Olaylar
Başvurucu, tapuda başka bir kişi adına kayıtlı olan ve özel orman olarak kullanılan altı taşınmazı 4/12/1986 tarihinde satın almıştır. Orman Kadastro Komisyonunca 16/3/1993 tarihinde ilan edilen orman kadastrosu sonucunda taşınmazların Mavromat Tepe I Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, dava açmış; dava sonucunda taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlenerek dava reddedilmiştir. Karar bu şekilde kesinleşmiştir.
Başvurucu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) bireysel başvuruda bulunmuş; AİHM, İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna (Tazminat Komisyonu) işaret ederek başvurunun iç hukuk yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Başvurucu, Tazminat Komisyonuna müracaat etmiştir. Tazminat Komisyonu başvurucuya 175.000 TL tazminat ödenmesine hükmetmiştir. Tazminat Komisyonu hukuki geçerliliğini yitiren tapu kaydını tedavül ettiren devletin başvurucunun zararını hakkaniyete uygun olarak tazmin etmesi gerektiğini belirtmiştir. Taşınmazın güncel değerinin fahiş olduğunu vurgulayan Tazminat Komisyonu, başvurucunun 1986 tarihinde taşınmazlar için ödemiş olduğu bedelin enflasyon karşısındaki güncellenmiş değerinin de cüzi kalacağını, bu sebeple başvurucunun tüm zararlarının karşılığı olarak hakkaniyete uygun olarak 175.000 TL tazminat ödenmesine karar verilmesinin yerinde olacağını değerlendirmiştir. Başvurucunun bölge idare mahkemesine yaptığı itiraz, takdir edilen tazminatın hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, orman olarak tespit edilen taşınmaz için ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın ormanların korunması ve geliştirilmesine ilişkin 169. maddesi uyarınca ormanların özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte söz konusu taşınmazların kamu makamları tarafından oluşturulan tapu kayıtlarına göre özel mülke konu edildiği ortadadır. Başvurucu tarafından söz konusu taşınmazların satın alındığı tarihte tapu kayıtlarında herhangi bir şerhin veya belirtmenin bulunduğu kamu makamlarınca gösterilemediği gibi dosya kapsamından başvurucunun taşınmazların devlet ormanı olduğunu bilebilecek durumda olduğunu gösterir başkaca herhangi bir olgunun da mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Taşınmazların özel orman vasfında olması ileri bir dönemde devlet ormanı olarak sınırlandırılabileceğini öngörülebilir hâle getirmemektedir. Zira Türk hukuk sisteminde özel orman tamamen yasaklanmış bir müessese değildir.Günümüzde bile çok sayıda özel orman vasfında taşınmaz bulunmaktadır. Nitekim 6831 sayılı Orman Kanunu’nda özel ormanlara ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Tapu kayıtlarının oluşturulması ve tutulması kamu makamlarının gözetiminde olduğuna göre orman olmasına rağmen hatalı olarak bu kayıtların oluşturulması hâlinde de yine devletin sorumlu olması tabiidir. Orman olan taşınmazların korunması bağlamında müdahalenin kamu yararına dayalı meşru bir amacı bulunmakta ise de devletin verdiği tapuya dayanarak mülkiyet hakkı sahibi olan başvurucunun da menfaatlerinin gözetilmesi ve bu çerçevede idarenin hatalı işleminin bütün sonuçlarının başvurucuya yüklenmemesi gerekmektedir. Bu bağlamda tapunun iptal edilmesi karşılığında tazminat ödenmesinin başvurucuya yüklenen külfeti hafifletecek ve kamu yararı ile bireysel menfaatlerin dengelenmesini sağlayacak önemli bir araç olduğu söylenebilir.
Belirtilmelidir ki başvurucuya ödenmesi gereken tazminatın hesaplanmasında taşınmazların rayiç bedelinin dikkate alınmamış olması Anayasa’nın 35. maddesini ihlal etmemektedir. Taşınmazın müdahale anındaki değerinin hesaplanması dışındaki seçenekler taşınmaz değerinde sonradan meydana gelen artış veya azalmalar nedeniyle malikin haksız kazanç elde etmesine veya haksız yere zarara uğramasına yol açabilir. Dolayısıyla malikin mülkiyet hakkıyla ormanların korunması amacı arasındaki adil dengenin sağlanmasında taşınmazın güncel değerinin verilmesi gerektiği söylenemeyecektir. Nitekim AİHM’in yaklaşımı da taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki değerinin verilmesi yönündedir. Kuşkusuz tazminat miktarının hesaplanmasında taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki niteliği de gözönünde bulundurulacaktır.Ne var ki malike ödenecek tazminatın hesaplanmasında taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki niteliğinin ve değerinin esas alınması gerekmekte ise de bunun enflasyon karşısında yitirilen kısmının da karşılanması gerekir. Aksi takdirde yıllarca taşınmazını kullanamayan ve taşınmazın bedelinden yararlanamayan malik, elde ettiği yarara karşılık orantısız bir külfete katlanmış olacaktır.
Bu çerçevede Tazminat Komisyonunun devletin sorumluluğunu taşınmazın tapusunun tedavül görmesine sebebiyet vermesine indirgemesi mülkiyet hakkının anayasal güvencelerinin gözardı edilmesine neden olmaktadır. Somut olayda başvurucunun tapu siciline güven ilkesinden yararlanan üçüncü bir kişiye ödediği bedeli talep etmesi gibi bir durumun bulunmadığı hatırlanmalıdır. Olayda başvurucunun taşınmazlarının tapusu devlet tarafından orman olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Tapunun ormanların korunması amacıyla iptal edilmesi mülkten yoksun bırakma mahiyetinde olup devletin sorumluluğu taşınmazın mülkiyetin kaybedildiği tarihteki bedelinin ödenmesini kapsamaktadır. Başvurucunun 1986 tarihinde ödediği bedelin güncellenerek ödenmesi biçimindeki bir yöntemin taşınmazların gerçek bedeline karşılık geldiğinin kabulü mümkün değildir.
Kuşkusuz üstün kamu yararının gerekli kıldığı bazı istisnai durumlarda taşınmazın tam bedelinin ödenmemesi müstahak görülebilir. Gelgelelim somut olayda başvurucuya taşınmazın gerçek bedelinin aşağısında tazminat ödenmesini haklılaştıran bir durumun varlığı gösterilememiştir. İdarenin hatasını düzeltmek amacıyla tapuyu iptal etmesi hiçbir şekilde daha az tazminat ödenmesini müstahak kılan bir durum olarak kabul edilemez. Tapunun iptal edilmesinde başvurucunun hiçbir kusurunun da bulunmadığı gözetildiğinde taşınmazın mülkiyetinin yitirildiği tarihteki değerinin enflasyon karşısında yitirilen kısmının da karşılanmış hâlinin başvurucuya ödenmesi ormanların korunmasındaki kamusal yarar ile başvurucunun mülkiyet hakkından yararlanmasındaki bireysel yarar arasında adil bir denge kurulmasını temin edecektir.
Taşınmazların mülkiyetinin kaybedildiği 22/12/2005 tarihindeki değerlerinin ne kadar olduğuyla ilgili olarak herhangi bir bilgi bireysel başvuru dosyasında bulunmadığından Tazminat Komisyonunun takdir ettiği tutarın adil dengeyi sağlayıp sağlamadığı değerlendirilememektedir. Bu durumda mevcut koşullarda başvurucu lehine hükmedilen tazminatın başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasındaki bireysel yarar ile ormanların muhafazasındaki kamusal yarar arasındaki adil dengeyi temin ettiği kamu makamlarınca gösterilememiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…