1. Her tacir kanun hükümlerine uygun olarak bir ticaret ünvanı seçmek ve kullanmak zorundadır. Bu
tacir için hem hak hem de bir yükümdür.
2. Tacirler her türlü borç ve yükümlerinden dolayı iflasa tabidirler. Tacir ticari işletmesini kapatıp
ticaret sicilinden terkin (yazılmış bir şeyi çizerek silme, bozma) ettirse dahi, durumun tescil ve
ilanından itibaren daha bir yıl süre ile iflasa tabidir.
3. Her tacir ticari işletmesinin gerektirdiği önemdeki defterleri tutmakla yükümlüdür. Buna aykırı
hareket etmesi halinde kendisine bazı özel yaptırımlar uygulanır.
4. Her tacir ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır. Bunun yanında tacirin,
kanunlarda tescil ettirilmesi istenen hususları tescil ettirme, ilanı istenen hususları da ilan ettirme
zorunluluğu vardır.
5. Tacirler ticari işletmenin bulunduğu yerin ticaret odalarına veya ajanlıklarına kayıt olmak
zorundadırlar. Sanayici olarak kabul edilen kişiler, bunların bulundukları yerde ayrıca sanayi odası
varsa bu odaya kayıt olmakla yükümlüdürler. Ancak sanayici kendi ürünleri için ayrıca satış yeri
açarsa ticaret odasına da kaydolmaya mecburdur.
6.Türk Ticaret Kanununun 20. maddesinin 2. fıkrasında “her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde
basiretli iş adamı gibi hareket etme” yükümlülüğü ifade edilmektedir. Burada objektif bir ölçü
dikkate alınır. Yani tacirin kişisel durum ve yeteneğine göre göstereceği özen değil, ticaretinin özelliği
göz önünde tutularak, tedbirli ve ileriyi makul ve mutad bir oranda gören bir tacirin göstereceği özen
ölçü görevini görür.
7. Ticari örf ve adet tacirler bakımından mutlak olarak uygulanır.
8.Türk Ticaret Kanununun 21. maddesine göre “Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Şu kadar
ki, hakiki bir şahıs olan tacir, muameleyi yaptığı anda bunun ticari işletmesi ile ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele, fiil veya işin ticari sayılmasına halin icabı müsait bulunmadığı
takdirde borç adi sayıdır. Taraflardan yalnız birisi için ticari mahiyette olan mukaveleler kanunda
aksine hüküm olmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır”. Gerçek kişi tacirler belirli hallerde bunun
aksini ispatlayabilirler. Bir iş “ticari” olarak nitelendirilince, yasa ona belirli sonuçlar bağlamıştır.
9. Tacir ticari işletmesi ile ilgili bir iş veya hizmet görmüş ise, bu iş veya hizmetten yararlanan kişi
tacir olsun olmasın, hatta taraflar arasında daha önce ücret kararlaştırılmamış olsa bile, gördüğü işe
uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca tacir verdiği avanslar ve yaptığı giderler için ödeme tarihinden
itibaren faize de hak kazanır.
10. Ticaret Kanununun 23. maddesi 1. fıkrası uyarınca, ticari işletmesi gereği mal satan, imal eden
veya bir iş gören ya da menfaat sağlayan tacir, talep üzerine fatura düzenlemek ve bedel ödenmiş ise
bu hususu da faturada göstermek zorundadır.
11. Faturayı alan kimse aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda
bulunmamışsa, fatura içeriğini kabul etmiş sayılır. Ticaret Kanununun 23. maddesi 3. fıkrasına göre
de, sözlü olarak, telefon veya telgrafla yapılan sözleşmelerin ve beyanların içeriğini teyid eden bir
yazıyı olan kimse, aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, teyid mektubunun
yapılan sözleşmeye veya beyanlara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.
12. Tacirlerin Borçlar Kanununda öngörülen bazı koruyucu hükümlerden yararlandırılmasına gerek
duyulmamıştır. Tacir sıfatını taşıyan borçlu, Borçlar Kanununun 104. maddesi 2. fıkrası, 161. maddesi
3. fıkrası ve 409 maddesinde yazılı hallerde fahiş olduğu iddiasıyla bir ücret veya cezanın indirilmesini
mahkemeden isteyemez.
13. Ticaret Kanununun 20. maddesinin 3. fıkrasına göre tacirler arasında diğer tarafı temerrüde
düşürmek (borçları ödeyememezlik) veya sözleşmeyi fesih ya da sözleşmeden dönme amacıyla
yapılacak ihbar veya ihtarların geçerli olabilmesi için bunların noter aracılığıyla veya iadeli
taahüttlü bir mektupla ya da telgrafla yapılması zorunludur. Burada önemli olan husus yapılan
işte her iki tarafın da tacir ve işin sadece bir taraf için değil her iki taraf için de ticari olmasıdır.
14. Hapis hakkı, kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde alacaklıya, zilyetliği altında
bulunan borçluya ait menkul mallar ile kıymetli evrakı iade etmeyerek, bunları alacağının
teminatı olarak alıkoyma ve paraya çevirme yetkisi veren bir ayni haktır. Hapis hakkının doğumu
için gerekli olan kanuni şartlardan bir tanesi de, alacaklının zilyetliğinde bulunan menkul mal veya
kıymetli evrak ile muaccel (vadesi gelmiş, hemen ödenmesi gereken, acele
olunmuş) alacak arasında tabii bir bağlantının bulunmasıdır. Türk Medeni Kanununun 864.
maddesinin 2. fıkrasında alacağın ve zilyetliğin tacirler arasındaki ticari ilişkilerden doğması halinde,
bu bağlantının varsayılacağı gösterilmiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…