Olaylar
Başvurucuların maliki olduğu taşınmazın üzerinden 1983 yılı öncesi ve sonrasında olmak üzere iki defa kamulaştırma yapılmaksızın veya idari irtifak tesis edilmeksizin enerji nakil hattı geçirilmiştir. Başvurucular asliye hukuk mahkemesinde Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine (TEDAŞ) karşı kamulaştırmasız el atma sebebiyle tazminat davası açmıştır.
Mahkeme, bilirkişi raporunda salınım payı dikkate alınarak belirlenen 13.837,33 TL üzerinden davayı kabul etmiştir. TEDAŞ bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuş; istinaf başvurusunu inceleyen bölge adliye mahkemesi, mahkeme kararını kaldırmıştır. Bölge adliye mahkemesi bilirkişi raporunda iz düşüm alanı esas alınarak hesaplanan toplam 3.998,03 TL’nin başvuruculara tazminat olarak ödenmesine, ayrıca davalı TEDAŞ lehine 2.180 TL maktu vekâlet ücretine hükmetmiş; toplam 2.518,80 TL olan yargılama giderinin 1.678,66 TL’sinin başvurucular üzerinde bırakılmasına karar vermiştir.
İddialar
Başvurucular; kamulaştırmasız olarak üzerinden enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın irtifak bedelinin eksik belirlenmesi, bu sebeple açılan tazminat davasında aleyhe yargılama giderlerine ve vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
1. İrtifak Bedeli Yönünden
Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu incelendiğinde raporda taşınmazın değer düşüklüğünün neden hattın salınım alanı esas alınarak belirlenmesi gerektiğinin açıklanmadığı görülmüştür. Mahkeme kararında da buna açıklık getirilmemiştir. Buna karşılık bölge adliye mahkemesi kararında hattın iz düşümü alanı esas alınırken de herhangi bir gerekçeye yer verilmemiştir. Bu durumda idari irtifakın tesisi hâlinde taşınmazda meydana gelen değer azalmasının hangi yöntemle belirlenmesinin Anayasa’nın 46. maddesinde belirtilen gerçek karşılığın ödenmesi güvencesine uygun olacağının derece mahkemelerince ortaya konulamadığı değerlendirilmiştir.
Bununla birlikte idari irtifaklarda elektrik hattının iz düşüm alanının mı yoksa salınım alanının mı taşınmazdaki değer kaybının gerçek karşılığı olacağını belirlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bu husus teknik bir mesele olup gerekirse uzman bilirkişilerden yardım almak suretiyle derece mahkemelerinin çözüme kavuşturacağı bir meseledir. Somut olayda mahkemece başvurulan bilirkişi kurulunun hazırladığı rapor bu konuda yargı mercilerini aydınlatacak bilgi sunmaktan uzaktır. Anılan raporda gerekçesi açıklanmadan hattın salınım alanının esas alınması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda derece mahkemeleri başvurucuların mülkiyet hakkıyla ilgili uyuşmazlığın esasını etkileyen meseleyi aydınlatma yükümlülüklerini yerine getirmemiştir.
Somut olayda bölge adliye mahkemesince hükmedilen tazminatın hesaplanma yöntemi itibarıyla taşınmazda meydana gelen değer azalışının gerçek karşılığı olup olmadığı hususu ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamamıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının Anayasa’nın 46. maddesinin birinci fıkrasında yer alan gerçek karşılık güvencesinin de ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. Aleyhe Yargılama Giderlerine Hükmedilmesi Yönünden
Anayasa Mahkemesi Sadettin Ekiz kararında açıklandığı üzere kamulaştırılan taşınmazın değerinin belirlenmesi ilke olarak kamu makamlarının yükümlülüğündedir. Bu yükümlülük çerçevesinde yürütülen idari ve yargısal süreçlerdeki masrafların ise ancak haklı gösterilebilecek belirli koşulların varlığı hâlinde mülk sahibine yükletilmesi mümkün görülebilir. Bu masrafların her durumda taşınmazı kamulaştırıldığı hâlde mülk sahibine yükletilmesi başvurucuya aşırı bir külfet yüklenmesine yol açabileceği gibi kamulaştırma bedelinin gerçek değeri üzerinden ödenmesini de engellemiş olur.
