İdare hukukunda idarenin genel olarak iki tür hukuki sorumluluğu vardır:
İdarenin işlem, eylem veya ihmalleri nedeniyle zarara uğrayanlara karşı tazmin yükümlülüğü idare hukukunda iki temel hukuki nedene dayanır:
1. İdarenin “hizmet kusuru” (kusurlu sorumluluk) nedeniyle tazmin yükümlülüğü,
2. İdarenin “kusursuz sorumluluk” ilkeleri gereği tazmin yükümlülüğü.
Tam yargı davasında mahkeme öncelikle dava konusu zararın gerçekleşmesinde idarenin “hizmet kusuru” olup olmadığını araştırmalıdır. İdarenin zararın gerçekleşmesinde hizmet kusuru olmadığı tespit edildiğinde, “kusursuz sorumluluk” ilkeleri gereği idarenin sorumlu tutulup tutulmayacağı mahkeme tarafından değerlendirilmelidir. Mahkeme, tam yargı davasında maddi veya manevi tazminata hükmederken idarenin sorumluluk nedeninin hizmet kusuru ile kusursuz sorumluluk nedenlerinden hangisine dayanarak karar verdiğini gerekçesinde mutlaka açıklamalıdır.
Uğranılan zararın tamamen zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurundan kaynaklanması halinde idarenin tazmin sorumluluğu yoktur. Çünkü, bu durumda yürütülen kamu hizmeti ile zarar arasında nedensellik bağı kurulamamaktadır. Hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerinden hareketle idarenin hukuken sorumlu kabul edilebilmesi için hizmet ile zarar arasında nedensellik bağı şarttır. Nedensellik bağının aranmadığı istisnai bir hal olan sosyal risk, aşağıda ayrıca incelenmiştir.
Özellikle belirtelim ki, sağlık hizmetleri nedeniyle idareye karşı tazminat davası açılabilmesi için mutlaka idarenin hizmet kusurunun ispatlanmış olması aranmaktadır. Sağlık hizmetlerinde kusursuz sorumluluk ilkelerine dayanarak idareye karşı maddi ve manevi tazminat davası açılması mümkün değildir. Yargısal kararlarda bu durumun nedeni, kişinin kamu hizmetinden doğrudan yararlanan konumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı gerekçelerine dayanmaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açılabilmesi için, zarara sebep olan eylemin ve maddi olayın idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya çıkması zorunludur (D10-K.2021/4115).
İdareninin kusura dayanan sorumluluğuna idare hukukunda “hizmet kusuru” denilmektedir. Hizmet kusuru, idarenin işleyişinde veya yerine getirdiği kamu hizmetinde eksiklik, ihmal veya gecikme yaşanmasıdır. Hizmet kusuru, idare hukukunda özel hukuktaki “kusurlu sorumluluk” hallerinden farklı bir anlam taşımaktadır. Özel hukuktan farklı olarak objektifleşen ve kendine özgü bir karakteri olan bir kusurlu sorumluluk halidir. Yargısal kararlarda hizmet kusurunun üç şekilde gerçekleştiği kabul edilir:
Hizmet kusuru, kamu hizmetinin organize edilmesi ve işleyişi ile ilgilidir. Kamu hizmeti eksik veya kötü yerine getirilmekte veya bu faaliyet hizmet icaplarına uygun değilse, idarenin kamu hizmetini kusurlu yürüttüğü kabul edilir. Kamu görevlisinin görevini ifa ederken görevi sebebiyle meydana gelen tüm kişisel kusurları “görev kusuru” kapsamında hizmet kusuru oluşturur.
