Yargı Kararları

Paydaşların Geçmişten Gelen Kullanımlarının Eylemli Taksim Niteliğinde Olup Olmadığı

T.C                                                                                                                                                                      YARGITAY                                                                                                                                                              Hukuk Genel Kurulu                                                                                                                                        Esas No         :2017/14-1761
Karar No       :2018/407
Karar Tarihi: 28.02.2018

TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – ÖN ALIM HAKKI – PAYDAŞLARIN
GEÇMİŞTEN GELEN KULLANIMLARININ EYLEMLİ TAKSİM
NİTELİĞİNDE OLUP OLMADIĞI – ÖN ALIM HAKKINI KULLANMASININ
DÜRÜSTLÜK KURALLARINA AYKIRI OLUP OLMADIĞI – DİRENME
KARARININ BOZULDUĞU

ÖZET: Dava ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Somut olayda, mahallinde
12.04.2012 günü yapılan keşif sonucu düzenlenen 04.05.2012 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A)
ile işaretli bölümün Ş. F.’nın, (B) ile işaretli bölümü O. I.’ın, (C) ile işaretli bölümün davacının, (D) ile
işaretli bölümü S. F.’nın kullandığı, kalan kısmın ise boş arsa niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi
raporuna ekli krokiden de anlaşılacağı üzere taşınmaz üzerinde davalının satın aldığı paya
özgülenmiş bir bölüm bulunmamaktadır. O halde, taşınmazda fiili taksimin varlığından söz edilmesi
mümkün değildir. Bu nedenle de davacının ön alım hakkını kullanması dürüstlük kurallarına aykırılık
oluşturmayacağı kabul edilmelidir. Hal böyle olunca Yerel Mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da
benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve
yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
(4721 S. K. m. 2, 732) (YİBK 14.02.1951 T. 1949/17 E. 1951/1 K.)
Dava: Taraflar arasında görülen “önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.12.2012
gün ve 2011/503 E. ve 2012/691 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilen ekle Yargıtay
14. Hukuk Dairesinin 24.09.2013 gün ve 2013/6323 E. ve 2013/12132 K. sayılı kararı ile:
“… Dava, önalım hakkı nedeniyle iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı, taşınmazda fiili taksim bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazda fiili taksim bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, paydaş olduğu 5 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olan dava dışı H., S., R., T., S., S. ve N.’in
paylarını 306.000 TL bedel ile 30.03.2011 tarihinde satış yoluyla davalıya devrettiklerini, gerçekte
payın 200.000 TL değerinde olup, önalım hakkına engel olmak için bedelin yüksek gösterildiğini,
önalım hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, taşınmazda davalı adına kayıtlı 100/517 payın adına
tescilini istemiştir.
Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen
veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar
ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında
taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu
yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen
davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nun 2. maddesinde yer alan
dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötü niyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay
İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de
kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir.
Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, arsa niteliğindeki 5 parsel sayılı taşınmazın 184/517 payı davacı, 100/517 payı
davalı, diğer paylar da dava dışı üçüncü kişiler adına kayıtlıdır. Davalı bu payı 30.03.2011 tarihinde H.
T. ve arkadaşlarından satın almıştır.
Hükme esas alınan 04.05.2012 günlü bilirkişi raporunun eki krokide (C) ile işaretli bölümü matbaa
olarak davacı; (A) ve (D) ile işaretli bölüm kebapçı ve bahçesi olarak dava dışı bir kısım paydaşlar; (B)
ile işaretli bölüm işyeri ve ev olarak dava dışı paydaş tarafından kullanılmakta; sarı boyalı olarak
gösterilen bölümün ise boş olup davalı tarafından satın alınan kısım olduğu; ayrıca, zeminde kullanımı
olmayan paydaşların bulunduğu da belirtilmiştir. Davalıya pay satan dava dışı paydaşların fen bilirkişi
raporu eki krokide sarı boyalı olarak gösterilen dava konusu bölümü kullandıklarına ilişkin kanıt
bulunmamaktadır. Dolayısıyla, davalıya pay satan paydaşların payına denk gelen zeminde fiilen
kullandıkları bir bölüm bulunmadığından, önalım hakkını kullanan davacının kötüniyetli olduğundan
söz edilemez. Davacının önalım isteminin bu nedenle reddedilmesi yerinde değildir.
Mahkemece, işin esasının incelenmesi gerekirken açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı
şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava ön alım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı vekili dava konusu taşınmazın fiilen taksim edildiğini, her paydaşın fiili taksime uygun şekilde
