Hukuki Yarar Kavramı:
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.’nun 114. maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak kabul edilmiştir . Hakkı ihlal edilen bir kişi davacı olarak mahkemeye başvurup hukuki korunma talep edebilir. Ancak davacının hukuki korunma talep edebilmesi için korunmaya değer bir yararının bulunması gerekir . Davacının dava hakkına sahip bulunması mahkemeden hukuki koruma isteyebilmesi için yeterli değildir . Dava açan kişinin ayrıca dava açmakta hukuki bir yararı bulunmalıdır . Kural olarak inşai davalarda ve eda davalarında hukuki yararın bulunduğu varsayılır . Davacı bu tür davalarda hukuki yararının bulunduğunu bildirmek ve ispat etmekle yükümlü değildir . Ancak şüphe halinde hukuki yararın mevcut olup olmadığı inceleme konusu yapılır . Tespit davalarında bu arada menfi tespit davasında davacının davanın açılmasında hukuki yararı bulunmalıdır . Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmeli , açıklamalı ve gerekirse ispat etmelidir1 . Davacı menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğunu ispat edemezse dava dava şartı olan hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmelidir.
II. Menfi Tespit Davasında İspat Koşulları
Davacı borçlu dava konusu borcun mevcut olmadığını iddia eder ve mahkemeden böyle bir alacağın mevcut olmadığının tespitini isterse , bu halde davalı alacaklı alacağın varlığını ispatla yükümlüdür . Davacı borçlu , alacağın iradeyi sakatlayan durumlardan biri sebebiyle (hata , hile , ikrah) geçersiz olduğunu iddia ederse bu durumda iddiasını ispatla mükelleftir . Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa , bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir . Görülmektedir ki , menfi tespit davasında kural olarak , hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır . Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş , ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez , hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir . Zira davacı borçlu , senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil , başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte ; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
“Yargıtay 20. HD. , 2019/2494 E. , 2019/3652 K. , T. 27.05.2019 ;”
‘’Dava İİK’nın 72. maddesi gereğince açılmış menfi tespit davası olduğu ve menfi tespit davasında, kambiyo senetine bağlı olması gibi istisnai durumlar hariç, ispat külfetinin davalıda olduğu dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukukî ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukukî ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Bu sebeplerle mahkemece ; davacının davalı/alacaklının takip yetkisine ve borcun esasına itirazı olduğu değerlendirilerek öncelikle davalının takip yetkisi olduğu ve icra takibine konu borcun doğduğu hususunu sunacağı delillerle ispatlaması gerektiği gözönüne alınıp , tarafların sunacağı deliller toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken ispat külfetinin davacıda olduğu yanlış değerlendirmesi ile yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.’’
Sonuç itibariyle İİK madde 72 doğrultusunda menfi tespit davasında kural olarak ispat yükü davalı alacaklıda olup borcun varlığını kanıtlamak zorundadır. Ancak borç özel nedenler ile yani iradeyi sakatlayan haller sebebiyle geçersiz hale geldiyse ispat yükü yer değiştirip bu durumun varlığını davacı borçlu kanıtlamak durumundadır.
Kambiyo Senedinde Malen Kaydı – Menfi Tespit Davası – İspat Külfeti
Kambiyo senedindeki söz konusu kayıt , bononun teslim edilmiş bir mal karşılığında düzenlenmiş olduğunu ifade etmektedir . Bir diğer deyişle ; keşideci (bonoyu düzenleyen kişi) malı teslim aldım ve malın karşılığı olan bedel ödeme borcumu da bu bonoyla ifa etmekteyim demektedir .