Somut olayda idarenin yasal prosedüre uymak yerine fiilî el atmada bulunmuş olması nedeniyle dava açmak zorunda bırakılan başvurucular, bu dava sonucunda lehlerine takdir edilen 3.998,03 TL idari irtifak bedeli karşısında aleyhlerine hükmedilen 3.858,66 TL (1.678,66 TL yargılama gideri ve 2.180 TL vekâlet ücreti toplamı) giderle karşı karşıya kalmıştır. Buna göre hakikatte başvuruculara verilen irtifak bedeli 3.858,66 TL azaltılarak 139,37 TL’ye indirilmiştir. Bu durumda başvurucuların taşınmazı üzerinde kamu lehine tesis edilen idari irtifakın gerçek karşılığının başvuruculara ödendiğinden bahsedilmesi mümkün görünmemektedir.
Öte yandan 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 29. maddesinde kamulaştırma bedelinin tespiti davalarındaki yargılama giderlerinin kamulaştırmayı yapan idarece ödeneceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu hüküm Anayasa’nın 46. maddesindeki gerçek bedelin ödenmesi güvencesi gözetilerek malike ödenecek kamulaştırma bedelinin malik aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmek suretiyle azaltılmasının önlenmesi amacıyla getirilmiştir.
Mahkemeleri kamulaştırmasız el atma davalarında vekâlet ücretini ve yargılama giderlerini başvurucuya yüklemeye mecbur tutan açık bir kanun hükmü de bulunmadığına göre mahkemelerin Anayasa’nın 46. maddesindeki özel güvenceleri gözeterek yorum yapması ve 2942 sayılı Kanun’un 29. maddesinin kapsamına bu çerçevede tespit etmesi Anayasa’nın üstünlüğü ilkesiyle uyumlu olacaktır.
Kamulaştırmasız el atma sebebiyle açılan tazminat davasını inceleyen mahkemelerin idare tarafından 2942 sayılı Kanun’daki olağan kamulaştırma usulünün işletilmemesinin veya buna bağlı olarak kamulaştırma bedelinin tespiti davası açılmamasının basit bir tercih meselesi olmadığını gözönünde tutarak değerlendirme yapması gerekir. İdarenin 2942 sayılı Kanun’da öngörülen prosedürü uygulaması anayasal ve kanuni bir mecburiyettir. İdarenin bu ihmali anayasal bir yükümlülüğün savsaklanmasıdır. Dolayısıyla normal şartlarda idare tarafından açılması gereken davanın idarenin Anayasa’yı açıkça ihlal eden tutumu sebebiyle malikler tarafından açılmış olmasından hareketle idarenin olağan kamulaştırma usulündekinden daha avantajlı bir konuma getirilmemesine özen gösterilmelidir. Ayrıca kamulaştırmasız el atma Anayasa’nın 46. maddesine açıkça aykırı olan bir uygulama olup bu suretle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulan hâllerde kamu idarelerinin haksız fiillerinden lehlerine haklar çıkaracak ve bu uygulamaları idareler yönünden daha avantajlı hâle getirecek değerlendirme ve yorumların hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılmasının mümkün olmayacağı da hatırda tutulmalıdır.
Bunun yanında söz konusu davada her iki taraf yararına da vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiş ise de başvurucuların kendi yararına hükmedilen vekâlet ücretini 1136 sayılı Avukatlık Kanun’un 164. maddesi uyarınca avukatına ödemekle yükümlü olduğu dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla başvurucuların ödemek durumunda kaldığı vekâlet ücreti kendi yararına ödenen vekâlet ücretinin doğrudan bir karşılığı olarak görülemez.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…