Ortaklığın giderilmesi davası çift taraflı (actioduplex) bir davadır.
Ortaklığın giderilmesi davasında verilecek karardan her iki taraf da yararlanacaktır.
Bu özelliği gereği de davada taraflar hem davacı hem de davalı durumunda oldukları gibi uygulanacak usul hükümleri de HUMK.’nun 561/570.maddeleri ile özel olarak belirtilmiştir. Nitekim doktrinde de Usul’ün 561 ile 568. maddelerinde toplanmış bulunan bu kuralların 569. madde uyarınca açılacak davalara uygulanacak özel usul kuralları olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
Bu itibarla da, davacının yalnız satış yoluyla ortaklığın giderilmesini istemesine karşın eğer davalı aynen taksim yoluyla ortaklığın giderilmesini talep eder ve koşullarının da mevcut bulunduğu anlaşılırsa mahkemece taksim suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilebileceği kuşkusuzdur.
Taşınmazdaki bir kısım payın ortaklığının giderilmesi mümkün değildir. Gerek M.K. nun hükümleri gerekse Usul Hükümlerine göre ancak bir malın bütününün ortaklığın giderilmesi istenebilir.
Kanunun bu maddesi amir bir nitelik taşır. Aynı kanunun 703/son maddesi de elbirliği mülkiyetinde paylaşma, aksine hüküm bulunmadıkça paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır kuralını öngörür,
Müşterek mülkiyette her bir paydaşın, kendi payı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanun’un 698. maddesinde açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca (E.) Medeni Kanun’un 627. maddesinde bu hakkın sınırları ve 628. maddesinde ise, ortaklığın sona erdirilmesini sağlamak için uygulanacak usul gösterilmiştir. (E.) Medeni Kanun’un 627. maddesinde ortaklığın giderilmesini sınırlayan ve engelleyen hallerden biri mevcut değilse, aynı Kanun’un 628. maddesindeki usul uygulanarak ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gereklidir.
(E.) Medeni Kanun’un 627. maddesinde ortaklığın giderilmesini önleyen haller,
1 – Hukukî tasarruf,
2 – Taşınmazın devamlı bir maksada tahsis edilmesi,
3 – Taksimin münasip olmayan bir zamanda istenmesi ve yapılması halidir.
Bunlardan hukukî tasarruf, paydaşların 10 seneyi geçmemek üzere ortaklığın devam ettirilmesi mükellefiyetinde anlaşmalarıdır. Bu anlaşma ile paydaşlar, bütün paydaşların veya belli bir paydaşın, paydaşlıktan çıkma hakkını durdurmuş sayılanlar. Bu anlaşma yapanları ve irs yoluyla pay iktisap edenleri bağlar. olayımızda taraflar arasında mevcut inşaat mukavelesinde, bu şekilde anlaşma yapıldığına dair bir sarahat yoktur. Açık bir hüküm bulunmayınca, bu tarzda bir anlaşmanın mevcudiyeti kabul edilemez. Mevcut anlaşmanın asıl maksadını inşaatın yapılması olduğundan bahisle, inşaat yapılıncaya kadar ortaklığın devam mükellefiyetinin var olacağı mütalâası yerinde değildir. Zira, tarafların serbest iradeleri ancak bir inşaat sözleşmesi yapılmasında ve bu inşaatın yapılmaması halinde tatbik edilecek statüde birleşmiş olup, ortaklığın devam ettirilmesi hususunda birleşmemiştir. İnşaat sözleşmesinin bu şekilde tefsiri mümkün bulunmamaktadır. inşaat sözleşmesinin doğuracağı hukukî sonuçlar ise, kanunla tayin edilmiştir. Kanunen tayin edilen bu hukukî sonuçlar, dışında yine kanunla tayin edilen bir hukukî sonucu doğuracağının kabul edilmesi, kanun hükümlerine aykırıdır.