yerini kullandığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece taşınmaz üzerinde eylemli paylaşım bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir.
Hükmü davacı vekilinin temyiz etmesi üzerine karar Özel Dairece yukarıda gösterilen
gerekçe ile bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dava konusu edilen taşınmaz
üzerindeki paydaşların geçmişten gelen kullanımlarının eylemli taksim niteliğinde olup olmadığı,
burada varılacak sonuca göre de, davacının ön alım hakkını kullanmasının dürüstlük kurallarına aykırı
olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yasal ön alım hakkı, paylı mülkiyette bir paydaşın, taşınmaz mal üzerindeki payını tamamen veya
kısmen üçüncü bir kişiye satması halinde, diğer paydaş veya paydaşlara aynı şartlarla bu payı
öncelikle satın alma yetkisi veren, eşyaya bağlı, yenilik doğurucu (inşai) bir dava ile kullanılan bir
haktır.
Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 732. maddesi “Paylı mülkiyette bir paydaşın taşınmaz
üzerindeki payını tamamen veya kısmen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlar önalım
hakkını kullanabilirler.” hükmünü içermektedir. Bu hak ile kanun koyucu, mülkiyet birliği yapan kişilerin
ellerinde bulundurdukları hakkın parçalanmamasını ve üçüncü kişilerin ortaklığa girme amacı ile
hareket etmektedir. Yasal ön alım hakkının, devir hakkının kısıtlamalarından biri olduğu açıktır.
Yasadan kaynaklanan bu kısıtlama hakkın kullanılması ile ortaya çıkmaktadır. Ön alım hakkı
kullanılmadığı sürece üçüncü kişiye yapılan satış güncelliğini koruyacaktır.
Ancak belirtmek gerekir ki; fiili taksim hususu düzenlenmediği gibi ön alım hakkının kullanımına olan
etkisine dair bir düzenleme de bulunmamaktadır. Bu kavram uygulamamıza Yargıtay içtihatları ile
girmiştir. Yargıtay’ın konuya ilişkin verdiği kararlarda yaptığı tanıma göre fiili taksim; yasal ön alım
hakkına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmazın paydaşlarınca özel olarak kendi aralarında taksim
edilmesi ve her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanması durumudur.
Öğreti de ise paylı mülkiyette fiili taksim durumu Yargıtay kararlarından bağımsız olarak
tanımlanmamış olup yalnızca yasal ön alım hakkının dürüstlük kuralına aykırı kullanımlarından biri
olarak nitelendirilmiştir (Köylüoğlu, E.: Önalım Davası (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara 2011, s.
93).
Yargısal içtihatlarda yapılan tanıma göre fiili taksimin söz konusu olabilmesi için üç şart
gerekmektedir. Bunlardan ilki, yasal ön alım hakkına konu payın ilişkin bulunduğu bir taşınmazın
varlığıdır. İkincisi, bu taşınmazın, paydaşlarca kendi aralarında taksim edilmesidir. Nihayet üçüncüsü
ise her bir paydaşın belirli bir kısmı kullanmasıdır. Fiili taksim bulunması halinde yasal ön alım
hakkının kullanılamayacağına dair bir yasa hükmü bulunmasa da, taşınmazın kullanma biçimi tüm
paydaşlar arasında varılan bir anlaşmayla belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre
de paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemli olarak bağımsız bu oluşumun
korunması, TMK’nın 2’nci maddesinde tanımını bulan dürüstlük kuralının gereğidir. Zira TMK’nın 2’nci
maddesinde herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uyması
zorunluluğu getirilmiş, uyulmamasının yaptırımı olarak da hakkın kötüye
kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı belirtilmiştir. Bilindiği üzere hakkın açıkça
kötüye kullanıldığı tüm hallerde dürüstlük kuralına da aykırılık söz konusudur. Fiili taksimin hukuki
dayanağını da TMK’nın bu maddesi oluşturmaktadır (Tunaboylu, M.: Önalım (Şuf’a) Davaları, 4. b.,
Ankara 2008, s.440).
Somut olayda, mahallinde 12.04.2012 günü yapılan keşif sonucu düzenlenen 04.05.2012 tarihli
bilirkişi raporuna ekli krokide (A) ile işaretli bölümün Ş. F.’nın, (B) ile işaretli bölümü O. I.’ın, (C) ile
işaretli bölümün davacının, (D) ile işaretli bölümü S. F.’nın kullandığı, kalan kısmın ise boş arsa
niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna ekli krokiden de anlaşılacağı üzere taşınmaz üzerinde
davalının satın aldığı paya özgülenmiş bir bölüm bulunmamaktadır. O halde, taşınmazda fiili taksimin
varlığından söz edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle de davacının ön alım hakkını kullanması
dürüstlük kurallarına (TMK m.2) aykırılık oluşturmayacağı kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca Yerel Mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma
kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı banka vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma
ilamında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana
geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
28.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.

Alanya Lawyer

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago