T.C YARGITAY 19.Hukuk Dairesi Esas: 2016/ 9422 Karar: 2018 / 1089 Karar Tarihi: 01.03.2018
ÖZET: Mahkemece sözleşme hükümlerine ve hukuka aykırı olarak düzenlenen bilirkişi raporlarındaki hukuki yorumların hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, sözleşme hükümlerine göre davalının sözleşme hükümlerini ihlal edip etmediğini maddi vakıalara göre saptayıp, katkı payı iade sorumluluğu sözleşmeden kaynaklandığından, kısa süreli tutuklanmış olmasının da işletmeyi kapatması için mücbir sebep oluşturmayacağından, davacının davalıdan talep edebileceği katkı payı ve cezai şart miktarı yönünden mevcut mali müşavir bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar esas alınıp, talep edilen cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı da değerlendirilerek, talep edilen cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olacak nitelikte olması halinde uygun bir indirim yapılarak varılacak uygun sonuca bir karar vermekten ibaret olmalıdır. Yukarıda açıklanan yönler gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(6098 S. K. m. 136)
Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, davacı şirket ile davalı arasında 01.04.2012-01.04.2016 yılları arasında geçerli olmak üzere açık satış noktası sözleşmesi imzalandığını, bu kapsamda davalıya katkı yapıldığını, ancak davalının bir yıl dolmadan işyerinin üçüncü bir kişiye devrine sebep olduğunu ileri sürerek, sözleşmeden kaynaklanan talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshine, davalıya yapılan indirimli katkı bedeli 92.056,00 TL’nin ve indirimli cezai şart 80.437,00 USD’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra müvekkilinin tutuklandığını, bu talihsiz olay sebebi ile iflasın eşiğine geldiğini, işyerini kapatmak zorunda kaldığını, müvekkilinin işyerini keyfi olarak kapatmadığını, istenen cezai şart miktarının fahiş olup, müvekkilinin mahvına neden olacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı şirket ile davalı arasında sözleşme imzalandığı, davalının sözleşmenin birinci senesinde suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan tutuklandığı, tutukluluk hali devam ederken faaliyetini sonlandırdığı, faaliyet sonlandırma tarihinin tutukluluk süresine tekabül ettiği, sözleşmenin 6. maddesine aykırı olarak işyerini 3. bir kişiye devretmediği, tutukluluk halinin ne kadar süreceğinin belirli olmaması nedeni ile sözleşmenin ifasının imkânsızlaştığı, bu durumda davalının kusurunun bulunmadığı, TBK. m. 136’da kusursuz ifa imkansızlığı halinde borcun sona ereceğinin düzenlendiği, imkansızlık sebebi ile borç sona erdiğinden cezai şart istemenin mümkün olmadığı, davacının davalıya 200 fıçı bira teslim ettiği, TBK. m. 136 uyarınca borcun sönmesi halinde karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde tarafların birbirlerinden aldıklarını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri vermeleri gerektiği, iyiniyetli sebepsiz zenginleşenin elinden çıkanı geri vermekle yükümlü bulunmadığı, birinci bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalının sermayesinin sıfır olduğu, başka bir deyişle elinde bir şey kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece sözleşme hükümlerine ve hukuka aykırı olarak düzenlenen bilirkişi raporlarındaki hukuki yorumların hükme esas alınması doğru değildir. Mahkemece yapılacak iş, sözleşme hükümlerine göre davalının sözleşme hükümlerini ihlal edip etmediğini maddi vakıalara göre saptayıp, katkı payı iade sorumluluğu sözleşmeden kaynaklandığından, kısa süreli tutuklanmış olmasının da işletmeyi kapatması için mücbir sebep oluşturmayacağından, davacının davalıdan talep edebileceği katkı payı ve cezai şart miktarı yönünden mevcut mali müşavir bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar esas alınıp, talep edilen cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olup olmayacağı da değerlendirilerek, talep edilen cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olacak nitelikte olması halinde uygun bir indirim yapılarak varılacak uygun sonuca bir karar vermekten ibaret olmalıdır. Yukarıda açıklanan yönler gözetilmeden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 01/03/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…