin kendisinin belirlediği gerçeğini değiştirmemektedir. Biz bu başlık altında Türk hukukundaki tenfiz şartlarından bahsedeceğiz.
Bu şartları esas ve şekil bakımından incelemek gerekirse ;
1-Hükmün verildiği yer ile Türkiye arasında mütekabiliyetin bulunması (Bu şart tanımada aranmaz)
2- İlamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmemiş olması
3- Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı olmaması
4-Kararın davalının savunma haklarına riayet edilerek verilmiş olmasıdır.
Türk mahkemeleri, yabancı mahkeme kararlarının tenfizi davasında sadece tenfiz şartlarının bulunup bulunmadığı hususunda incelemede bulunabilir. Türk mahkemelerinde yabancı mahkeme kararında uygulanan usulün ya da esasa ilişkin hukuki tespitlerin doğruluğu incelenemez. Buna revizyon yasağı denir. Türk mahkemelerinde tenfiz davaları açıldığı zaman şartlar oluşmuşsa hâkim tenfiz kararı vermek zorundadır. Hâkimin bu konuda herhangi bir takdir yetkisi yoktur
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…