Olaylar
Başvurucu; başvuruya konu olay tarihinden önce terör örgütüne üye olma suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiş, 25/6/2009 tarihinde ceza infaz kurumuna girmiş ve 26/2/2014 tarihinde şartlı tahliye edilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun terör örgütü üyelerinin ölüm yıl dönümlerinde anılması amacıyla ve terör örgütünün çağrısı üzerine düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığını ve üzerinde terör örgütü elebaşının resminin yer aldığı flamalardan bir kısmını toplantıya katılanlara dağıttığını tespit etmiş; söz konusu davranışlarının terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme suçunu oluşturduğu gerekçesiyle başvurucu hakkında soruşturma başlatmıştır. Başvurucu aynı suçtan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edilmiş ancak sulh ceza hâkimliği tutuklama talebini reddederek başvurucu hakkında adli kontrol tedbirine hükmetmiştir. Cumhuriyet savcısının bu karara itirazı üzerine aynı sulh ceza hâkimliği 23/1/2015 tarihinde önceki kararının kaldırılmasına ve başvurucunun tutuklanması amacıyla yakalama emri çıkarılmasına karar vermiş, bunun üzerine başvurucu 24/1/2015 tarihinde yakalanmış ve tutuklanmıştır.
Açılan kamu davasında ağır ceza mahkemesi başvurucunun terör örgütünün propagandasını yapma suçundan 1 yıl 8 ay, terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme suçundan ise 5 yıl hapis cezasıyla mahkûmiyetine hükmetmiştir. Başvurucunun bu kararı temyiz etmesi üzerine Yargıtay, başvurucunun savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle mahkûmiyet hükümlerini bozmuştur.
Bozma sonrası yapılan yargılamada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin hükümle birlikte devamına hükmedilmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay başvurucu hakkındaki ceza miktarını 5 yıl olarak düzelterek ilk derece mahkemesi hükmünü onamıştır. Yargıtay, başvurucu hakkında terör örgütünün propagandasını yapma suçundan zamanaşımı süresi içinde hüküm kurulabilmesinin mümkün olduğunu belirtmiş ancak başvurucu, terör örgütünün propagandasını yapma suçu yönünden -bu aşamadan sonrasına ilişkin olarak- Anayasa Mahkemesine herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır.
İddialar
Başvurucu, önceki tarihte işlenen ve hükmü infaz edilen bir suçun daha sonra işlenen bir başka suça ilişkin mahkûmiyet hükmünde değerlendirmeye esas alınması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda ilk derece mahkemesi, Yargıtay bozma ilamı öncesinde başvurucunun katıldığı toplantıdaki eylemlerinin terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunu oluşturduğunu değerlendirmiş ve daha önceki tarihteki mahkûmiyetine kararında değinmemiştir. Buna karşın gerek Yargıtayın bozma ilamında gerekse bozma ilamı sonrası ilk derece mahkemesi kararında, başvurucunun başvuruya konu eylemi daha önce terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumundan şartlı tahliye edildikten sonra işlediği gerekçesine dayandığı görülmüştür.
Nitekim Yargıtayın başvurucunun şartlı tahliye edilmesinden sonra silahlı terör örgütü ile yeniden irtibata geçtiğine vurgu yaptığı bozma ilamı üzerine ilk derece mahkemesi Yargıtay bozma ilamındaki gerekçelerle bu kez başvurucunun terör örgütü üyesi olduğuna kanaat getirmiştir. Böylelikle ilk derece mahkemesi mahkûmiyet hükmünde yalnızca başvurucunun yasa dışı hâle dönüştüğü kabul edilen bir toplantıya katılmasını değil aynı zamanda başvurucunun daha önce terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmiş olmasını da delil olarak değerlendirmiştir. Kısacası derece mahkemeleri başvurucunun terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılması için gerekli unsurların oluştuğu kanaatine önceki mahkûmiyet kararına da dayanmak suretiyle ulaşmıştır.
İlk derece mahkemesinin söz konusu uygulamasıyla ispat yükü, iddia makamında kalmamış; başvurucuya devredilmiştir. Mahkemenin yaklaşımı, daha önce hakkında terör örgütü üyesi olma suçundan kesinleşmiş bir mahkûmiyet hükmü bulunan kişilerin daha sonra suç oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın herhangi bir yeni eyleminin önceki eylemleri ile birlikte değerlendirilerek yeniden ve otomatik olarak terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılmaları sonucunu doğuracaktır.
Derece mahkemelerince başvuruya konu eylemin başvurucu tarafından daha önce terör örgütüne üye olma suçu nedeniyle hükümlü bulunduğu ceza infaz kurumundan şartlı tahliye edildikten sonra işlenmesi dolayısıyla başvurucunun terör örgütüyle yeniden irtibat kurduğunun kabul edilmesi ve bu nedenle terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması masumiyet karinesi ile bağdaşmaz.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…