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2013/2402
“İçtihat Metni”
“Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli 3.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 01.02.2012 gün ve E:2010/1442,
K:2012/92 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 29.01.2013 gün ve E:2012/14275, K:2013/1601 sayılı ilamı ile;
(…Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketten akrabaları olan dava dışı N..A..’ya hediye olarak 06.04.2010 tarihli fatura karşılığı 3.377,75-TL tutarında mal aldıklarını, ayrıca kendileri için de bazı eşyalar beğenerek davalıdan toplam 6.000-TL tutarında mal almak üzere anlaştıklarını ve takibe konu edilen 6.000-TL bedelli senedi davalıya verdiklerini, hediye olarak alınan malların 06.04.2010′ da N..A..’ ya teslim edildiğini, ancak müvekkillerinin kendileri için almak istedikleri malları almaktan vazgeçerek davalıya bildirdiklerini, davalı tarafın elindeki senet 6.000-TL bedelli olsa da, müvekkillerinin borçlarının satılan mal bedeli olan 3.377,75-TL olup, bu borcun taksitleri bittiğinde senedi iade edeceğine dair beyanına güvenerek senedi iade almadıklarını, müvekkillerinin hediye aldıkları maldan kaynaklanan borçlarının 1.900-TL’lik kısmını davalıya ödediklerini, geriye 1.477,7-TL borç kalmasına rağmen, davalının 6.000-TL’lik senede dayanarak 4.100-TL bakiye borç kalmış gibi ihtiyati haciz kararı aldığını ve Denizli 7.İcra Müdürlüğü’nün 2010/9116 takip dosyasından takip başlattığını, müvekkillerinin takibe konulan senetten ve takipten dolayı yalnızca 1.477,75-TL borçlarının bulunduğunu belirterek, talep edilen 2.622,25-TL’lik kısımdan davalıya borçlarının olmadığının tespitine ve davalı aleyhine %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacılara 18.05.2010 tarihli fatura karşılığı mal sattığını, buna istinaden davacıların 18.05.2010 düzenleme tarihli, 15.07.2010 ödeme tarihli 6.000-TL bedelli senedi düzenleyerek verdiklerini, borcun 1.900-TL’ sini ödediklerini, ancak geri kalan 4.100-TL’ nin ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlattıklarını, davacıların borçlu olmadıklarını iddia ettikleri miktar bakımından ödeme ya da mal iadesi yapıldığını yazılı delillerle ispat etmeleri gerektiğini, ispat yükünün davacılarda olduğunu, zira senette “malen” kaydının bulunduğunu, önce malın teslim edildiğini ve akabinde senedin düzenlendiğini belirterek, davanın reddine ve %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacının davaya konu takip dosyasında 15.07.2010 ödeme tarihli 6.000-TL bedelli senetten dolayı asıl alacak olarak borcunun 1.477,75-TL olduğunun (2.622,25-TL borcunun bulunmadığının) tespitine, davalı tarafın kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm her iki taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, kambiyo senedi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup, bonoda “malen” kaydı bulunmaktadır. Bu durum malın teslim edildiğine karine teşkil edip aksinin, iddia eden tarafından yazılı şekilde ispat edilmesi gereklidir. Mahkemece ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek malın teslim edildiğini davalı alacaklı yanın ispatlayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir….”
Dava konusu bonoda davacı … keşideci, davalı … lehtar olup , ihdas nedeni olarak “malen” kaydı bulunmaktadır .
Bono bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olup , senette bedel kaydının mevcut olması hâlinde ispat yükü kaydın aksini savunan tarafa aittir . Somut olayda ise her iki yanın bononun mal karşılığı olmadığına dair beyanları karşısında senedin her iki tarafça da talil edildiğinin kabulü zorunludur ve bu durumda TMK’nın 6. ve HMK’nın 191. maddesi uyarınca ispat yükünün davacı senet borçlusunda olduğu yolundaki genel kuralın yer değiştirmeyeceği ve davacının senedin bedelsiz olduğunu ispatlaması gerektiği kabul edilmelidir.
Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince , davacı-borçlu takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekir . Takibe konu yapılan senedin (bononun) metninden bu anlaşılamadığı gibi , davacılar bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunmamıştır . Zira , davacılar , senedin (bononun) keşidecisi ve kefili , davalı da lehtarı bulunduğuna göre , senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından , bedelsizlik iddiasını tanıkla değil , usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerekir . Davaya konu bonoda “malen” ibaresi bulunduğuna göre , böyle bir bonoda malın teslim alındığı , borçlu tarafından ikrar edilmiştir . Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur . Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle , malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir.
Şu durumda , uyuşmazlığa ve takibe konu yapılan bononun hukuken geçerli olduğunun kabulü gerekir . O halde , davacı-borçlu bononun bedelsiz olduğunu ileri sürdüğüne göre , ispat yükü davacılardadır . Davacılar bu iddiasını ise yazılı delille kanıtlamalıdır .
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…