MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/06/2012
NUMARASI : 2012/310-2012/310
Taraflar arasındaki “maddi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 14.06.2011 gün ve 2009/168 E., 2011/213 K. sayılı kararın incelenmesi davacı ve davalılardan M.. E.. vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 07.03.2012 gün ve 15783/5615 E., K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı, 18.03.2007’de ikinci el oto pazarında davalı Fahrettin’in satışa sunduğu, ruhsatı davalılardan Muzaffer’e ait aracı Muzaffer vekili olan diğer davalı Erol’dan 33.000,00 TL ya satın aldığını, 10.000,00 TL değerindeki aracını davalı Muzaffer’e verdiğini, 23.000,00 TL yı da davalı Muzaffer’e elden verdiğini, aracı almadan önce ekspertiz yapması için öteki davalı şirkete gittiğinde araçta bir problem olmadığı yönünde sözlü onay verdiklerini, araçta sürekli arızalar çıkınca servis ücretleri yüzünden maddi kayıplara uğradığını, neticede araçtaki asıl sorunun aracın selde kalması nedeniyle perte ayrılmış olduğunu 12.2.2009’da öğrendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin geriye etkili olarak iptaline ve menfi zarar tazminatına hükmedilmesini, 33.000,00 TL araç bedelinin yasal faiziyle birlikte Muzaffer, Erol ve Fahrettin’den tahsiline, servisin ihmali sonucu haksız yere alınan 5.700,00 TL masrafın Volan Küçükyılmaz Ltd. Şt.nden tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı M.. E.. tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK.nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece hüküm kurulurken kısa kararda davalı Muzaffer yönünden davanın kısmen kabulü ile, aracın iadesi şartıyla 33.000,00 TL üzerinden davanın kabulüne hükmedilmiş, gerekçeli kararda ise davalı Muzaffer yönünden davanın kısmen kabulü ile, araç satışıyla ilgili noterde yapılan 22.03.2007 tarihli akdin iptaline, 33.000,00 TL araç bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı Muzaffer’den tahsiline karar verilmiştir. Gerekçeli karar ve kısa karardaki hükmün az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Mahkemece, az yukarıda açıklandığı üzere ve 10.4.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişki giderilecek ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, yeniden bir karar verilmesi için çelişkili olarak kurulan hükmün bozulması gerekmiştir.
2- Bozma nedenine göre davacı ve davalı M.. E..’in diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, maddi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacı ve davalılardan M.. E.. vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davacı ve davalılardan M.. E.. vekilleri temyize getirmektedir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşme sırasında, uyuşmazlığın niteliği ve davalı ….. Mot. Araç. Truz. İnş. Ltd. Şti.’nin sıfatı dikkate alınarak davanın Tüketici Mahkemesinde mi, yoksa Asliye Hukuk Mahkemesinde mi görülüp sonuçlandırılması gerektiği hususu, ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Ön sorunu oluşturan görev konusunda aşağıdaki açıklamaların yapılmasında fayda bulunmaktadır.
4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (4077 sayılı TKHK)’nun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; kanunun amacı açıklandıktan sonra, kapsam başlıklı 2. maddesinde; “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, araç bakım ve tamir hizmeti veren davalının (…..Mot. Araç. Truz. İnş. Ltd. Şti.’nin) davacının (alıcı) diğer davalılardan aldığı araçta herhangi bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda ekspertiz hizmeti verdiği ileri sürüldüğünden, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı TKHK kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
4077 sayılı TKHK’nun 23. maddesi bu kanunu uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Davacı ile davalı ….Mot. Araç. Truz. İnş. Ltd. Şti. arasındaki uyuşmazlık satış öncesi ekspertiz hizmetinden kaynaklanmakta olup, TKHK kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Diğer davalıların sıfatları dikkate alınarak kural olarak genel mahkemenin görevli olduğu düşünülebilir ise de; genel mahkeme ile özel mahkemedeki davaların birlikte görülmesi gereken hallerde özel mahkemede davaya devam olunması gerektiğinden, bu davalılar yönünden de davaya Tüketici Mahkemesinde bakılması gerekir. Ayrıca, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, tüketici mahkemesine görevsizlik kararı verilerek dosyanın gönderilmesi gerekirken, işin esası incelenerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece bu durum dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan bu değişik gerekçe ile direnme kararının bozulması gerekmiş; bozma sebebine göre diğer temyiz itirazları inceleme konusu yapılmamıştır.
S O N U Ç : 1- Davacı ve davalı M.. E.. vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesinin atfı dikkate alınarak HUMK.nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma sebebine göre işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1086 sayılı HUMK’nun 440/I. maddesi uyarınca uyarınca kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.