Yargı Kararları

Jüri Raporuna Karşı Çelişme İmkânının Sağlanmaması Nedeniyle Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edilmesi

Olaylar

Mimarlık mühendislik fakültesi jeoloji mühendisliği bölümünde açık bulunan bir adet yardımcı doçent kadrosu için rektörlükçe ilana çıkılmıştır. Herhangi bir ek şarta yer verilmeyen ilanda belirtilen yardımcı doçentlik kadrosu için -aynı üniversitede görev yapan- başvurucu ile birlikte iki kişi daha müracaat etmiştir. Başvurucu dışındaki bir adayın başvurusu gerekli şartları taşımadığı gerekçesiyle Alt Kriter Komisyonu tarafından reddedilmiştir.

Başvurucu ve diğer adayı müracaatları değerlendirme yapılmak üzere jüriye havale edilmiştir. Jüri tarafından ilk aşamada yapılan değerlendirme sonucunda başvurucu dışındaki diğer adayın atanması teklif edilmiş ise de söz konusu adayın kanuni şartları taşımadığının anlaşılması üzerine ataması yapılmamıştır. Başvurucunun yeniden yaptığı müracaat üzerine dosyası değerlendirme yapılmak üzere jüriye gönderilmiştir. Üç kişiden oluşan jüriden ikisinin başvurucunun aleyhine, birinin ise lehine görüş bildirdiği, Rektörlüğün de jüri raporuna dayanarak başvurucunun atanmasının uygun bulunmaması yönünde işlem tesis ettiği başvurucuya bildirilmiştir. Jüri raporları başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Başvurucu, atanmama işleminin iptali istemiyle dava açmış; idare mahkemesi işlemin iptaline karar vermiştir. Ancak bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi kararını kaldırarak davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, idarenin açık olan bir kadroya atama yapılmasında takdir yetkisine sahip olduğu ve idarenin yargı kararı ile atamaya zorlanamayacağı vurgulanmıştır. Kararda, jüri üyelerinin değerlendirmesi doğrultusunda başvurucunun yardımcı doçent kadrosuna atanmamasında hukuku aykırılık bulunmadığı açıklanmıştır.

İddialar

Başvurucu, akademik çalışmaları bilirkişi tarafından incelenmeden doğrudan jüri raporlarındaki değerlendirmeler esas alınarak hüküm kurulması nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden yapılacak incelemede öncelikle jüri raporlarının başvurucuya tebliğ edilmemesinin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı incelenmelidir. İdari işlemin tesisi sürecinde jüri raporlarının başvurucuya neden tebliğ edilmediğiyle ilgili olarak idarenin herhangi bir gerekçe sunduğu tespit edilememiştir. Ayrıca idare mahkemesi kararında da jüri raporlarının neden başvurucuya tebliğ edilmediğine ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır. Öte yandan jüri raporlarının ilgilisine tebliğ edilmemesinin işin mahiyetinden doğan haklı bir gerekçesinin olduğu da tespit edilememiştir. Dolayısıyla jüri raporlarının başvurucuya verilmemesinin haklı bir sebebe dayandığı değerlendirilememiştir.

Bununla birlikte söz konusu raporların başvurucuya verilmemesinin haklı bir sebebe dayanmaması tek başına başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği anlamına gelmez. Anılan raporların başvurucuya tebliğ edilmemesi sebebiyle başvurucunun savunma hakkında meydana gelen kısıtlamayı telafi eden imkânların başvurucuya sağlanıp sağlanmadığı da önem taşımaktadır. İdari işlemin tesis sürecinde, sadece jüri üyelerinden ikisinin başvurucu hakkında olumsuz görüş belirttiği bilgisi başvurucuya verilmiştir. Yargılama sırasında rektörlüğün savunmasından ise jürinin iki üyesinin başvurucunun yüksek lisans ve doktora tezleri ile diğer çalışmalarının ilan edilen maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalına değil mineraloji ve petrografi ana bilim dalına ilişkin olduğu düşüncesiyle başvurucu hakkında olumsuz görüş belirttiği ifade edilmiştir.

Davalı idarenin savunmasında jüri raporlarının içeriğinin özetlenmesinin raporların başvurucuya tebliğ edilmemesiyle savunma hakkında oluşan kısıtlamayı belli ölçüde telafi ettiği söylenebilir. Ne var ki kısıtlamanın tam olarak telafi edildiğinden söz edilebilmesi için idarenin savunmasındaki özetin başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin tüm yönlerinden savunma yapılmasını mümkün kılmış olması gerekir. Başvurucu hakkında tesis edilen idari işlemin temel sebebinin yüksek lisans ve doktora tezleri ile diğer çalışmalarının maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalına ilişkin bulunmaması olduğu anlaşılıştır. Başvurucunun jürinin bu değerlendirmesiyle ilgili olarak iddia ve itirazlarını gerçek manada ileri sürebilmesi, jürinin bu kanaatinin dayanaklarına vâkıf olmasına bağlıdır. Oysa idarenin savunma yazısında, jürinin başvurucunun çalışmalarının maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalı ile ilgilisinin bulunmadığı sonucuna nasıl ulaştığına dair bir açıklama yer almamaktadır. Bu durum, başvurucunun savunma olanaklarını ağır bir şekilde kısıtlamıştır.

