Bilgi Deposu

Hukuk Yargılamasında Genel Dava Şartları

Dava şartları, esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve esas hakkında hüküm verilebilmesi diğer bir ifade ile davanın kabul edilebilmesi için, dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, varlığı ya da yokluğu gerekli olan, davanın açıldığı tarihte hakim tarafından re’sen gözetilen, eksikliği halinde dava şartı yokluğundan davanın  reddine karar verilmesi gereken veya taraflarca davanın her aşamasında noksanlığı ileri sürülebilen hallerdir.

Doktrinde davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi yani davanın kabul edilebilmesi için varlığı gerekli hallere, olumlu dava şartları(örneğin hukuki yararın bulunması); davanın kabul edilebilmesi için yokluğu gerekli olan hallere ise olumsuz dava şartları(örneğin aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması, diğer bir ifade ile derdestlik durumunun bulunmaması) denir.

Genel Dava Şartları

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin 1. fıkrasında sayılan ve kural olarak tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan genel dava şartları şunlardır:

  1. Türk Mahkemelerinin Yargı Hakkının Bulunması (HMK Md. 114/1-a):

Türk mahkemelerinin yargı hakkı diğer bir ifadeyle Türk mahkemelerinin yargı yetkisi, egemenlikle bağlantılı olarak ülke, kişi ve uyuşmazlık konusu ile sınırlıdır. Türk yargısına tabi ol­mayan kişiler ve uyuşmazlık konuları hakkındaki davaların dava şartı yokluğundan reddi gerekir.

Yabancı bir devlete özel hukuk ilişkilerinden kaynaklanan işlerde yargı muafiyeti tanınmaz. Bu gibi uyuşmazlıklarda yabancı devletin Türkiye”deki diplomatik temsilcilerine tebligat yapılabilir(MÖHUK md. 49).

Türkiye’nin 04.09.1984 tarihli ve 3402 sayılı kanunla katıldığı 18.04.1961 Tarihli Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’ne göre diplomatik temsilcilerin ceza yargısı bakımından tam muafiyetleri bulunmaktadır(Vi­yana Söz. mad. 31/1). Aynı zamanda aşağıdaki davalar dışında medeni ve idari davalar konusunda da Türkiye’deki diplomatik temsilcilerin muafiyeti bulunmaktadır(Viyana Söz. md. 31).

  1. Diplomatik temsilinin Türkiye’de bulunan özel bir taşınmazla ilgili bir aynî hak davası, yeter ki bu taşınmaz, gönderen Devlet adına ve misyon amaçları için kullanılmak üzere diplomatik temsilcinin tasarrufunda bulunmamış olsun,
  2. Diplomatik temsilcilerin gönderen devlet adına değil de, bir özel kişi olarak vasiyeti tenfîz memuru, mirasın idarecisi, mirasçı veya vasiyet olunan kişi sıfatıyla ilgili bulunduğu mirasa ilişkin davalar,
  3. Diplomatik temsilcinin, Türkiye’de resmi görevleri dışında icra ettiği herhangi bir mesleki veya ticari faaliyet ile ilgili davalar.

(a), (b) ve (c) bentlerinde öngörülen haller dışında bir diplomatik temsilci hakkında hiçbir icra önlemi alınamaz. Söz konusu durumlarda dahi temsilcinin şahsının veya konutunun dokunulmazlığı ihlâl edilemez(Viyana Söz. md. 31/3). Ancak kabul eden Devletin yargısından bağışıklık, diplomatik temsilciyi gönderen Devletin yargısından bağışık kılmaz(Viyana Söz. md. 31/4).

Diğer taraftan diplomatik temsilcinin tanıklık yapmak zorunluğu da yoktur(Viyana Söz. md. 31/2), fakat diplomatik temsilci, kendi isteği ile mahkemeye gelerek tanıklık yapabilir. Yargı muafiyetinden yararlananlar, Türk Mahkemelerinde dava açabilirler ve açılmış bir davaya müdahale edebilirler. Bu şekilde dava açılması halinde (karşılıklılık ilkesi uyarınca muafiyet söz konusu olmadan) bu kişilere karşı dava açılabilir.

