Özet: Mağdurun, bir evde, rızası dahilinde kaydedilen video görüntüsündeki; “… bunu üzülerek söylüyorum, bunu başbakanımız duysun… eğer benim başbakanımsa bu sesimi duysun… hepinize elveda, Allah’a emanet olun hepiniz.” biçimindeki sözlerine ve dosya kapsamına göre; söz konusu videodaki mağdurun görüntüsünün ve konuşmalarının, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması nedeniyle sanığa yüklenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurları somut olayda gerçekleşmediği gibi, videonun mağdurun bilgisi dahilinde sanığın cep telefonuna aktarılarak ifşa edilmiş olmasına ve videodaki yukarıda alıntı yapılan sözlere nazaran, videonun yayımlanabileceğinin, mağdur tarafından da öngörülmesi gerektiği dikkate alındığında, sanığın eyleminin TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu da oluşturmayacağının kabulü gerekir.
T.C. Yargıtay 12. Ceza Dairesi E: 2018/5377 K: 2018/11368 K.T.: 28.11..2018
Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, sübuta ilişkin ve sanığın bir nedene dayanmayan sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Mezarlık görevlisi olarak çalışan mağdur …’in, üzerine kefen giyip, etnik kökene dayalı siyaset yapanlarla bir terör örgütünü eleştirerek, ölümden korkmadığına ve vatanını sevdiğine dair açıklamalarda bulunduğu video görüntüsünün, onunla aynı mezarlıkta çalışan ve aralarında yaşanan bir problemden dolayı arkadaşlık ilişkisi sona eren sanık … tarafından, facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlanması nedeniyle sanığın TCK’nın 134/2. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği iddia ve kabulüne konu olayda;
Mağdurun, bir evde, rızası dahilinde kaydedilen video görüntüsündeki; “… bunu üzülerek söylüyorum, bunu başbakanımız duysun… eğer benim başbakanımsa bu sesimi duysun… hepinize elveda, Allah’a emanet olun hepiniz.” biçimindeki sözlerine ve dosya kapsamına göre; söz konusu videodaki mağdurun görüntüsünün ve konuşmalarının, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması nedeniyle sanığa yüklenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yasal unsurları somut olayda gerçekleşmediği gibi, videonun mağdurun bilgisi dahilinde sanığın cep telefonuna aktarılarak ifşa edilmiş olmasına ve videodaki yukarıda alıntı yapılan sözlere nazaran, videonun yayımlanabileceğinin, mağdur tarafından da öngörülmesi gerektiği dikkate alındığında, sanığın eyleminin TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasındaki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu da oluşturmayacağı anlaşıldığından, sanığın üzerine atılı görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yazılı hak yoksunluğuna, aynı kanunun 53/3. madde ve fıkrası da nazara alınarak hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve Anayasa Mahkemesinin TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, mahalli Cumhuriyet savcısının ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 28.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.