Diğer taraftan başvurucunun çalışmalarının maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalıyla ilgili olup olmadığı teknik bir konu olup bölge idare mahkemesinin bu konuda bir uzmanlığının bulunmadığını dikkate almak gerekir. İdarece tesis edilen işlemin idarenin bünyesindeki uzmanlarca düzenlenen teknik raporlara dayandığı durumlarda mahkemenin bilirkişi incelemesine başvurması bir zorunluluk olmasa da bu raporun hükme esas alınmaya elverişli olması ve mahkemece nesnel bir değerlendirmeden geçirilmesi gerekir. Somut olayda jüri raporu bölge idare mahkemesine gönderilmediği gibi raporun dayanakları hususunda idarece bölge idare mahkemesine herhangi bir açıklamada da bulunulmamıştır. Bölge idare mahkemesinin jeoloji mühendisliği alanında bir uzmanlığı da bulunmadığına göre başvurucunun çalışmalarının maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalıyla ilgili olup olmadığını ancak bilirkişi incelemesi yaptırmak suretiyle kesinliğe kavuşturabilir. Bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılması başvurucunun savunma hakkında oluşan açığın kapanmasına hizmet edebilirken bölge idare mahkemesince bu yönde bir girişimde bulunulmamıştır.

Mahkemenin delile yaklaşım yöntemi de başvurucunun savunma hakkında meydana gelen kısıtlamanın telafi edilip edilmediğinde dikkate alınacak bir unsurdur. Başvurucuya tebliğ edilmemiş delilin yargılamadaki tek veya belirleyici delil olduğu hâllerde mahkemenin başvurucunun savunma hakkının ciddi bir biçimde kısıtlandığı gerçeğini gözeterek hareket etmesi gerekir. Bu bağlamda mahkemenin kamu otoritelerinin silahların eşitliği ilkesinden doğan yükümlülüğünü ifa etmemiş olmasından idare lehine haklar çıkaracak, idari işlemin gerekçesini açıklama ve hukuka uygunluğunu ortaya koyma ödevinden idareyi kurtaracak değerlendirme ve yorumlarda bulunması silahların eşitliği ilkesinin zedelenmesine yol açabilecektir.

Başvurucunun atamasının yapılmamasında ve bu işleme karşı açtığı davanın reddedilmesinde jüri görüşünün belirleyici olduğu anlaşılmıştır. Bölge idare mahkemesinin idarenin takdir yetkisinin kapsamına ilişkin yorumu da yargısal denetimin etkisini zayıflatmış, başvurucunun savunma hakkında oluşan aşınmanın telafi edilmesini önlemiştir. Bu kapsamda bölge idare mahkemesinin kadro ilanında maden yatakları ve jeokimya ana bilim dalı ile ilgili herhangi bir çalışmasının bulunması şartının yer almadığını tespit ettiği hâlde jürinin bu yönde değerlendirmede bulunmuş olmasını yeterli gören yaklaşımı anlaşılabilir değildir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 23. maddesine göre Üniversitelerarası Kurulun onayıyla ek şart koyma ve bunu kadro ilanında gösterme yetkisi rektörlüğe verilmişken bu yetkiyi bütünüyle jüriye devreden yaklaşımının sorunlu olduğunu not etmek gerekir.

Bu konuda başvurucunun, değerlendirme sürecinin tamamlanması ve diğer adayın başvuru şartlarını taşımadığının anlaşılması üzerine yaptığı başvurudan sonra çalışmalarının jüriye gönderilmesinin başvurucuyla ilgili olarak daha önce bir değerlendirme yapılmadığını, jürinin ilk aşamada sadece diğer aday ile ilgili olarak değerlendirmede bulunduğunu gösterdiğine dair iddiası da önemlidir. Zira başvurucu ve diğer adayın Alt Kriter Komisyonunun incelemesinden geçerek çalışmaları jüriye gönderildiğine göre jürinin her iki aday hakkında rapor düzenlemesi gerektiği açıktır. Oysa jürinin ilk aşamada başvurucunun çalışmalarıyla ilgili olarak bir değerlendirme yaptığı anlaşılamamaktadır. Bu olgu, idarenin atama sürecini tarafsızlık ilkesine uygun olarak yürütüp yürütmediğini denetleme hususunda bölge idare mahkemesini daha dikkatli davranmaya sevk eden bir unsur olarak değerlendirilmelidir.

Sonuç olarak belirleyici delil niteliğindeki jüri raporunun başvurucuya bildirilmemesi suretiyle başvurucunun savunma hakkında ortaya çıkan zedelenmenin yargılama sürecinde telafi edilmemesinin başvurucuyu idare karşısında dezavantajlı bir konuma soktuğu değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago