Bilgi Deposu

Kadastro İşleminin Kesinleşmesi, 10 Yıllık Hak Düşürücü Süre

KADASTRONUN KESİNLEŞMESİ

Kadastro tutanaklarının ilanı ve kesinleşmesi ile ilgili Kadastro Kanunun (KK) 11. ve 12. maddeleri şöyledir.

KK’nun 11. Maddesine göre; “Kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Bu ilanda kadastro harçları da gösterilir.

Kadastro müdürü bu işlemleri, kadastro ekibinin çalışma alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde yapmak zorundadır.”

KK’nun 12. maddesine göre ise; “30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.

Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”

Bu hükme göre kadastro çalışmaları sonucunda oluşan kadastro tutanaklarına 30 gün içinde dava açılmazsa, kadastro müdürünün onayıyla birlikte bu tutanaklar kesinleşir. Kesinleşen tutanaklar en geç 3 ay içinde tapu kütüğüne kaydedilir. Tutanaklar kesinleştikten sonra gerçek hak sahibi olduğunu iddia edenler yapılan tescilin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile tapu sicilinin düzeltilmesi davası açabilirler. Ancak KK’nun 12. maddesine göre bu dava hak düşürücü süreye tabidir. Bu hükme göre;  tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.

Bu 10 yıllık süre hak düşürücü süredir. Hâkimtarafında re’sen dikkate alınması gerekmektedir. Hak düşürücü süre olduğu için kesilmesi ve durması da söz konusu olmaz.

 

​Bu konudaki Yargıtay kararları şöyledir: “3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde kadastro öncesi hukuki sebeplere dayalı olarak hak iddialarının kadastro tutanaklarının kesinleşme tarihinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra ileri sürülemeyeceği belirtilmiştir.

Yine, Kadastro Yasalarındaki hak düşürücü sürelerin kabulünden amaç kamu düzenini korumaktır. Hak düşürücü süre ile mülkiyet hakkı değil hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri sebebiyle davanın hangi aşamasında olursa olsun mahkemece kendiliğinden gözetilmeleri gerekir.

Somut olayda, dava 21/05/2001 tarihinde açılmış, davacılar 1970 tarihli mirastan feragat sözleşmesine dayanmış, taşınmazların kadastro tespiti 1979 tarihinde yapılmış, tespitler 07/07/1982 ile 31/03/1980 tarihlerinde kesinleşmiştir. Tüm bu açıklamalara göre davacı tarafın iddiası; kadastro tespit tarihinden önceki hukuki sebebe dayalıdır.

O halde, yukarda yapılan açıklamalar ve kanun maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü süre geçirildiğinden,hakdüşürücü süre davanın her aşamasından gözetilebileceğinden ve kamu düzeninden olmasından dolayı önceki bozmanın taraflar açısından kazanılmış hak doğurmayacağı da gözetilerek davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”

“Mahkemece, davanın tespitten önceki sebeplere dayalı olarak açıldığı ve davacıların da miras yoluyla gelen haklarının bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Ne var ki, 3402 Sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre bu nitelikteki davalar kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre içinde açılabilir. Somut olayda; 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 1987 yılında, 12 parsel sayılı taşınmazın ise 1984 yılında kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Eldeki dava ise 25.11.2013 tarihinde açılmış olup, buna göre dava tarihi itibari ile yasada öngörülen 10 yıllık sürenin dolduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken bu yön göz ardı edilerek esasa girilip yazılı gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi kabule göre de iptal edilen ve tescile karar verilen paylar ile, lehine tescil kararı verilenler gösterilmeyerek infazı kabil olmayacak şekilde hüküm kurulması da isabetsiz,”

​Tapu çiline güven ilkesinin (TMK m. 1023) veya olağan zamanaşımı (TMK m. 712) ile üçüncü kişilerin korunduğu hallerde de dava açılması da mümkün değildir.Başka bir ifade ile 10 yıllık süre içinde, yolsuz tescil yapılan taşınmazlar, bu kayda güvenerek iyiniyetle ayni hak kazananların kazanımı korunur.

 

Sena Doymuş

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

2 hafta ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

2 hafta ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 hafta ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

1 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

3 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

4 ay ago