T.C. YARGITAY
14.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/6642
Karar: 2013/9428
Karar Tarihi: 20.06.2013
MÜDAHALENİN MENİ VE KAL İSTEMİ – SULARIN EN AZ OLDUĞU DÖNEMDE MAHALLİNDE ZİRAAT BİLİRKİŞİSİ VE JEOLOJİ MÜHENDİSİNİN BULUNDUĞU BİLİRKİŞİ HEYETİYLE KEŞİF İCRASI YAPILMASI – EKSİK İNCELEME – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Somut olayda, suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraat bilirkişisi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrası ile, davacıların ve davalıların suya ihtiyaç durumu, ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalıların başka kaynaktan ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı, tarafların davaya konu suyu önceden beri kullandıkları da dikkate alınarak su rejimi oluşturulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
(167 S. K. m. 1, 2, 3, 4, 5, 6) (4721 S. K. m. 756)
Dava: Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.1.2010 gününde verilen dilekçeyle suya elatmanın önlenmesi ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda: davanın kabulüne dair verilen 12.12.2012 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı L. E. tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
Karar: Davacılar, maliki oldukları 628 parsel sayılı taşınmazındaki suyu, davalıların, depodan motorla ve boru döşemek suretiyle 744 parsel sayılı taşınmazlarına götürdüklerini belirterek davalıların suya ve taşınmaza yaptığı müdahalelerinin kal suretiyle giderilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davaya konu suyun altmış yıl önce babalarıyla amcaları tarafından çıkartıldığını ve birlikte kullandıkları ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalı Lokman Engel temyiz etmiştir.
1-) Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyetiyle birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; <yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer> olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (T.M.K.md.756/3).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, davaya konu su debisi nazara alındığında (0,8 lt/sn) genel su niteliğindedir. Genel sulardan ise herkes öncelikli ve kadim hak korunmak suretiyle faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Mahalli bilirkişi, davaya konu suyun 1950-1955 yıllarında kendiliğinden çıktığını ve her iki tarafın murisleri tarafından anlaşarak yıllarca kullanıldığını beyan etmiştir.
Bu durumda suların en az olduğu dönemde mahallinde ziraat bilirkişisi ve jeoloji mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif icrası ile, davacıların ve davalıların suya ihtiyaç durumu, ziraat bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli, davalıların başka kaynaktan ihtiyacını karşılayıp karşılamadığı araştırılmalı, tarafların davaya konu suyu önceden beri kullandıkları da dikkate alınarak su rejimi oluşturulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı sebeplerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulmasına, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, 20.06.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…