Olaylar
Olay günü üç kişi, 155 Polis İmdat hattını arayarak başvurucuların yakını olan Y.C.C.nin bir parkta uyuşturucu madde kullandığı yönünde ihbarda bulunmuştur. Anılan ihbarlar üzerine olay yerine gelen polis memurları M.C. ve S.P. ile Y.C.C. arasında yaşanan arbedede polis memurlarının biber gazı sıkması neticesinde fenalaşan Y.C.C. kaldırıldığı hastanede aynı gün hayatını kaybetmiştir. Başsavcılık olayla ilgili olarak derhâl soruşturma başlatmıştır. Başsavcılık, polis memurları S.P. ve M.C.nin eylemlerinin taksirle ölüme neden olma suçunu oluşturduğunu belirterek şüpheli polis memurlarının kamu görevlisi olması ve suçun görevleri sırasında ve görevleri sebebiyle işlenmiş olması nedeniyle valilikten 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’a göre soruşturma izni istemiştir.
Valilik soruşturmayı yürütmek üzere İçişleri Bakanlığından müfettiş görevlendirilmesini istemiş, bu doğrultuda İçişleri Bakanlığı ön inceleme yapmak üzere bir mülkiye başmüfettişi ve bir polis başmüfettişi görevlendirmiştir. Ön inceleme yapmak üzere görevlendirilen başmüfettişler kolluk görevlileri ile diğer tanıkların ifadelerine başvurmuş, gerekli gördükleri delilleri toplamıştır. Bu kapsamda da soruşturma izni verilmemesi görüşünü içeren ön inceleme raporunu sunmuşlardır. Anılan rapor doğrultusunda kaymakamlık, kolluk görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir. Başvurucular söz konusu karara itiraz etmiş, itirazı inceleyen bölge idare mahkemesi itirazın reddine karar vermiştir. Bunun üzerine başsavcılık, itirazın reddedilerek kesinleşmesi nedeniyle soruşturma koşulunun gerçekleşmediğini belirterek inceleme yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.
İddialar
Başvurucular, kolluk görevlileri tarafından gereksiz ve orantısız güç kullanılması sonucu ölümün meydana gelmesi ve ölüm olayına ilişkin olarak soruşturma izni verilmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
1. Yaşam Hakkının Maddi Boyutu Yönünden
Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında kolluk görevlilerinin toplumsal olaylara müdahalesinde araç olarak kabul edilen, ulusal ve uluslararası mevzuatta da kullanımı yasaklanmayan biber gazı/göz yaşartıcı gaz kullanım usullerini yaşam hakkı ve kötü muamele yasağı kapsamında, maddi güç kullanımının orantılılığı bağlamında denetlemiştir. Bu incelemelerde Türkiye Tabipler Birliğinin yayımladığı toplumsal olaylarda kullanılan kimyasal silahlara ilişkin bilgi notunda Türkiye’de kullanılan gazın solunum darlığı, bulantı, kusma, tahriş gibi sonuçlarının olabileceğinin hatta çocuklarda, yaşlılarda, gebelerde ve kronik rahatsızlıkları olanlarda ölüme varabilecek vahim sonuçlar doğurabileceğinin belirtildiği hususu da dikkate alınmıştır.
Olası etkileri gözetildiğinde bu tür gazların kullanılması, direncin kırılması için elverişli olan diğer araçların öncelikle denenmesi ve bunlardan bir sonuç elde edilememesi veya bir sonuç alınamayacağının somut olayın şartlarında açıkça anlaşılabilir olması koşuluyla hukuka uygun görülebilir.
Somut olayda kolluk görevlilerinin müdahalesi önceden planlanan ve hazırlık çalışmaları yapılan bir operasyon olmayıp alınan ihbarlar nedeniyle 155 Polis İmdat hattı görevlilerince telsiz anonsu yapılarak iki polis memurunun olay yerine yönlendirilmesi sonucu gerçekleşen ve yaklaşık iki dakika süren bir müdahaledir. Kolluk görevlilerinin -olay yerine koşarak gelen diğer kolluk görevlisi ile birlikte- iki kişi olması, kendilerine karşı direnen ölen kişinin bu sırada yerde yatıyor olması ve bunlardan daha önemlisi 14 yaşında bir çocuk olması, sahip olduğu fiziksel kuvvet ile silah veya silah sayılan benzeri saldırı vasıtası taşıdığı yönünde bir şüphenin bulunduğunun da ileri sürülmemesi dikkate alındığında kolluk görevlilerinin çocuğun kaçmasını veya direnç göstermesini engellemeleri için alternatif tedbirleri almalarının mümkün olduğu anlaşılmıştır. Bir başka deyişle 14 yaşında olup silah ve benzeri bir vasıtaya da sahip olmayan bir çocuğun yaratacağı tehlikenin bedenî kuvvet bakımından da çocuğa göre her biri ayrı ayrı avantajlı olan iki kolluk görevlisi tarafından önlenemeyecek, müdahalede yetersiz kalınacak düzeyde olması düşünülemez. Dolayısıyla kolluk görevlisinin başvurucuların yakınının ölümüne etkisi olan biber gazı kullanması şeklindeki müdahalenin orantılı olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. Yaşam Hakkının Usul Boyutu Yönünden
Soruşturma izni prosedürünün amacı kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri ileri sürülen suçlardan dolayı gereksiz ithamlarla karşılaşmamaları, bu şekilde her türlü endişeden uzak tutulmaları suretiyle kamu hizmetlerinin aksamaması için iddia olunan suçlar bakımından ceza soruşturmasına geçilmeden önce bir ön inceleme yapılmasıdır. Bu incelemede isnat edilen suç konusu eylemin gerçekliği genel hatları ile kapsam ve niteliği, çerçevesi, delillerinin neler olduğu gibi hususlar araştırılır.
Gerek idari nitelikteki ön incelemenin gerekse soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı yapılan itirazları değerlendiren idari yargı organlarınca yapılacak olan inceleme ve değerlendirmelerin soruşturma izni prosedürünün ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde uygulanmasına ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimi oluşmasına izin vermeyecek şekilde yapılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Bölge idare mahkemesi kararında kolluk görevlileri hakkında soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelikte yeterli ve makul şüphe bulunmadığı belirtilerek soruşturma izni verilmemesine dair karara yapılan itirazın reddine karar verilmiştir. Anılan kararda itiraz nedenlerinin hangi gerekçelerle kabul edilmediğine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunulmadan sadece idarenin görüşü doğrultusunda bir sonuca ulaşıldığı görülmüştür. Bölge idare mahkemesi kararının soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekliliğini karşılamadığı, yaşam hakkına yönelik müdahalenin ölçülü bir müdahale olup olmadığına yönelik bir değerlendirme içermediği, bu değerlendirmelerin de yer alabileceği bir soruşturma ve gerektiğinde kovuşturma yapılmasını engellediği anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…