Yargı Kararları

Kıyafet Kabulü Bağlamında Mahpusun Maddi ve Manevi Varlığın Korunması Hakkının İhlal Edilmesi

Olaylar  

Başvurucunun tutuklu bulunduğu sırada İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla hükümlü ve tutukluların kıyafet değişimlerine sınırlama getirilmiştir. Buna göre eskiyen giyim eşyalarının ancak yenileriyle değiştirilmesine izin verileceği, çamaşır makinesine veya ağartıcılara maruz kalmış ya da tamir görmüş kıyafetlerin ceza infaz kurumuna alınmasına ise müsaade edilmeyeceği kararlaştırılmıştır. Başvurucu, infaz hâkimliğine başvurarak bu kısıtlamanın kaldırılması talebinde bulunmuştur. İnfaz hâkimliği talebi reddetmiştir.

Ağır ceza mahkemesi de infaz hâkimliği kararının usul ve kanuna aykırı olmadığı gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.

İddialar

Başvurucu, eski kıyafetlerinin ceza infaz kurumuna alınmaması nedeniyle maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

  Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle kamu otoritelerinin bu hakka keyfî bir şekilde müdahale etmemesini, kişilerin fiziksel ve ruhsal yönden zarar görmelerine neden olmamasını gerektirir. Bu, devletin bireyin vücut ve ruh bütünlüğüne saygı gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan negatif ödevidir.

  Somut olayda İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla hükümlü ve tutukluların kıyafet değişimlerine sınırlama getirilmiş, yeni olmayan kıyafetlerin tutuklu ve hükümlülere verilmesi yasaklanmıştır. Uygulamanın dayanağını oluşturan bu karar incelendiğinde tutuklu ve hükümlülerin yıkatmak amacıyla ailelerine kıyafet teslim etmelerinin denetimde yol açtığı güçlüklerden ve yıkatmaya verilen kıyafetlerin ceza ve infaz kurumuna geri alımı sırasında ortaya çıkan güvenlik riskinden endişe duyulduğu anlaşılmıştır.

  Darbe teşebbüsü sonrası ceza infaz kurumlarının doluluk oranındaki artış ve personel yetersizliği sebebiyle aileler tarafından tutuklu ve hükümlülere verilmek üzere ceza infaz kurumuna teslim edilen kıyafetlerin denetiminde zafiyet yaşanması endişesinin yersiz olmadığının altı çizilmelidir. İdare ve Gözlem Kurulu kararında sadece yeni kıyafetlerin ceza infaz kurumuna kabulüne müsaade edileceğinin belirtilmiş olmasından uygulamanın amacının tutuklu ve hükümlülerin kıyafetlerini yıkatmak üzere ailelerine teslim etmelerinin önlenmesi olduğu söylenebilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması gayesiyle aileler tarafından tutuklu ve hükümlülere kıyafet teslimine yönelik olarak kısıtlayıcı düzenlemeler yapılması makul karşılanmalıdır.

  Bununla birlikte müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olabilmesi, müdahale için seçilen aracın ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması amacına ulaşılabilmesi bakımından elverişli olmasına bağlıdır. Somut olayda başvurucunun ceza infaz kurumundaki kıyafetleri yıkatmak üzere ailesine teslim ettiğiyle ilgili olarak kamu makamlarının bir iddiası bulunmamaktadır. Başvurucunun temel iddiası evde bulunan ve giyilebilir durumdaki kıyafetlerinin ceza infaz kurumuna alınmamasına yöneliktir. Başvurucunun yıkatmak üzere ailesine teslim ettiği değil evde bulunan kıyafetlerinin ceza infaz kurumuna alınmasının engellendiği gözetildiğinde seçilen aracın öngörülen amaç için elverişli olduğunun kabulü güçtür.Zira bu durumda kıyafet kabulünün yeni kıyafet ile sınırlandırılmasıyla hedeflenen tutuklu ve hükümlülerin mevcut kıyafetlerini yıkatmak üzere ailelerine teslim etmelerinin önlenmesi amacına hizmet etmesi söz konusu değildir. Bu bağlamda tutuklu ve hükümlülere ailesi tarafından yeni kıyafet teslim edilmesi ile yeni olmayan ancak giyilebilir durumdaki kıyafetin teslimi arasında nasıl bir fark olduğu anlaşılamamıştır.

  Öte yandan bu koşullarda somut olaydaki tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap verdiği de söylenemeyecektir. Başvurucu yıkatmak üzere ailesine teslim ettiklerini değil evde bulunan, giyilebilir durumdaki kıyafetlerini teslim almak istediğine göre ceza infaz kurumuna kabul edilecek kıyafetlerin yeni kıyafetlerle sınırlandırılmasının sosyal bir ihtiyaca cevap verdiğinin kabulü zordur.

  İnfaz hâkimliği kararında Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik’in 7. maddesinde “yenisi” tabirinin mutlaka yeni etiketli kıyafet biçiminde yorumlanmaması gerektiği ifade edilmiş ise de yeni kıyafetten ne anlaşılması gerektiğiyle ilgili olarak İdare ve Gözlem Kurulu kararındaki tanımlamalar esas alınmıştır. İdare ve Gözlem Kurulunun kararında -etiketli veya etiketsiz- hiç kullanılmamış veya az kullanılmış olan ve çamaşır makinesine veya ağartıcılara maruz kalmamış ya da tamir görmemiş bulunan kıyafetlerin yeni sayıldığı belirtilmiştir. Kullanılamayacak derecede eskimiş kıyafetlerin mahpuslara teslim edilmemesi haklı görülebilir ise de eski ancak kullanılabilir durumda olan kıyafetlerin ceza infaz kurumuna alınmasının yasaklanmasını müstahak kılan bir sebep bulunmamaktadır. İdare ve Gözlem Kurulu kararında az kullanılmış kıyafetlerin de yeni kıyafet kapsamında kabul edileceği anlaşılmakla birlikte uzun süre kullanılmış olan fakat giyilebilir olma özelliğini kaybetmeyen kıyafetlerin ceza infaz kurumuna alınmamasının haklı bir temeli bulunmamaktadır. 

Dahası başvurucu maddi imkânlarının yeni kıyafet almaya elverişli olmadığını öne sürmektedir. Mali olanakları yeterli olmayan tutuklu ve hükümlülerin evlerindekileri kullanmak yerine yeni kıyafet almaya zorlanması ceza infaz kurumunda bulunmanın ötesinde bir ızdırap duymalarına yol açabilir. Ceza infaz kurumunda bulunma insan onurundan feragat edilmesini gerektirmez. Diğer bireyler gibi mahpuslar da korunmaya değer onura sahiptir. Ceza infaz kurumlarının güvenliği sağlayacak tedbirlerin alınması konusunda geniş takdir yetkileri bulunsa da alınacak tedbirlerin tutuklu ve hükümlülerin tutulma hâlinin gerektirdiğinin ötesinde manevi üzüntüye düçar olmalarına yol açmamalıdır.

Sonuç olarak somut olayda başvurucunun evde bulunan ve kullanılabilir durumda olan kıyafetlerinin ceza infaz kurumuna alınmaması suretiyle başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediği ve bu nedenle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago