Yargı Kararları

HAKSIZ İCRA TAKİBİ VE HAKSIZ DAVA AÇILMASI SEBEBİYLE TAZMİNAT

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2011/14-289

K. 2011/335

T. 18.5.2011

• HAKSIZ İCRA TAKİBİ VE HAKSIZ DAVA AÇILMASI SEBEBİYLE TAZMİNAT ( Tahliye Davasında Belirlenen ve Kesinleşen Tahliye Taahhüdü Altındaki İmzanın Davacıya Ait Olmadığına İlişkin Maddi ve Hukuki Olgu Eldeki Dava Yönünden Kesin Hüküm Oluşturduğu )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Haksız İcra Takibi ve Haksız Dava Açılması Sebebiyle – Tahliye Davasında Belirlenen ve Kesinleşen Tahliye Taahhüdü Altındaki İmzanın Davacıya Ait Olmadığına İlişkin Maddi ve Hukuki Olgu Eldeki Dava Yönünden Kesin Hüküm Oluşturduğu )

• KESİNLEŞEN TAHLİYE TAAHHÜDÜ ALTINDAKİ İMZA ( Davacıya Ait Olmadığına İlişkin Maddi ve Hukuki Olgu Eldeki Dava Yönünden Kesin Hüküm Oluşturduğu )

• KESİN HÜKÜM ( Haksız İcra Takibi ve Haksız Dava Açılması Sebebiyle Tazminat – Tahliye Davasında Belirlenen ve Kesinleşen Tahliye Taahhüdü Altındaki İmzanın Davacıya Ait Olmadığına İlişkin Maddi ve Hukuki Olgu Eldeki Dava Yönünden Oluşturduğu ) 818/m.41,49,61 1086/m.237,275

ÖZET : Dava, haksız icra takibi ve haksız dava açılması sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.

Tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgu, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmaktadır.

Eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bu konuda tekrar bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunmadığı, tartışmasızdır. Raporun alınması da kesin hükümün sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Mahkemece, bu husus göz ardı edilerek, eldeki dosyada da bilirkişi raporu alınması ve aksi görüş bildiren bu rapora göre tahliye taahhütnamesindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kabulüyle eldeki tazminat davasının reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 24.12.2008 gün ve 2007/492 E-2008/479 K sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 18.3.2010 gün ve 2009/6564 E-2010/3097 K sayılı ilamı ile onanması üzerine, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 8.7.2010 gün ve 2010/6760 E-8326 K sayılı ilamı ile;

( … Dava, haksız icra takibi ve haksız dava açılması sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiştir. Davacının temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır. Davacı kararın düzeltmesini istemiştir.

Davalının kiracısı olan davacı, davalı tarafından hakkında başlatılan icra takibine ve sulh hukuk mahkemesinde açılan tahliye davasına dayanak olarak sunulan tahliye taahhüdü altındaki imzanın kendisine ait olmadığını; bu konuda yapılan icra takibine itiraz etmesi üzerine davalı tarafından sulh hukuk mahkemesinde açılan itirazın iptali ve tahliye davasında yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın kendisine ait olmadığı anlaşılarak tahliye isteminin reddedildiğini, davalı tarafından düzmece belge kullanılarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası sebebiyle manevi, icra takibi ve tahliye davası sebebiyle iş ve gücünden kalıp bazı harcamalar yapmasından dolayı da maddi zarara uğradığını belirtmiştir.

Davalı ise, olayda maddi ve manevi tazminat unsurlarının oluşmadığını, tahliye taahhütnamesi altındaki imzanın davacıya ait olduğunu ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Yerel mahkemece, eldeki davada alınan bilirkişi raporunda imzanın davacıya ait olduğunun belirtildiği gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiştir.

Sulh hukuk mahkemesinde davalı tarafından açılan itirazın iptali ve tahliye davasında, tahliye taahhüdü içeren belge altındaki imzanın davacı C. Ö.’a ait olmadığının bilirkişi raporuyla belirlendiği gerekçesiyle davalının tahliye istemi reddedilmiş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Konusu ve tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgu, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğundan; artık, eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bilirkişi raporu alınmasına gerek yoktur.

Davacı tarafından imzalanmadığı yargı kararı ile belirlenen tahliye taahhüdü dayanak alınarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası sebebiyle davacının, manevi yönden etkilenmesi ve maddi olarak da zaman, emek ve para harcaması yaşamın olağan akışına uygundur. Şu durumda davalının belirlenecek maddi ve takdir edilecek manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekir.

Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilmeyerek, davacının maddi ve manevi tazminat isteminin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekirken onanmış bulunduğundan davacının karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar yukarda açıklanan sebeple bozulmalıdır… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, haksız icra takibi ve haksız dava açılması sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.

Davacı, davalı tarafından hakkında başlatılan icra takibine ve sulh hukuk mahkemesinde açılan tahliye davasına dayanak olarak sunulan tahliye taahhüdü altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, bu konuda yapılan icra takibine itiraz etmesi üzerine davalı tarafından açılan itirazın iptali ve tahliye davasında yapılan imza incelemesi sonucunda imzanın kendisine ait olmadığı anlaşılarak tahliye isteminin reddedildiğini, davalı tarafından düzmece belge kullanılarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası sebebiyle manevi ve iş ve gücünden kalıp bazı harcamalar yapmasından dolayı da maddi zarara uğradığını ileri sürüp, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak faizi ile birlikte zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, olayda maddi ve manevi tazminat unsurlarının oluşmadığını, tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; eldeki davada alınan bilirkişi raporunda imzanın davacıya ait olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacının temyizi üzerine Özel Dairece, mahkemece verilen karar onanmış; davacının karar düzeltme talebi üzerine bu kez; konusu ve tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgunun eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturduğu, artık eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bilirkişi raporu alınmasına gerek olmadığı, davalının belirlenecek maddi ve takdir edilecek manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerektiği gerekçeleri ile onama ilamı kaldırılarak yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Yerel Mahkeme; önceki kararında direnmiş; hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık; Sulh Hukuk Mahkemesindeki davaya konu 31.5.2006 tarihli tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığının belirlenip, belirlenmediği; o davadaki maddi ve hukuki olgunun eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturup oluşturmadığı, yerel mahkemece alınan bilirkişi raporuna değer verilip verilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.

Ankara 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2.10.2007 tarih, 2007/658 E. 1966 K. sayılı dava dosyasında: davalı şirketin, davacı C. Ö. aleyhine açtığı itirazın iptali ve tahliye davasında, icra takibine konu edilen 31.5.2006 tarihli tahliyetaahhütnamesindeki imzanın C. Ö.’a ait olmadığının bilirkişiden alınan raporla belirlendiği, mahkemenin bu sebeple verdiği red kararının da temyiz edilmeden kesinleştiği, belirgindir.

Tarafları aynı olan sulh hukuk mahkemesindeki tahliye davasında belirlenen ve kesinleşen tahliye taahhüdü altındaki imzanın davacıya ait olmadığına ilişkin maddi ve hukuki olgu, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmaktadır.

Bu sebeple artık, eldeki davada imzanın davacıya ait olup olmadığı olgusunun tartışılmasına ve bu konuda tekrar bilirkişi raporu alınmasına gerek bulunmadığı, tartışmasızdır. Raporun alınması da kesin hükümün sonuçlarını ortadan kaldırmaz.

Hal böyleyken, Mahkemece, bu husus göz ardı edilerek, eldeki dosyada da bilirkişi raporu alınması ve aksi görüş bildiren bu rapora göre 31.5.2006 tarihli tahliye taahhütnamesindeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun kabulüyle eldeki tazminat davasının reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle; direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı bozulmasına, 18.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.

Sena Doymuş

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago