Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 4-238 E. /367 K. 22.10.2002 tarihli kararı
ÖZET: Birbirlerine karsılıklı etkili eylemde bulunan ve doktor raporlarında belirtildigi sekilde
yaralanan sanıkların çelisen anlatımları dısında ilk haksız saldırının hangisi tarafından yapılıp, kavgayı
kimin baslattıgının kesin bir biçimde saptanamadıgı açıkça görülmektedir.
(765 S. K. m. 51, 59, 456, 457)
Dava: Etkili eylem suçundan sanık Mehmet Alinin TCYnın 456/2, 457/1, 59. maddeleri uyarınca
cezalandırılmasına iliskin Elazıg 2. Asliye Ceza Mahkemesince 7.11.2000 gün ve 286-587 sayı ile
verilen hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza
Dairesince 24.04.2001 gün ve 3796-4780 sayı ile;
Sanıgın aksi kanıtlanamayan savunmasına göre, yakınan Mehmetin hayvanlarını sulamak amacıyla
tarlanın suyunu keserek sövmesinin, sanık yararına haksız kıskırtma hükümlerinin uygulanmasını
gerektirip gerektirmeyecegi tartısılmadan karar verilmesi isabetsizliginden hükmün bozulmasına karar
verilmistir.
Yerel mahkeme ise 18.9.2001 gün ve 369-443 sayı ile; Bilindigi gibi yasal ve genel cezayı azaltıcı bir
sebep olan tahrik, failin haksız bir fiili meydana getirdigi hiddet veya siddetli eylemin etkisi altında bir
suç islemesi biçiminde tanımlanmaktadır. TCYnın 51. maddesinin tatbik edilebilmesi için fiilin gazap
veya haklı eylemin buhran ve feveranı etkisinde islenmesi ve bunun haksız tahrikten kaynaklanması
gerekmektedir.
Oysa yukarıda belirtildigi sekilde gerçeklestigi belirlenen somut olayımızda sanıgın gazap veya haklı
eyleminin buhran ve feveranın etkisinde kaldıgından söz edilemez. Zira iddia da olunmaması ve tüm
anlatımlar ısıgında sanıgın arazi sulamakta yararlandıgı arktan gelen suyun diger sanık tarafından
kesildigi hususu sabit degildir. Sanık diger sanıgı hayvan sürüsü ile birlikte gördügünde, diger sanıktan
herhangi bir etki gelmeksizin bagırmıs, bagırarak sürüsünü götürmesini istemis, yine bizatihi sanıgın
mahkememizdeki savunmasına bile diger sanıgın ne vır vır ediyorsun demesi üzerine ise yargılama ve
hükme konu silahla etkili eylemi gerçeklestirmistir. Bir baska ifade ile suyun diger sanık Mehmet
tarafından kesildigini sanık daha bilmemektedir. Bagırarak azarlaması üzerine yanıt ve tepki
niteliginde ne vır vır ediyorsun denilmesinin ötesinde kendisine küfür ve hakaret edilmesi söz konusu
degildir.
Bu durumda sanık lehine tahrik hükümlerinin uygulanması mümkün görülmemis ve esasen önceki
hükmün kanıtlar ve degerlendirilmesi bölümünün 5. paragrafında olayda her iki sanık yönünden de
tahrik anlamında yasal indirici bir neden görülmedigi gerekçe ve saptaması yapılmıstır. gerekçesiyle
önceki hükümde direnmistir.
Bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Bassavcılıgının bozma
istekli 12.7.2002 günlü teblignamesiyle Birinci Baskanlıga gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca
okundu, geregi konusulup düsünüldü:
Karar: Sanıgın etkili eylem suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, özel daire ile
yerel mahkeme arasındaki uyusmazlık, sanık hakkında tahrik hükümlerinin uygulanıp
uygulanamayacagının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Incelenen dosya içerigine göre;
21.5.2000 tarihinde düzenlenen olay yeri tespit tutanagında; K. Köyü muhtarı Selaminin telefonla
kavga oldugunu bildirmesi üzerine olay yerinde yapılan incelemede, köyün üst kısmında bulunan su
kaynagından çıkan suyu toprak kanal aracılıgıyla tasıyarak bahçesini sulayan sanık Mehmet Ali ile
aynı yerden su almak isteyen Mehmet arasında çıkan tartısmanın kavgaya dönüstügü, sanık Mehmet
Alinin kürekle vurması sonucu yaralanan Mehmetin hastaneye kaldırılmıs oldugu, sanık Mehmet
Alinin ise basında yara olup olay yerinde bulundugu, olayda kullanılan kürege el konuldugu
belirtilmis, tutanak köy muhtarı Selami ile sanık Mehmet Ali tarafından da imzalanmıstır. Yapılan
hazırlık sorusturması sonucunda sanık Mehmet Ali ve Mehmet haklarında karsılıklı etkili eylemde
bulundukları iddiasıyla cezalandırılmaları için kamu davası açılmıstır.
Sanık Mehmet Ali kolluk tarafından alınan ifadesinde; sabah evinin dogusunda bulunan bahçeyi
sularken saat 10.30 sıralarında aynı köyden Mehmetin, üst tarafta bulunan meraya hayvan sürüsünü
getirerek suyunu kestigini, bu kisiye neden böyle yaptıgını sordugunda hayvanlarını sulayacagını
söyledigini, su kanalını kullanmamasını istediginde küfürle karsılık verip elinde bulunan çoban sopası
ile kafasına vurdugunu, kendisinin de ona elindeki kürekle karsılık verdigini, birbirlerine vurduklarını,
daha sonra yegeni Oktayın gelerek ayırdıgını, Mehmetin kendisine önceden de husumet besledigini, sikayetçi oldugunu beyan etmistir.
Durusmada ise, olay günü bahçesini sularken suyun kesildigini fark edince Mehmetin, suyu çevirmis
oldugunu görüp, suyu niçin kestin, bahçemi sulayayım ondan sonra kesseydin diye söylediginde bu
kisinin, ne vır vır ediyorsun? diyerek elindeki sopa ile kendisine vurdugunu, belinden tabanca
çıkartarak agzına mermi vermeye çalıstıgını, engellemek ve elindeki tabancayı düsürmek için küregi
savurdugunu, neresine geldigini bilemedigini, yere düsen silahı oglunun alıp kaçtıgını, diger sanıkla
bogusmaya devam ettiklerini, sanık Mehmetin, kendisine sadece vırvır ediyorsun dedigini, bunun
dısında bir söz söylemedigini bildirmis, kolluk ifadesi hatırlatılarak çeliskinin nedeni soruldugunda,
mahkemedeki ifadesinin dogru oldugunu, aralarında daha önce herhangi bir tartısma ve kavga
olmadıgını söylemistir.
Hakkında sanık Mehmet Aliye basit etkili eylem suçundan verilen mahkûmiyet kararı kesinlesen
yakınan Mehmet ise, asamalarda özünde tutarlı sekilde, olay sabahı hayvanlarını otlatmak için meraya
gittigini, sanık Mehmet Alinin davarı sür götür buradan, bana zarar veriyorsun diye bagırdıgını,
aralarında su tartısması olmadıgını, yanında hayvanlara vermek için tuz torbası oldugunu, çoban sopası
tasımadıgını, sanık Mehmet Alinin elinde ise kürek oldugunu, kafasına vuracagı sırada korunmak için
kolunu kaldırdıgında kolundan yaralandıgını, darbe almadan önce kaçmak istedigi sırada sanık
Mehmet Alinin yegeni Oktayın kendisini tuttugunu, diger sanıga hiç vurmadıgını beyan etmis, ilk
hükmün kurulmasından sonra sikâyetinden vazgeçtigini bildirmistir.
Tarafların akrabaları olan tanıklar Önder ile Meryemin olay anına iliskin görgüye dayalı bir bilgileri
olmadıgı anlasılmaktadır.
Yakınan sanıkların doktor raporları incelendiginde; Mehmet hakkında Elazıg Devlet Hastanesi
ortopedi uzmanınca düzenlenen 6.6.2000 tarihli raporda; sol dirsek açık kırıgı nedeniyle opere edilmis
oldugu, hayati tehlike geçirmeyip 45 gün is ve gücünden kalacagı, 90 günde iyilesecegi belirtilmistir.
Mehmet Ali hakkında ise, Adli Tıp Kurumu Elazıg Adli Tabipligince düzenlenen 4.7.2000 günlü
raporda; hakkında daha önce saglık ocagı ile Devlet hastanesi tarafından düzenlenen raporların
incelenmesinde kafada künt travma ile meydana gelmis sol parietal bölgede 2X1 cm.lik sislik ve
ortasında kanamalı kenarları düzensiz kesi tarif edildigi, herhangi bir mihrakı dimag arazı, kafa tasında
kırık, büyük damar sinir, iç organ lezyonu tarif edilmediginden, arızasının hayatını tehlikeye maruz kılmadıgı, 7 gün is ve gücüne engel olacagı bildirilmistir. Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp degerlendirildiginde;
Birbirlerine karsılıklı etkili eylemde bulunan ve doktor raporlarında belirtildigi sekilde yaralanan
sanıkların çelisen anlatımları dısında ilk haksız saldırının hangisi tarafından yapılıp, kavgayı kimin
baslattıgının kesin bir biçimde saptanamadıgı açıkça görülmektedir. Gerek Ceza Genel Kurulunun
gerekse, özel dairelerin yerlesmis ve süreklilik gösteren karalarında kabul edildigi üzere, ilk haksız
hareketin kimden kaynaklandıgı belirlenemediginden süpheli kalan bu halden sanıgın yararlandırılması
suretiyle etkili eylemi hafif haksız tahrik altında gerçeklestirdigi kabul edilmelidir. O halde yerel
mahkemece dosya kapsamına uygun düsmeyen gerekçe ile sanık Mehmet Ali hakkında haksız tahrik
hükümlerinin uygulanmasına yer olmadıgına karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle yerel mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, dosyanın yerine
gönderilmek üzere Yargıtay C. Bassavcılıgına TEVDIINE, 22.10.2002 günü teblignamedeki isteme
uygun olarak oybirligi ile karar verildi. (¤¤)
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…