Taşınmazın devamlı bir maksada tahsis edilmesi ise; müşterek maldan paydaşların tahsis edildiği gayeye uygun olarak yararlanabilmeleri demektir. Örnek olarak belirtilmek gerekirse, iki taşınmaz mal arasındaki duvar, birden fazla taşınmaz için açılan yol, kuyu, çeşme veya ayrı binaların bir yerden ısınmasını sağlayan tesisler bu mahiyettedir.
Müşterek mülk üzerine bina yapılması için bir paydaşın diğer bir paydaşla inşaat sözleşmesi yapması, taşınmaz malın devamlı bir maksada tahsisi olarak kabul edilemez. Bina yapmak bir tahsis olmadığı gibi devamlı bir mahiyette arz etmemektedir. Kurulacak kat irtifakı kat mülkiyeti de inşaat sözleşmesinin hukukî sonuçlarının hasıl olmasından sonra, Kanun’un tayin ettiği hükümler dairesinde muayyen bir mülkiyet hakkına taalûk ettiğinden taşınmazın devamlı bir maksada tahsisi olarak kabul edilemez. Kaldı ki, Kat Mülkiyeti Kanunu’na göre, irtifak ve kat mülkiyetine konu olan dairelerin satışı da her zaman mümkündür.
Taşınmaz malın münasip bir zamanda satılması haline gelince; bu hüküm ortaklıktan çıkmak isteyen paydaşın bu isteğini, diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Medeni Kanun’un 2. maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Bu sebeple münasip zamanın taşınmazın en yüksek fiyatla satılabileceği zaman olarak kabulü yerinde değildir. Bu yüksek satıştan, zamanın münasip olmaması sebebiyle zarar gören paydaşlar bulunabilir. Ancak mutadı aşan bir süre beklenmesi de paydaşlardan istenemez. Zarar gören paydaşın, zarara uğrama hali kalkmış veya mutat süre geçmişse ortaklığın giderilmesi talebinin kabul edilmesi gerekir. Neticeden münasip zamanın her iki tarafın menfaatleri ölçülerek ve Medeni Kanun’un 4. maddesindeki takdir hakkı kullanılarak tayin icabeder. Muayyen zamanın hâkim tarafından değil, satış esnasında satış memurunun tayin edeceği görüşünü savunanlar dahi mevcuttur.
Ortaklığın giderilmesi davalarında paydaşlar sağsa kendilerinin ölü ise ibraz ettirilecek veraset belgesi ile saptanacak mirasçılarının davaya dahil edilmesi, böylece taraf teşkil olunması zorunludur.
Bununla birlikte ortaklığın giderilmesi davası açma hakkı paylaşma isteme (taksim davası açma) hakkı kural olarak paylı mülkiyette paydaşa, elbirliği mülkiyetinde ise mirasçıya tanınmıştır. Malik olmayan kimseye paylaşma isteme ve paylaşmaya katılma hakkı tanınmamıştır. Örneğin Kanuni Medeninin 612, Medeni Kanunun 677. maddeleri miras payının temliki konusunda Üçüncü kişi ile sözleşme yapma imkanı vermesine karşın, bu kimseye paylaşmaya katılma yetkisi vermemektedir. O halde paydaş olmayan kimsenin paylaşma (taksim) davası açması mümkün değildir.
Kanunu Medeni’nin 588. maddesine göre bir mirasçıya düşen hisseyi temellük eden veya haczeden yahut o mirasçı aleyhine borcunu ödemekten acze dair icra vesikası olan alacaklı hakimin mirasçı yerine kaim olmak üzere taksime iştirakini isteyebilecektir.
Taksime iştirak paylaşma (davayı) isteme hakkını da kapsar. Paylaşma davası açma hakkı paydaş yada mirasçıya ait olduğundan ve borcunu ödemeyen mirasçıdan alacağın tahsili sonucunu doğuran bir davayı açması da beklenemeyeceğinden kanunun sözü edilen maddesi ile bu hak hakime tanınmış, hakim borçlu mirasçı yerine dava açması konusunda alacaklıya yetki vermekte, alacaklı da hakimden aldığı bu yetkiye dayanarak taksim davası açmaktaydı.
Kanun koyucu böyle bir durumu uygun görmediğinden Türk Medeni Kanunun 648. maddesiyle yeni bir hüküm getirmiş, alacaklıya sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir tarzında bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre alacaklı sulh hakiminden paylaşmaya katılmak üzere kayyım atanmasını isteyecek, kayyım atandığında kayyım paydaşlığın giderilmesi (taksim) davası açacak, davaya kayyım huzuru ile devam edilip sonuçlandırılacaktır. Önceki uygulamaya uygun biçimde açılan davanın, reddi yoluna gidilmeden kayyım konusundaki eksikliğin giderilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekir.
Elbirliği mülkiyetine tabi bir malda payı bulunan borçludan alacaklı olan kişi, İcra Mahkemesinden alacağı yetkiye dayanarak borçlunun da içinde bulunacağı tüm elbirliği ortaklarına karşı dava açıp bu davayı sonuçlandıracağına; buradaki dava açmak hakkı hakime ya da başka bir kişiye tanınmamakta yalnızca mirasçıya ya da İcra Mahkemesinden İİK.nun 121. maddesi hükmü uyarınca ortaklığın giderilmesi davasını açma yetkisini alan alacaklıya tanınmaktadır.(5)
İştirakli ortağın alacaklısı da İcra Tetkik Merciinden alacağı yetki belgesine dayanarak borçlunun ortağı olduğu taşınmaz için ortaklığın giderilmesi davası açabilir. 14.4.1943 gün ve 15/48 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre yetki belgesinin İcra Tetkik Merciinden alınması zorunludur. İcra Memurunun böyle bir yetki belgesi verme hakkı yoktur. Tetkik Merciinden belge alınmadan doğrudan doğruya veya İcra Memurunun verdiği belgeye dayanılarak dava açılması halinde dava reddedilmez, yetkili merciinden gerekli belge alınmak üzere davacıya süre verilmesi gerekir.
Alacaklı tarafından ortaklığın giderilmesi davasının açılması halinde borçlu ortak dahil tüm iştirakli ortakların davaya dahil edilmesi zorunludur.
Paydaşlığın giderilmesi davalarında kendilerini vekil ile temsil ettiren paydaşlar yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları iki taraflı, taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır. Bu davalarda davalı da davacı gibi aynı haklara sahiptir. Bu nedenle davacının satış suretiyle paylaşma istemesi davalıların aynen paylaşma istemesine engel teşkil etmez.
Paydaşlığın giderilmesi davalarında mahkemece malın aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilebilmesi için taşınmazın yüzölçümü, niteliği, pay ve paydaş sayısı ve tarım arazilerinin niteliği ile imar mevzuatına göre aynen bölüşmenin mümkün olup olmadığının araştırılması gerekir. Taşınmazın önemli ölçüde bir değer kaybına uğraması söz konusu ise aynen bölünerek paylaştırılmasına karar verilemez. Keza paydaşlar rıza göstermedikleri takdirde taşınmazın bir bölümü paylı bırakılamaz.
Aynen bölünerek paylaştırmanın (taksimin) mümkün olması durumunda bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi halinde eksik değerdeki parçaya para (ivaz) eklenerek denkleştirme sağlanır. Davada paydaşlar arasında anlaşma olmadıkça hakim kendiliğinden bazı taşınmazların bir kısım paydaşlara, kalanın diğer paydaşlara verilmesi şeklinde aynen bölünerek paylaştırmaya karar veremez.
Aynen bölünerek paylaştırma (taksim) halinde teknik bilirkişiye ifraz (taksim) projesi düzenlettirilerek bu projeye göre taşınmaz belediye veya mücavir alan hudutları içerisinde ise belediye encümeninden karar alınmak suretiyle belediyeden, belediye dışında ise il idare kurulundan İmar Yasası ve Yönetmeliği’ne göre bölüşmenin (taksimin) mümkün olup olmadığı sorulur. İfraz projesinde kimlere nerelerin verileceği konusunda paydaşlar anlaşamazlar ise hakim huzurunda kura çekilerek belirlenir.
Onay makamından olumsuz cevap gelmesi halinde paydaşlığın satış suretiyle giderilmesine karar verilmesi gerekir.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…