Tam yargı tazminat davasına konu olabilecek hizmet kusuru hallerine bazı örnekler şu şekildedir:
Kusursuz sorumluluk, idarenin sorumluluğuna gidilebilmesi için kusurunun aranmadığı, meydana gelen zarar ile idarenin eylem veya işlemi arasındaki nedensellik bağının ispatlanmasının yeterli görüldüğü bir sorumluluk halidir. Kusursuz sorumlluk hallerinde zararın meydana gelmesinde idarenin kusurlu olup olmadığı araştırılmaz. Kusursuz sorumluluk, idarenin daha çok tehlikeli veya risk içeren faaliyetleri için kabul edilmiştir. Kusursuz sorumluluk; kamu külfetinin (mükellefiyetinin) eşit paylaşılması, eşitlik, hakkaniyet, adalet ve nesafet ilkeleri çerçevesinde idareye yüklenen bir sorumluluk türüdür.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. Kusursuz sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazminle yükümlüdür. Bu bağlamda, kamu görevlilerinin görevini yaparken, görevi sebebiyle uğramış olduğu zararların da kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca tazmini gerekmektedir. Olayda; kamu görevlisi olan, kamu hizmeti yapmak üzere davalı idare tarafından görevlendirilen ve bu görevi yerine getirmek üzere idarenin tahsis ettiği araçla seyahat etmekte iken geçirdiği trafik kazası nedeniyle vazife malulü olarak emekliye ayrılan davacının, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen; yürütülen kamu hizmetinin neden ve etkisiyle meydana gelen ve davalı idarenin yürüttüğü kamu hizmetinin doğrudan sonucu olan özel ve olağan dışı zararının kusursuz sorumluluk ilkesine göre tazmini gerekmektedir (D10D-Karar : 2017/5105).
Sosyal Risk Nedeniyle Kusursuz Sorumluluk: Sosyal risk nedeniyle kusursuz sorumluluk rejimi uygulamayla gelişmiş bir sorumluluk halidir. Buna karşın bilimsel ve yargısal içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır. Belirtilen niteliğine göre sosyal risk ilkesinin uygulanabilmesi için olayın tüm toplumu ilgilendirmesi ve zararın toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleşmesi sonucu meydana gelmesi yanında, olay ve zararın, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmaması, başka bir deyişle zarar ile idari eylem arasında bir nedensellik bağının da kurulamaması gerekmektedir. Zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde sosyal risk ilkesinin uygulanmasına olanak bulunmadığından, idare hukuku kuralları çerçevesinde öncelikle hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir (D10-K:2007/4199). Yani, sosyal risk; hizmet kusuru ve idarenin işlemi veya eylemi nedeniyle nedensellik bağlantısı kurulabilen diğer tüm kusursuz sorumluluk hallerinin uygulanmayacağı hallerde tartışılabilecek idare hukukunun geliştirdiği kendine özgü bir objektif sorumluluk halidir.
Kamu görevlisinin kişisel kusur sorumluluğu; yürütülen kamu hizmetiyle ilgisi bulunmayan ve görevi kapsamı dışındaki tüm eylem veya işlemlerinin yol açtığı zararlardan bizzat kendisinin sorumlu olması esasına dayanır. Bu durumda idarenin hukuki sorumluluğunun olmadığı kabul edilir. Çünkü, bu şekilde bir kişisel kusur işleyen kamu görevlisi sıradan vatandaş gibidir. Kamu görevlisi, idareyi temsilen yerine getirdiği hizmetten tamamen bağımsız bir davranış gerçekleştirdiğinden zarardan bizzat sorumludur.
Kamu görevlisinin görev kapsamı dışındaki bir eylem veya işlem nedeniyle verdiği zarar özel hukukun sorumluluk ilkeleri gereği “haksız fiil sorumluluğu” niteliğindedir. Kamu görevlisinin görevi ile bağlantısı olmayan kişisel kusuru nedeniyle oluşan zararlar, özel hukuk ilkeleri gereği bizzat kamu görevlisine maddi ve manevi tazminat davası açılarak talep edilir. Özel hukuk ilkeleri çerçevesinde açılacak maddi ve manevi tazminat davasına bakmaya genel görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir.
Kamu görevlisinin görevi ile bağlantısı bulunmayan kişisel kusuru kabul edilen haller şunlardır:
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…