Olaylar
Başvurucunun bağımsız bölüm maliki olduğu siteye komşu parsel üzerinde balık ve su ürünleri toptancı hali yapılmasına ilişkin yatırımın onaylanmasına karar verilmiştir. Başvurucu, anılan kararın iptaline karar verilmesi talebiyle idare mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde; temel kazma ve hafriyat çalışmalarının devam ettiğini, M. Sitesi’nin bahçe duvarlarına kadar girildiğini ve güvenlik önlemleri alınmadan kazı çalışmalarının sürdürüldüğünü, inşaatın bitmesinden sonra da koku ve gürültü nedeniyle bulunduğu meskenin yaşanamaz hâle geleceğini belirtmiştir. İdare mahkemesinin davanın reddine karar vermesi üzerine başvurucu, istinaf başvurusunda bulunmuş; bölge idare mahkemesi ise istinaf talebinin reddine karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, komşu taşınmaza balık ve su ürünleri toptancı hali yapılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı çerçevesinde kamusal makamların çevreyi koruma ve geliştirme, bu bağlamda gerekli önlemleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunun nasıl yapılacağı ve bu kapsamda hangi tedbirlerin alınacağı hususu kamu otoritelerinin takdirinde olmakla birlikte hakkın ihlaline yol açılmaması için söz konusu tedbirlerin süratle, makul ve uygun bir yöntemle uygulanması da zorunludur.
Somut başvurunun koşullarında alınması gereken önemli tedbirlerden biri başvurucunun haklı kaygılarının ne denli gerçek olduğunun ve çevresel rahatsızlığın ne türden etkilerinin olabileceğinin objektif ve bilimsel verilerle ortaya konulmasıdır. Bu husustaki işlevsel yöntemlerden biri de kapsama alınan projelerle ilgili çevresel etki değerlendirmesi çalışmalarının yapılmasıdır. Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 4. maddesinde çevresel etki değerlendirmesi (ÇED); gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar olarak tanımlanmaktadır. Nitekim Su Ürünleri Toptan ve Perakende Satış Yerleri Yönetmeliği’nin 7. maddesinde kuruluş izni için gerekli belgelerden birinin de “Mahalli Çevre Kurulunun, çevresel etkileri önemsizdir kararı veya çevresel etki değerlendirmesi olumlu raporu” olduğu düzenlenmektedir. Bu bakımdan ÇED raporu alınması ve başvurucunun yakındığı rahatsızlıkların etki derecelerinin ortaya konulması veya çevresel etkilerin önemsiz olduğunun saptanması açısından Mahalli Çevre Kurulundan bu yönde bir rapor alınmasının mevzuatta koşul olarak düzenlenmiş olması önemlidir.
Bu durumda başvurucunun yargılama sürecinde ileri sürdüğü ÇED raporu alınmasına ilişkin iddiası hakkında derece mahkemesi kararlarında herhangi bir değerlendirmenin yer almaması ve mevzuat hükümlerine rağmen bu konuda bir gerekliliğin olup olmadığı konusunda inceleme yapılmaması, başvurucunun çevresel rahatsızlığa ilişkin iddiaları hakkında özenli bir yargılama yapılmadığı anlamına gelecektir. Öte yandan 5216 sayılı Kanun’da her çeşit toptancı halini yapmak, yaptırmak büyükşehir belediyelerinin görev ve sorumlulukları arasında sayılmıştır. Bununla birlikte ilgili Yönetmelik’te su ürünleri hallerinin mesken, işyeri, zararlı madde üreten tesisler ve benzeri yerlere yakın alanlarda kurulamayacağı düzenlenmiştir. Ayrıca somut olayla ilgili olarak açılan tespit davası kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda, belediye tarafından hafriyat çalışması yapılırken herhangi bir emniyet ve kazı önleminin alınmadığı, komşu parsele ait duvarın bir kısmının yıkıldığı ve yağışlı havalarda komşu parseldeki bağımsız bölümlerin zarar görebileceği belirtilmiştir.
Derece mahkemelerince başvurucunun esaslı iddialarına ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmamış, özenli bir yargılama yürütülerek anayasal standartları karşılayan nitelikte ilgili ve yeterli gerekçelere yer verilmemiştir. Bu durumda başvurucunun menfaati ile belediyenin görev ve sorumlulukları kapsamında yürütmesi gereken kamu hizmetiyle ortaya çıkacak kamusal yarar bağlamında, somut başvuru özelinde karşı karşıya gelen menfaatler arasında, derece mahkemeleri tarafından bir değerlendirme ortaya konulmamıştır.
Bu tespitler ışığında başvurucunun özel hayata saygı hakkı bağlamında kamusal makamların üzerine düşen pozitif yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…