T.C. YARGITAY
20.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/7808
Karar: 2016/7383
Karar Tarihi: 22.06.2016
TAZMİNAT DAVASI – TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT İSTEMİ – TAŞINMAZIN ARSA VASFINDA SAYILIP SAYILAMAYACAĞININ YENİDEN ARAŞTIRILARAK DEĞERLENDİRİLMESİ – EKSİK İNCELEME VE ARAŞTIRMAYA DAYANILARAK HÜKÜM KURULMASININ İSABETSİZ OLUŞU
ÖZET: Mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, çevresinde meskun mahal bulunmayan ve yakın çevresi tarım arazileri ile çevrili olan taşınmazın Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında sayılıp sayılamayacağı yeniden araştırılarak değerlendirilmeli; taşınmazın bu ilkelere göre arsa vasfında olmadığının saptanması halinde en yakın tarım arazilerinin nitelikleri gözönünde tutularak tarımsal gelir metoduna göre taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak tarihteki değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
(4721 S. K. m. 1007) (6098 S. K. m. 49) (2942 S. K. m. 11) (YİBK 17.04.1998 T. 1996/3 E. 1998/1 K.)
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Karar: Davacı gerçek kişi vekili, 28/10/2014 havale tarihli dilekçe ile, Birlik köyü 1061 parsel sayılı taşınmazın, vekil edeni adına tapuda kayıtlı olduğunu, … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… E. – …/… K. sayılı kararı ile taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle tapusunun iptal edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 17.000.-TL tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının bilirkişilerin 05/03/2015 tarihli raporunda belirtilen 13.230,00.-TL tazminatın dava tarihi olan 28/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacı tarafın fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
… ilçesi, … köyü 605 parsel sayılı 452.800 m² yüzölçümündeki tarla niteliğindeki taşınmazın, yörede yapılan tapulamada kişiler adına kadastro tesbiti yapılmış ve dava konusu 1061 sayılı parsel, 605 parsel sayılı taşınmazda yapılan parselasyon işlemi sonucu meydana gelen parsellerden biridir. Davacı …, 1061 parseli 08.04.1991 tarihinde 238 yevmiye ile satın almış ve adına tescil edilmiştir. Davacı taşınmazı güven ilkesine dayalı olarak satın almıştır.
Dosyaya getirtilen tapu kayıtları ile belgelerin ve kesinleşmiş ilâm örneklerinin incelenmesinde; dava konusu 1061 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının … Asliye Hukuk Mahkemesinin …/… E. – …/… K. sayılı dava dosyasında dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verildiği ve kararların Yargıtay denetiminden geçerek 01/04/2014 tarihlerinde kesinleştiği ve hükümlerin henüz infaz edilmediği anlaşılmaktadır. Eldeki dava 28/10/2014 tarihinde açılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücû eder.” hükmü yer almakta olup bu düzenlemeye göre devletin sorumluluğu resmî sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluktur. Sicile güvenden doğan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü, sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 49. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklanan tazmini sorumluluk, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte doğar ve zamanaşımı süresi başlar. 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesinde düzenlenen objektif (kusursuz) sorumluluk halinin varlığının kabulünde; tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararların karşılanması amacını güden Devletin tazmini sorumluğu ise; mülkiyetin el değiştirdiği veya mülkiyetin elden çıktığı ve benzeri biçimlerde mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği, diğer bir anlatımla, bir yerin kamu malı niteliğinde orman veya mera, yaylak, kışlak olması, kıyı kenar çizgisi içerisinde kumluk alanda kalması nedeniyle tapu kaydını iptal eden mahkeme kararının kesinleştiği tarihte başlar. Bu durumda, taşınmazın makul ve gerçek değerinin saptanmasında dava tarihi değil, mülkiyet hakkına müdahalenin gerçekleştiği ve zararın doğduğu tarih esas alınmalıdır.
Mülkiyet hakkının tamamen elden çıkması ya da içinin boşaltılmış olması nedeniyle hükmedilecek tazminatın, taşınmazın yukarıda izah edilen değerlendirme tarihindeki değerinin 2942 sayılı Kanunun 11. maddesine göre belirlenmesi gerekmektedir. Anılan maddenin 11/1-(f) ve (g) bentlerine göre, arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma (değerlendirme) tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, arsalarda ise kamulaştırma (değerlendirme) gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre belirlenecek satış değeri üzerinden belirleneceği açıklanmaktadır. O halde, taşınmazın tazminata esas değeri saptanırken, niteliğinin arsa mı yoksa tarla mı olduğunun belirlenmesi gerekmektedir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay’ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd.) yararlanan ve meskûn yerler arasında bulunması; taşınmaz nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumunun, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanaklarının, belediye merkezine uzaklığının, kullanım biçimi itibarıyla iskan amacına yönelik yapılaşma olasılığı bulunup bulunmadığının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, nazım ve uygulama imar planı içerisinde bulunmayan ve etrafı meskûn olmayan bir taşınmazın, sırf fiilen tarım yapma imkanı bulunmadığından ve özel parselasyona tâbi tutulduğundan bahisle arsa niteliğinde olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle mahkemece taşınmazın niteliğine ilişkin yapılan inceleme ve araştırma yeterli görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece doğru sonuca ulaşılabilmesi için, çevresinde meskun mahal bulunmayan ve yakın çevresi tarım arazileri ile çevrili olan taşınmazın yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde arsa vasfında sayılıp sayılamayacağı yeniden araştırılarak değerlendirilmeli; taşınmazın bu ilkelere göre arsa vasfında olmadığının saptanması halinde en yakın tarım arazilerinin nitelikleri gözönünde tutularak tarımsal gelir metoduna göre taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak tarihteki değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 22.06.2016 günü oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…