  1. Yargı Yolu (HMK Md. 114/1-b)

6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin b bendinde yargı yolunun caiz olması mahkemelerin görevli olması hususundan önce düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu nedenle öncelikle yargı yolu bakımından mahkemenin görevli olup olmadığı hususu değerlendirilmelidir, çünkü hukuk mahkemesinin bir davayı görebilmesi için, bu davanın adli yargının görev alanına giren bir dava olması gerekir. İdari yargının görev alanına giren bir davaya adli yargıda bakılamaz. Örneğin bir idari dava hukuk mahkemesinde açılırsa, davalı idare yargılama bitinceye kadar yargı yolu(görev) itirazında bulunabilir.

  1. Mahkemenin Görevli Olması (HMK Md. 114/1-c)

Mahkemenin davanın esasına girebilmesi için o davaya bakmakla görevli olması gerekir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzeninden olduğu için davanın her aşamasında resen dikkate alınabileceği gibi davanın taraflarınca da ileri sürülebilir(HMK md. 1-4).

  1. Kesin Yetki (HMK Md. 114/1-ç)

Yetki kamu düzeninden değildir, taraflarca ileri sürülmesi halinde dikkate alınabilir. Ancak kesin yetki durumları da görev gibi dava şartıdır, kamu düzenindendir ve resen nazara alınması gerekmekte olup taraflarca davanın her aşamasında ileri sürülebilirler. Dolayısıyla kesin yetki hallerinde davanın mutlaka kesin yetkili mahkemede açılması gerekir. Aksi halde mahkemece, kendiliğinden yetkisizlik kararı verilmesi gerekir.

  1. Taraf Teşkili (HMK Md. 114/1-d)

Taraf teşkili, bir davada davacı ve davalı tarafların eksiksiz olarak gösterilmesi, mahkemeye çağrılması ve mahkemede tam olarak yer almalarıdır. Kural olarak bir davada birbiri ile çekişme halinde olan davacı ve da­valı olmak üzere iki tarafın bulunması gerekir. Çekişmesiz yargı işleri (HMK md. 382) bu kuralın istisnasıdır.

Yargıtay’a göre, ilk derece mahke­mesinin kararı Yargıtay’da bozulduktan sonra da bozma ilamı ve duruşma gününün taraflara kendiliğinden tebliğ edilip taraf teşkilinin sağlanması gerekir.[1]

  1. Taraf ve Dava Ehliyeti (HMK Md. 114/1-d)

Davanın esastan incelenebilmesi için, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu durumlarda, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması gerekir. Bu hususlar dava şartı olarak kendiliğinden gözetilir.

  1. Dava Takip Yetkisi (HMK Md. 114/1-e)

Dava takip yetkisi, bir kimsenin bir davayı bizzat takip edebilme veya atayacağı bir temsilci eliyle takip ettirebilme yetkisidir. Kanunlarda belirtilen durumlarda, dava açılması ve usuli işlem yapılması için bir kimsenin davayı takip yetkisine sahip olması gerekir. Dava takip yetkisi dava şartı olup resen dikkate alınması gerekmektedir.

  1. Davaya Vekalet Ehliyeti ve Geçerli Vekaletname (HMK Md. 114/1-f)

Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunması gerekir. Boşanma, isim değişikliği, reddi miras vb. kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça bu haklara ilişkin davaları açamaz ve takip edemez(HMK md.74).

Vekaletname de özel yetkinin açıkça yer almaması tamamlanabilir bir eksiklik olduğundan HMK’nın 115. maddesi gereğince eksikliğin tamamlanması için kesin süre verilmesi, verilen kesin süre içinde HMK’nın 74. maddesine uygun vekâletname ibraz edilmesi halinde davanın esasına girilmesi, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesi gerekir.[2]

  1. Davacı Tarafından Gider Avansı Yatırılması (HMK Md. 114/1-g)

Davanın esasına girilebilmesi için davacının yatırması gereken gider avansını yatırmış olması gerekir. HMK’nın 120. maddesine göre, davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığı’nca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır, avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması durumunda, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Bu süre içinde eksiklik tamamlanmazsa davanın usulden reddine karar verilir.

Ancak gider avansı ile HMK’nın 324. maddesindeki “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır…” düzenlenmesinin karıştırılmaması gerekir.

Yargıtay bir kararında, derdest bir davada HMK’nın 324. maddesi uyarınca tebligat gideri, tanık gideri, keşif ve bilirkişi gideri ve benzeri için delil avansı istenebileceğini, bu masrafın dava şartı olan gider avansı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, delil avansının yatırılmaması halinde talep olunan delilden vazgeçilmiş sayılacağını ancak gider avansının yatırılmaması halinde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.[3]

  1. Teminat Gösterilmesi (HMK Md. 114/1-ğ)

Türkiye’de mutad meskeni olmayan Türk vatandaşının dava açması, davacı yanında davaya müdahil olarak katılması veya takip yapması; davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi hallerinde, davalı tarafın yapacağı muhtemel yargılama giderlerini karşılayacak ve mahkemece belirlenecek(HMK md.86) uygun bir teminatın davacı tarafça gösterilmesi gerekir(HMK md. 84). Hakim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden (dava şartı eksikliğinden) reddedilir(HMKmd. 88/1).

Davanın görülmesi sırasında teminatı gerektiren durum ve koşulların ortaya çıkması hâlinde de mahkeme teminat gösterilmesine karar verir. Bu eksikliğin giderilmemesi halinde dava şartı eksikliğinden reddedilir(HMK md. 84/2).

  1. Hukuki Yarar (HMK Md. 114/1-h)

Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması bir dava şartıdır. Dava şartı olarak hukuki yararın, taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir.Ancak bu hukuki yarar, meşru ve kişisel bir yarar olmalı, dava açıldığı sırada doğmuş ve güncel olmalı, meşru ve hukuken korunmaya değer olmalıdır.

Eda davaları ile inşai davalarda, hukuki yararın varlığı asıldır. Davacı bu tür davalarda hukuki yararı olduğunu bildirmek ve ispat etmek zorunda değildir. Tespit davasında ise, eda davasından ve inşai davadan farklı olarak, davacının böyle bir hukuki yararının bulunduğu varsayılmaz, davacı tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunu bildirmek ve bunu ispat etmek zorundadır. Çünkü tespit davası, hukuki bir durum yada hak henüz inkar yada ihlal edilmeden, yani herhangi bir zarar doğmadan açılabildiğinden, menfaatin doğmuş ve güncel olması gereğinin bir istisnası olarak ortaya çıkmıştır.

  1. Derdestlik Durumunun Olmaması (HMK Md. 114/1-o)

Derdestlik, aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayalı olarak açılmış ve görülmekte olan bir davanın olduğu­nu ifade eden usul hukuku kurumudur. Hukuk mahkemesinde davanın esasına girilebilmesi için, ilk dava devam ederken, aynı davanın, aynı mahkemede yada başka bir mahkemede ikinci kez açılmamış olması gerekir. İlk dava görülürken aynı dava aynı mahkemede yada başka bir mahkemede ikinci kez açılırsa ikinci dava derdestlik nedeniyle usulden reddedilir.

Derdestlik itirazında, aynı davanın tekrar açılıp görülmesinde davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi  korunmaktadır.

  1. Kesin Hüküm Bulunmaması (HMK Md. 114/1-i)

Hukuk mahkemesinin davanın esasını inceleyebilmesi için, aynı da­vanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması gerekir. Bu bir olumsuz dava şartıdır.

Dava konusu hakkında bir kesin hüküm (HMK md. 303) bulunuyorsa, yani aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak daha önce dava açılmış ve verilen hüküm kesinleşmiş ise ortada kesin bir hüküm bulunduğundan açılan yeni davanın kesin hüküm bulunması sebebiyle usulden reddi gerekir.

[1] Yargıtay 20. HD., 02.03.2017 T., 2016/14736 E., 2017/1799 K.

[2] YHGK 05.04.2017 T., 2016/497 E., 2017/660 K. 

[3] Yargıtay 11. HD., 27.09.2016 T., 2016/5485 E., 2016/7533 K.

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

3 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

3 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

3 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

3 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

5 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

6 ay ago