Yargı Kararları

Tapu İptali ve Tescil-Gabin

T.C.

YARGITAY

HUKUK DAİRESİ

2012/10938

2012/10436

01.10.2012

* HUKUKİ İŞLEMLERDE İRADE BOZUKLUĞU VE AŞIRI YARARLANMA İDDİALARI (Her Türlü Delille İspat Edilebileceği/Davacı Tanıklarının Dinlenmemesinin Hatalı Olduğu – Hata Hile ve Gabinin Unsurları/Hak Düşürücü Süreler)

* YAZILI DELİL ZORUNLULUĞUNUN BULUNMAMASI (Hukuki İşlemlerde İrade Bozukluğu ve Aşırı Yararlanma İddialarının Her Türlü Delille İspat Edilebileceğinin Yerel Mahkemece Gözetilmesi Gereği – Davacı Tanıklarının Dinlenmemesinin Hatalı Olduğu)

* TANIK DELİLİ (Hata Hile ve Gabin Gibi İrade Bozukluğu İddialarının Her Türlü Delille İspatının Mümkün Olduğu – Mahkemece Bu Hususun Dikkate Alınmadığı/Yeterli Araştırma Yapılmadığı/Davacının Tanıklarının Dinlenilmesi Gerektiği)

* GABİN DURUMUNDA DAVA ZAMANAŞIMI (Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre İçerisinde İptal Davası Açılabileceği – Edimler Arasındaki Aşırı Oransızlığın Tespit Edileceği – Zarar Görenin Psikolojik Yapısı ve Subjektif Unsurların Araştırılacağı)

* HİLENİN ÖĞRENİLMESİ (Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre İçerisinde Dava Açılabileceği – Def’i Yoluyla Karşı Tarafa Yöneltilecek İrade Beyanın da Geçerli Olduğu/İddianın Her Türlü Delille İspatının Mümkün Olduğu/Yazılı Delil Şartı Bulunmadığı)

* HATA HİLE GABİN NEDENLERİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI (Yazılı Delille İspat Zorunluluğunun Bulunmadığı – Yazılı Belge Olmasa Dahi Her Türlü Delille İspat Edilebilmesinin Mümkün Olduğu/Davacı Tanıklarının Dinlenmesi Gerektiği) 6098/m. 28,36 818/m. 21,28 6100/m. 203

ÖZET : Dava, hata, hile, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkeme, iddianın mutlak yazılı delille ispatı gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Ancak, Hata ve hile ile gabin gibi hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddialarının yazılı belge olmasa bile tanıkla ve her türlü delille kanıtlanması mümkündür.Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur.Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.Gabinin (aşırı yararlanmanın) varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir.Gabin (aşırı yararlanma) davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.Mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma yapılmadığı gibi yanılgılı düşünülerek davacının tanıkları dinlenmemiş, tanık dinletme isteği reddedilmiştir.

 

DAVA : Yanlar arasında görülen “tapu iptal ve tescil” davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi İlknur ACAR’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Dava, hata, hile, gabin hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; kayden maliki olduğu çekişme konusu 6064 ada, 3 parselde yer alan 16 nolu bağımsız bölümü 09/02/2010 tarihinde satış yoluyla gelini olan davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Davacı dava dilekçesinde; dava dışı kızının mali sıkıntısına katkıda bulunabilmek amacıyla taşınmazını oğlu ve gelinin telkini ile temlik ettiğini, bedelin ödenmediğini, 71 yaşında olduğunu, kandırıldığını anılan temlikin hile ile gerçekleştirildiğini, akitteki değerin çok düşük gösterildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya,özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak,veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 36/1 maddesi (881 sayılı Borçlar Kanunu’nun 28/1 maddesinde) açıklandığı üzere “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile , sözleşmeye bağlı değildir. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Diğer taraftan; sözleşmenin gabin (aşırı yararlanma) nedeniyle illetli olduğunun kabulü için edim ve karşı edim arasındaki nisbetsizliğin, taraflardan birinin, diğerinin şahsında mevcut özel bir durumu bilerek,istismar etmesi, sömürmesi sonucu oluşması gerekir. Dar ve zor durumda kalmaları nedeniyle, sözleşme yapmaya, mallarını çok düşük bedel ile devretmeye sürüklenmiş kişileri korumak zayıfı güçlüye ezdirmemek için hukukumuzda da düzenlemeler yapılmış 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 28. Maddesi (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 21. maddesi )ile aynen “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği taktirde, zarar gören , durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildiriererek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.” hükmü getirilmiştir.

O halde, gabinden (aşırı yararlanmadan) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik ) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin (aşırı yararlanmanın) varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı verir.

Hemen belirtmek gerekir ki, gabin (aşırı yararlanma) davasında öncelikle edimler arasındaki, aşırı oransızlık üzerinde durulmalı, objektif unsur ispatlandığı takdirde mutazarrırın kişiliği, yaşı, sağlık durumu, toplumdaki yeri, ekonomik gücü psikolojik yapısı gibi maddi, manevi yönler yani subjektif unsur derinliğine araştırılıp incelenmelidir.

Somut olaya gelince; mahkemece, mülkiyetin kazanılmasının resmi senet ve tescille mümkün olduğu, iddianın mutlak yazılı delille ispatı gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, yukarıdaki açıklanan ilke ve olgular ve 6100 sayılı HMK’nun 203/ç maddesindeki (1086 sayılı HUMK’nun 293/5 maddesi ) düzenleme karşısında hukuki işlemlerde irade bozukluğu ve aşırı yararlanma iddialarının yazılı belge olmasa bile tanıkla ve her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı olduğu açıktır.

Ne var ki, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve olguları kapsar biçimde bir araştırma yapılmadığı gibi yanılgılı düşünülerek davacının tanıkları dinlenmemiş, tanık dinletme isteği reddedilmiştir.

Hal böyle olunca; tarafların iddia ve delilleri ile açıklanan ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma yapılıp tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, iptale konu taşınmazın uzman bilirkişiler aracılığıyla temlik tarihindeki değerinin keşfen belirlenmesi, hile iddiasının kanıtlanamaması halinde gabin (aşırı yararlanma) iddiası açısından değerlendirme yapılması hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere noksan soruşturma ile neticeye gidilmiş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Alanya Lawyer

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago